#23

1.4K 173 52
                                    


壊れた翼

kırık kanat



Çıplak hayallerimle koşuyordum cennetin kapısına doğru. Jimin'in çalıştığı yere gidiyordum. Ve soğuğun ağır pençesi enseme yapışmıştı. Çalıştığım restoranın kısa kollu giysilerini bile çıkartmamıştım. Bu havada dışarı böyle çıkılmazdı ya. Çıkılmazdı işte.

Biliyor musun? Bir suçlu olmak hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Eğer iyileşmek istiyorsan, iyileşebilirsin. Gökyüzü yıldızlarını hâlâ bırakmadı.

Hâlâ bir umut var.

Marketin kapısından içeri fırladığımda kasanın yanında durmuş pembe saçlı çocuk hızla bakışlarını bana çevirdi.

Pembe saçlı çocuk.

Kafası, düşünceleri, hayalleri herşeyin pembeydi. Sen benim tuhaf adamımdın. Sen benim meleğimdin.

Hayatımda gördüğüm en masum adamdın.

"Turuncu?" diye ismim döküldü dudaklarından. Kulağıma ilişen umutla koşarak onun karşısında durdum. Jimin, gözlerini bu mesafeden görmek ne kadar kötü. Kendimi yabancı gibi hissediyorum.

Ellerimi Jimin'in karşısındaki kasaya dayayarak masanın üzerine çıktım ve Jimin'e yaklaştım. Şaşkınlık yüzüne çiçeğinin tohumunu serpiştirmişti.

Aklımda dizginlediğim sözcükleri söylememişten önce Jimin'i süzdüm. Bol açık mavi bir kazak giymişti altına siyah kot pantolon ve boğazında melek madalyonlu kolye vardı. Kolyesine gözlerim kaydığında gülümsememe engel olamadım.

"Jimin," sözcükler ağzımdan döküldüğünde Jimin kaşlarını havalandırıp beni izliyordu. Son kez derin nefes aldım ve zihnimdeki bütün çaresizliği kustum

"Biliyor musun? İsmini ilk duyduğumda o hani derler ya 'karnımda kelebekler uçuştu' gibi bir şey oldu ama biraz farklıydı. Benim kafamın içinde kelebekler kanat çırpmıştı aslında. Onları sürekli karnımda arayarak zaman kaybettim. Oysa gözümün önündekini göremiyordum." diyerek bacaklarımı masadan salladım. Jimin dirseklerini dizlerime koyarak beni dinlemeye devam etti.

"Muhteşem birisi değilim Jimin. Yanlışların çok fazla. Eğer koluma her hatamda bir çizik atsaydım kol diye bir şey kalmayacaktı bende. Farkındayım kirliyim çamurluyum. Ama ne kadar pislik birisi olsamda sınırlı üretimim ben. Biliyor musun? Nefes alıyorsam hâlâ bir şansım var. Ve ben şansımı boşa harcamaktansa seninle harcamak istiyorum. Senin yanında. Benden nefret etmen için sana sürekli yalanlar söyledim seni kandırdım elimden gelen herşeyi yaptım ama artık bunlara bir son vereceğim." diyerek masadan indim ve Jimin'in karşısında durdum.

"İçimdeki meleği hissediyorum Jimin. Kanatları kırık, çaresiz ve yalnız. Ona kanatlar gerek böyle pembe olanından. Bir ihtimal, sende var mıdır? Varsa bana ödünç verebilir misin? Mesela bir ömür?" diyerek Jimin'in gözlerine sabitledim bakışlarımı.

Dünyanın tek gerçeği vardı: Birisinin mutlu olması için başka birisi mahv olmalıydı.

Ve ben Taehyung'u mahv ederek Jimini tamir etmeye gelmiştim.

Ama belki, herşey olması gerektiği gibidir? Belkide Taehyung'a verdiğim acı değildir. Onu büyüttüm belki acıyla? Olamaz mı?

Jimin ifadesiz yüzüyle bir süre bana baktıktan sonra mırıldandı. "Pembe kanatlarım yok." dedi ve yanımdan geçerek yürümeğe başladı. Ruhuma atılam çakılışın imzası siyah mürekkepleydi. Her çizikte acıtıyordu canımı.

Sanarım başka birisinin hayallerini yıkıp, kendi hayallerimizi üzerine inşaa edemiyormuşuz.

Gözlerim dolmaya başlarken Jimin'in düz sesini duydum.

"Ama uçurtmam var. Eğer istiyorsan gel küçük suçlum." diyerek marketten çıktı. Bu hissettiyim neydi böyle?

Umut?

Marketten hızla dışarı fırlarken Jimin'in yan duvara yaslanıp beni beklediğini fark ettim. Hızla yanına koşarak karşısında durdum. "Gidelim?"

"Nereye?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Uçurtmanın yanına." dedim alaycı sesimle. Çatılmış kaşları çözülürken konuştu "Biz onun yanına gitmeyeceğim, o zaten burada." diyerek sırtını yasladığı duvardan çekerek bana yaklaştı. Sorgulayıcı bakışlarım onun yüzünü taramakla meşgul etmişti kendini.

Ne hayal ediyorum biliyor musun? Aynı pencereden baksak.. sen gökyüzünü izlerken ben camdaki yansımandan seni izlerdim Jimin..

Küçük parmaklarıyla bol kazağının uçlarından tutarak hızla onu yukarı kaldırdı ve omzuna denk gelen bedenimi onun içine soktu. Şaşkınlık kirpiklerime tutunurken nefes almayı kestim. Aynı kazağın içindeydik.

Kazağın boğazının düğmelerini açarak kafamın içinde daha rahat haraket etmesini sağladı. "Jimin," diye huzursuzca mırıldandığımda kazağın altında kalan kollarını belime doladı. Refleks olarak boynuna sarıldığımda çıplak teniyle temas etmişti parmak uçlarım. Gözlerimi ondan kaçırarak tenindeki ellerime baktım.

"Hadi ama hiç mi erkek teni görmedin? Taehyung'la nasıl yattığını merak ediyorum doğrusu." dedi düz sesiyle. Ve belimdeki elini dahada sıkılaştırarak bedenimi kendisinkine bastırdı.

Kollarımı koyacak yer bulamayınca boynuna doladım sıkıca. Tek hamlede beni kucağına almıştı. Bacaklarımıda kollarım gibi beline dolamak zorunda kaldım. Aynı kazağın içinde sarıldık birbirimize bir süre. Sonraysa yürümeğe başladı. Kımıldanmanın etkisiyle kaşlarımı çatıp ona baktım. "Nereye gidiyoruz?" dedim sorgulayıcı sesimle.

Gülümsedi.

"Seni iyileştirmeye."




"Y"

possibility; if you love me, jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin