Soğuk esen rüzgar siyah saçlarını sağ tarafa doğru savururken bir tutamı alnına düşmüştü. Boşta olan diğer eliyle rüzgara inat diğer tarafa savurdu ipeksi saçlarını. Gözlerimi zor da olsa gözlerine diktiğimde kararlılığını okuyabilmiştim resmen. Uzattığı şişeyi alarak önüme döndüm. Pekala içmemi istiyorsa içebilirdim öyle değil mi? 'Zehir falan katmadın değil mi içine?' Ukalaca söylediğim cümleye karşılık küçük bir kahkaha attı. Gülerken ki başını geriye atışı gözlerimi ondan alamama neden olmuştu. 'Hemde en kuvvetlisinden kattım.' Omuz silkerek şişeyi dudaklarıma götürmemle birlikte geri püskürtmem bir oldu. Neyse ki göz göze gelince önüme dönmüştüm ki yüzüne püskürmemiştim. Yüzümü buruşturarak ona doğru döndüm. 'Sen hiç hayatında sıcak soda içtin mi tanrı aşkına?!' Gülümseyerek ensesini kaşıdı. Bu hali 3 yaşındaki minik çocukları andırıyordu resmen. 'Eğer soğuk olsaydı boğazını acıtabilirdi. Yani malum havada soğuk.' Ağzım yarım karış açılırken kızaran yanaklarımın alevini hissetmeye başladım. Fazla düşünceliydi öyle değil mi? Yada bana karşı böyleydi sadece? Saçmalama Hanuel neden senin için endişelensin ki? Belki de kibarlığından yapmıştır? Ya da gösteriş amaçlı? İçinden gelmişte olabilir? Düşüncelerim beni boğarken duyduğum zil sesi ile kendime geldim. Oturduğum yerden kalkarak tebessüm ettim. 'Teşekkür ederim. Yani soda için ve düşün-' Sözümü kesen bana koşarak gelip adımı bağıra bağıra seslenen Lauraydı tabikide. Hızla boynuma atlayıp sarıldı. 'Beni affedebilcek misin?' Derin bir nefes vererek göz devirdim. 'Bunu daha sonra konuşalım Laura.' Laura Jimin i ayağa kalktığından farketmiş olacak ki sırıtarak yanımızdan uzaklaşmaya başladı. 'Ah çok özür dilerim romantik sohbetinizi böldüm. Size iyi konuşmalar.' Göz kırpıp uzaklaştığında ters ters baktım arkasından. Bu kız cidden delirmişti. 'Teşekkür etmene gerek yok.
Bunu yine ay ışığında tekrarlayalım. Sodalar soğuk olacak söz.' Gülümseyerek yanımdan giderken çok uzaklaşmadan seslendim arkasından. 'Hey! Geleceğimi söylemedim.' Gülerek arkasını döndü. 'Gelmeyeceğini söylediğini hatırlamıyorum ama.'
Sıcacık suyla küvetin içinde banyomu yaparken bir yandan da baloncuklarla oynuyordum. 'Hanuel! Hadi ablacım daha ne kadar kalıcaksın orada?' Ablamın bilmem kaçıncı kez seslenmesi umurumda olmazken kapıyı açıp dik dik bakması sinirimi bozmuştu. 'Gizlilik diye birşey var canım.' Ablam göz devirerek cevap verdi. 'O gizlilik 1,5 saat banyoda durduktan sonra bitiyor ama hanımefendi.' Oflayıp havluma sarıldım. Kolay pes eden biriydim özellikle ablama karşı. Kavga ettiğimizde genellikle ben suçlu görülüyordum babam tarafından. Bu durum her ne kadar sinirimi bozsa da ona karşı saygısızlıkta bulunmak istemiyordum. Benim büyüğümdü nası olsa. Üzerimi giyindiğimde sevinçle tarağımı kapıp annemin odasına doğru koştum. 'Anne!' Kapıyı tıklattığımda ses gelmeyince yavaşça açtım. Ama annem yoktu. 'Anne! Saçlarımı taramayacak mısın?' Hiçbir yerde yoktu. 'Yeni aldığımız kokulu kremlerden sürecektik hani?' Banyoya bakmak sonradan aklıma gelince aralıklı olan kapıdan baktım. Annem elindeki makasla saçlarını bir o yana bir bu yana doğru kesiyordu. O ipeksi papatya kokan kahve saçları teker teker dökülüyordu banyonun zeminine. Ağlıyordu birde hemde hıçkırarak. Makinayı eline alıp kazımaya başladı. Bir hıçkırık koparınca beni farkedip telaşla elinden bıraktı. Çaresizce baktı gözlerime. Kıpkırmızı olan şişmiş gözleriyle baktı. İlk defa çaresizliği hissettim o an. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece koşup sarıldım ona hemde sımsıkı. Bu hastalığın onu sona sürükleyeceğini ikimizde biliyorduk.
Gözlerim hatırladığım anıyla dolarken saçımı toplama işimi hallettim. Laura yarım saattir yanımda kıvranıyordu. 'Hanuel bak gerçekten de bi anlık boşluğuma geldi. Ben bilerek yapar mıyım öyle şey!?' Yatağıma uzanarak gözlerimi kaparak konuştum. 'Söylediğin şey tüm okulda dedikodumun çıkmasına neden oldu. Üstelik tecavüze uğramış damgası yiyerek.' Elimi avuçlarının arasına alarak derin bir nefes verdi. 'İnsanları umursamamayı aşmıştık hani?' Yattığım yerden doğrularak yaşlı gözlerimle baktım pişmanlık kaplı olan gözlerine. 'Bu bambaşka birşey ama Laura... Yaşadığım şeylerin insanların ağzına sakız olarak dolanmasını istemem...' Derin bir sessizlik olunca hıçkırık seslerini işittim. Eğdiği başından akan gözyaşları ellerine düşüyordu. 'B-ben...özür d-dilerim...' Burada ağlayacak kişinin benim olması gerekirken Laura nın ağlaması kontrolden çıkmıştı çoktan. 'Tamam affediyorum. Hem o kadar önemli birşey değil. Bilerek yapmadın ki. Artık elimizden birşey gelmez. Bırakalım insanlar inanmak istediklerine inansınlar.' İkna edici ses tonum işe yaramış olacak ki gözyaşlarını silip gülümseyerek baktı yüzüme. 'Gerçektende böyle mi düşünüyorsun?' Kafamı evet anlamında salladığımda sarıldı sıkıca. Anneme söz verdiğim şeyi tekrar hatırlattım kendime.
Her ne olursa olsun kalp kırma Hanuel.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEBELIG//Park Jimin
Random'Sisli bir gökyüzünde gün ışığını aramak gibiydi onu sevmek. Umut değil acı vadederdi..