~5~

32 5 4
                                        

'Söyleyecek misin artık?' Laura sabahtan beri başımda dikiliyor istediği cevabı almayı istiyordu. 'Başka birşey söylemedi.' Gözlerini olabildiğince kısıp yanıma oturdu. 'Bak son kez soruyorum. Jimin ile ne konuştunuz?' Bu kız iyice meraklı olmaya başlamıştı. 'Diyorum ya o gece Jessica nın bana herhangi birşey söyleyip söylemediğini sordu.' Kafama hafifçe vurup ittirdi. 'Gerizekalı.' Ne var gibisinden bakış attığımda ayağa kalktı. 'Park Jimin seninle konuşmak istiyor ve sadece sorusunu cevaplıyorsun. Aferim. Böyle devam et sen.' Ne demeye çalıştığını anlayamıyordum. Daha doğrusu anlamak istemiyordum. Gözlerimi deviridiğimde suratını asıp yanımdan uzaklaştı. Hayır yani düşündüğü şey dünyanın en saçma şeyi değil miydi?

Çıkış zili çaldığında Laura beni beklemeden otobüse binip gitmişti bile. Fazla abartmıyor muydu? Soru sormuştu ve bende cevaplamıştım. Başka ne konuşabilirdik ki? İkinci gelen otobüse bindiğimde tıklım tıklım olmasına tabiki de şaşırmamıştım. Bir an önce inme isteğim daha fazla kabarmıştı.

Elimdeki su şişesini toprakta gezdirirken yere diz çöktüm. Şişedeki su bitince oluşan yabancı otları bir hışımla çekiyordum. O düzenli ve temiz olmayı severdi mezarı da öyle olmalıydı değil mi? 'Seni çok özlüyorum. Gözüm seni o kadar çok arıyor ki. Uzanırken yanımda seni arıyorum. Yemek yerken yanımda çatal sesi çıkarmanı arıyorum. Kitap okurken kitabın sayfasını kaybetmeme sebep olmanı arıyorum. Dinlediğim müziğin notalarında seni arıyorum. Her yerde seni arıyorum. Ama hiçbirinde yoksun. En önemlisi ne biliyor musun? Alışamıyorum. İnsanların bana bağırmasına umursanmamaya her gece yastığında ağlamaya alışıyorum. Lanet olsun ki alışıyorum. Ama yokluğuna alışamıyorum. Çıkıp gelecekmişsin gibi bir his var içimde. Bu his hiçbir zaman gitmiyor. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Eğer sen gelmeyeceksen ben gelmek istiyorum yanına. Bunu çok istiyorum. Çünkü dayanamıyorum artık. Bu konuşmam bencilce olacak ama inan kimseye anlatamıyorum. Senin beni anlayacağını biliyorum. Gözlerim kan çanağına dönmekten rengini hafif pembeye bıraktı artık. Bedenim aşırı zayıfladı. Canım hiçbirşey yemek istemiyor. Yesemde bir süre sonra kusuyorum. Çoğu zaman Emıly beni hiç istemese de bayıldığım için hastaneye götürüyor. İstemeyerek yaptığı yüz ifadesinden o kadar anlaşılıyor ki. Sigara içmeyi bırakamıyorum. Gerçi daha hiç denemedim bırakmayı. Günden güne öldüğümü hissediyorum. Benimkisi senin gibi aniden değil zaman alıyor. Ve bu zaman öldürüyor beni. Tanrı beni böyle cezalandırıyor. Acı çektirerek. Ama biliyor musun ben acıyı çekmiyorum yaşıyorum..'

Mezarlığın kapısından çıktığımda duvara yaslandım. Hiç akmadığı kadar gözyaşı akıyordu yine pembeleşen gözlerimden. Yere çöktüm bitmiş durumdayken. Kolumu ağzıma bastırarak ağlamamı susturmaya çalıştım. Sakinleştiğimde kafamı geriye yaslayıp hafif atmaya başlayan yağmur damlalarının yüzüme çarpmasına izin verdim. Cebimdeki paketten bir dal sigara çıkarttığımda çantamdan çakmağı aramaya başlamıştım bile. Ama bulamıyordum. Çantanın içindekileri tek tek yere savurup o lanet küfürleri savurmaya başlamıştım yine. Hıçkırıklarım şiddetlenmeye başlayan yağmurla birlikte artıyordu. Omuzumdaki eli hissedip başımı yana çevirdim. Önüme dökülen hafif ıslanan saçlarımdan dolayı kim olduğunu göremesemde uzattı çakmağı görebildim. 'Bunu kullanabilirsin.' Jimin in yumuşak çıkan sesi biraz da olsa sinirlerimi yatıştırabilmişti. Ayağa kalkıp zorla da olsa hafif tebessüm ettim. 'Gerek yok. Teşekkür ederim.' Uzattığı çakmağı gözleriyle tekrar gösterip almam konusunda ısrar etti. Siyah olan çakmağı parmaklarımla kavrayıp sigaramı ateşledim. Jimin e geri uzattığımda reddetti. 'Senin olabilir.' Ne demeye çalışıyordu. Benim sanki çakmağım mı yoktu. Evet şuan yoktu ama bu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kafamda biriken onca soru işaretini geri savurup çakmağı cebime yerleştirdim. Yerde ki çantamı alıp etrafa savrulan eşyalarımı içine yerleştirdim. Omuzuma taktığımda ona doğru döndüm. 'Tekrar teşekkür ederim.' Başımı hafif eğdim minnet duygumu ifade etmek için. 'Önemli değil.' Arkamı dönüp yürümeye başladım. İçimde biriken geriye dönüp bakma hissine yenik düşmemeye çalışıyordum. Köşeyi dönerken hafif başımı çevirdiğimde orada olmadığını gördüm. Yüzümde beliren tebessümle elimde ki izmirati otobüse binmeden önce ayağımın ucuyla ezdim.

Merhaba değerli okuyucularım!💁 yeni bölümle karşınızdayım. Biliyorum bir hafta gecikti. İki haftaya kadar yb gelemeyecek. Çünkü sınav haftam var. Anlayışla karşılayacağınızı biliyorum. Sizleri seviyorum. Gecikmeyeceğim. 💖😍😊

NEBELIG//Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin