#18

1.4K 194 41
                                    


選挙

seçim



Gece akrebi hayatından kovalayarak yelkovanı seçtiğinde, karanlık sokaklarda boş boş yürüdüğümü fark ettim. Bir kaldırıma çöreklenerek oraya iyice sindim.

Az ileride bir bankta Jimin oturmuş ağlıyordu sessizce başını aşağı dikip, biraz daha ilerdeyse bir küçük yer vardı kırtasiye gibi. Oranın ışığı düşüyordu onun yüzüne.

Ve her zamanki gibi geceleri bile parlıyordun meleğim.

Jimin!?

Zihnimi ele geçiren bulanıklık bir anda dağıldı ve oturduğum yerden ayağa fırladım.

Neden ağlıyorsun meleğim? Yakışıyor mu sana, benim gibi günahkarın yerine senin ağlaman?

Yanına gitmek istedim ama yapamazdım. Çirkindim. Eminim beni gördüğün anda ne kadar karanlık olduğumu fark ederdin.

Ayaklarımın acısı usul usul kendini belli ediyordu. Bağımsızlık kanıma hükümdarlığını ilan ettiğinde Jimin'in oturduğu banka doğru adımlar atmaya başladım. Zihnim boştu ve mürekkeple kazınmış tek düşünce onu ağlatan şeylerden nefret etmemdi. Jimin'in oturduğu bankın yanına varınca beni fark etti ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı.

Gözyaşı sana bile yakışmıyor Jimin.

Dayanamadım. Çakılış zihnimdeki kabuğunu çatlatarak ele geçirdi heryeri. Karşısına geçerek taş zeminde oturdum ve dirseğimi onun dizlerine yasladım. Sadece bakıyordu. Sanki birisinin onu sıkıca sarıp saklamasına ihtiyacı vardı.

"Ağlamak için fazla güzelsin," dedim. Soğuktan buz kesmiş ellerimi üfleyerek ısıttım ve yanağını ıslatan yaşlarını silmeye çalıştım. Soğuk tenim değseydi sana üşürdün meleğim, kasıtlı zarar verememki sana ben.

"Gözyaşlarını sev küçük prens. Onları öyle aklına estiği gibi akıtma. Gözünden düşen her parça birisinin bir parçasınıda beraberinde götürüyor. Bunu yapma."

Yanağındaki ellerimden tuttu ve yüzünden çekti. Avuç içlerim yanağına muhtaçtı oysa.

"Pembe?" diyerek burnunu çekti. Küçücük burnun vardı. Seni salak! O burunla ağlanılır mı hiç?

Gitme vaktimdi galiba. Hayatına daha fazla giremezdim ama bu kuralı sürekli çiğniyordum. Hayatına girmek istemedikçe ayaklarım benden bağımsız beni sana götürüyor. Ama biliyor musun bir ömür böyle kalabilirdim.

Ayağa kalktım, hiçbir şey demeden yürümeğe yeltendiğimde koluma yapıştı. Benimle birlikte ayağa kalkmıştı ve koluma tutunmuştu.

Belkide gitmemi istemiyordu.

Hayır.. umut etme Turuncu bunu kendine yapma. Sonra çakılışın gürültülü oluyor.

"Gitme," dedi.

Gözlerime tutunan yaşlarada engel olamadım zaten. "İsmin ne?" diye ilave etti, kolumu yavaşça bırakırken. Bana adımı soruyordu. Bunun için biraz geç kalmamış mıydın Jimin?

Kendini hatırlatan bütün acılar bir anda geçmişti. Zihnimin buğulu camındaysa umut hissleri yeşeriyordu sanki. "Turuncu," dedim. Bir adım bana yaklaşarak yanağıma parmak uçlarıyla dokundu ve gözyaşlarımı sildi.

"Turuncu gözyaşı." dedi sakince.

Yanağımdaki ellerinden tutarak yüzümden çektim. "Sana yakışmıyor ağlamak. Çirkin oluyorsun etrafındaki kızlar beğenmeyecek sonra seni. Bunu yapma." diyerek zorla gülümsedim.

Ödüm kopuyordu bir gün birisinin seni fark etmesinden. Ama o birisi olmak zorundaydı Jimin. Ve yakındada olacaktı zaten.

"Sana bıraktığım gökyüzü nasıl?" diye sordu beni duymamış gibi yaparak. Gökyüzün, yıldızlarını terk etti Jimin. Sensiz anlamı yokmuş ona göre.

"Yalnız." demekle yetindim. Jimin bir şeyler demek için dudaklarını aralamıştı ama arkadan duyduğumuz sesle duraksadı.

"Turuncu?" sesin geldiği tarafa çevirdim titrek bakışlarımı. Ağaca yaslanarak bizi izleyen Taehyungu görmeyi beklemiyordum.

Kafasına geçirdiği kapüşonunu indirerek yanıma geldi. Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Gözlerindeni siyahlık gölgesiyle kahverengi esir almıştı. Yanımıza vardığında Jimin'e sert bakışlar atmaya başladı.

Bir süre Jimin'le bakıştılar. Sanki birbirlerini tanıyormuş gibiydiler. Jimin'in bakışları bir enkazı andırıyordu Taehyung'a bakarken.

Bana dönerek bileğimden yakaladı ve "Benimle geliyorsun." dedi.

Mutlu hissediyordum onun gelişiyle sanki. Beni kurtarmıştı bu durumdan. Daha sonra aramızdaki sessizliği bozan yine Taehyung olmuştu. "Ama bu şekilde değil." diye ayaklarıma dikti bakışlarını. "Sırtıma bin hadi." Gözlerim önce ayaklarıma sonraysa Tae'ye kaydı.

Jimine baktım daha sonra. Sanki bana bir şeyler söylemek istiyormuş gibi hali vardı. Sessizdi ama kırıktı her zamankinden biraz daha. Bir adım geri attı bana bakarken. Sonraysa bakışlarını benden kaçırdı.

Sanki söylemek isteyipte sustuğu bir şeyler vardı.

Anlam veremediğim düşüncelerde yuvarlanırken Tae diğer bileğimdende tutarak beni sırtına aldı. Burnum onun saçlarına dalış yaparken bakışlarım Jiminin gözlerine dalış yapmıştı.

Jimin. Özür dilerim. Seni sevdiğim için, ama kötüyüm. Benden uzak dur, üzüleceksin biliyorum.

Ve Tae yürümeye başlayınca kulağına yaklaşarak fısıldadım. "Teşekkür ederim Taehyung. Onu kurtardın."






"Y"

possibility; if you love me, jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin