~13~

34 3 1
                                    

Kırmızı sarı yeşil...kırmızı sarı yeşil...kırmızı sar- 'Hey! Önüne baksana kızım!' Duyduğum ses ile irkilip dibimde duran arabaya korkunç bir bakış attım. 'Az kalsın çarpıyordum sana. Neden caddenin ortasında yürüyorsun ki?! Daha dikkatli ol!' Kır saçlı adam arabasına tekrar bindiğinde kaldırıma çıkıp gidişini izledim. Ben caddenin ortasına kadar nasıl gelmiştim? Bunu gerçekten de yapmış mıydım? Başımı ellerimin arasına alarak kısa bir masaj yaptım. Beynim benimle oyun oynuyor olmalıydı. En son Laura yı caddeye kadar getirdiğimi hatırlıyorum sonrası ise hayatımı kurtaran bir adamın sesi. Adımlarımı eve doğru yönlendirdiğimde cebimden sigara paketimi çıkartınca bomboş olduğunu gördüm. Oflayarak yakın bir markete girdim. Yıllardır kullandığım sigaranın markası dudaklarımdan dökülürken gördüğüm manzara ile yarıda kesilip kendini şaşkınlığa bıraktı. 'Merhaba Hanuel!. Seni görmek ne güzel.' Elindeki şişeleri kasaya koyduğunda gülümsedi. 'Merhaba Adrian. Seni görmek de öyle.' Kasiyer yüzüme anlamsızca bakarken unuttuğum işime devam ettim. Parasını ödeyip dışarı çıktım ve Adrian ı beklemeye koyuldum. Kısa bir süre sonra yanıma gelip yürümeye başladı bende ona eşlik etmeye. 'Sigara kullandığını bilmiyordum?' Yandan bir bakış atarak elindeki poşetleri gösterdim. 'Bende senin içtiğini.' Gülümseyerek ensesini kaşıdı. 'Aslında şey..seni gördüğüm iyi oldu...hani şu okulda çıkan dedikodu doğru mu?' Sessiz kalırsam bunu evet olarak algılayacağı için başımı hayır anlamında salladım. Pek inanmışa benzemese de şimdilik tatmin olmuş gibiydi. Yaya ya ait yeşil ışık yanınca karşıdan geçtik. Evi diğer tarafta olmalı ki benden ters tarafa doğru yürümeye başladı. 'Evlerimiz uzak sanırım.' Yanıma yaklaşıp arka tarafını gösterdi. 'Aslında arkadaşımla sahilin kenarında ki basketbol maçını izlemeye gelmiştik. İstersen sende gel benimle. Çok heyecanlı olduğuna yemin edebilirim.' Biraz düşündükten sonra teklifini onayladım. Eğlenceden ne zarar gelebilirdi ki?

Adrian nın yanında yerimi aldığımda yanındaki arkadaşını selamladım. Etrafa göz gezdirdiğimde bizim okuldaki son sınıfların çoğunun gelmiş olduğunu gördüm. Gözlerim istemsizce onu ararken kahveleriyle buluştuğunda tebessüm ettim. Yüzü gerilmiş saçlarının birkaç tutamı alnındaki dökülmüş yerini almıştı. Gözlerimi ayırıp bana heyecanla birşeyler anlatan Adrian a kulak astım. Ona doğru bakmak istemiyordum. Daha doğrusu yüzünde ki anlamsız ifade korkutmuştu beni. Adrian şişesinden ikram ettiğinde elimi hayır anlamında sallayıp başlayan maçı izlemeye koyuldum. Tüm dikkatimi maça vermeye çalıştıkça gözlerim bana pür dikkat bakan gözlere doğru kayıyordu. Neden bu kadar ters şekilde bakıyordu ki? Omuz silkip önüme döndüm. 'Park Jimin... Efsane biridir.' Adrian a anlamsızca bakışlar yolladığımda güldü. 'Geldiğimizden beri gözünü buradan ayırmıyor. Merak etme iyi çocuktur.' Göz kırpıp önüne döndüğünde koluna hafifçe vurdum. 'Seni aptal. Saçmalıyorsun.' Kıkırdayıp şişesinden bir yudum aldı. İçimdeki merak duygusuna yenik düşüp tekrar baktığımda orada olmadığını gördüm. 'Ben birazdan geleceğim.' Adrian başıyla onayladığında yanından ayrılıp etrafta onu aramaya başladım. Etraf oldukça sakindi. Sadece caddeden araba sesleri ve maçtaki tezahüratlar duyuluyordu. Ağaçlık olan bölgeye geldiğimde gördüğüm manzara ile ağzım kocaman açılmıştı. Şoka uğramıştım. Laura nın takıldığı çocuk bir kızı öpüyordu. İnanmak istemedim. Rüya olduğuna inanmak istedim o an. Ama beni farkettiği için dudaklarını ayırmış olacak ki yüzünü tam bir şekilde görünce o olduğuna emin oldum. Sinirli bakışlarımı ona yollarken yanına yaklaşıp omuzundan ittirdim gücümün yettiği kadar. 'Sen iğrenç birisin. Nası yaparsın ona bunu?!' Kızı yanından göndererek kolumdan sertçe tuttu. 'Ona söylemeyeceksin anladın mı?!..Anladın mı diyorum?!' Kolumu elinden zor da olsa kurtarıp geriye doğru yürüdüm. 'Nasıl engel olabilirsin ki?! Bu iğrençliğinin yanına kalacağını mı sanıyorsun seni pislik!' Kendinden emin bir şekilde gülümseyerek kulağıma doğru eğildi ve kanımı donduran o sözleri söyledi. 'Yaşadığın tüm kirli çamaşırları ortaya dökerim. Özellikle dolaylı yoldan bir katil olduğunu.'

~

'Abla eve birazcık geç geleceğim merak etme.' Gönder tuşuna bastıktan sonra yeni alınan minik telefonumu cebime sıkıştırdım. Arkadaşlarım biraz dolaşmayı davet etmişlerdi ve bende kıramamıştım. Şimdiyse caddede öylece geziniyorduk. 'Hadi gelin şu mağazaya girelim kızlar!' Olivia nın gösterdiği mağazaya girdiğimizde elbiselerin ve ayakkabıların büyüsüne çoktan kapılıp gitmiştik. Her türlü ayakkabıyı deniyor çeşit çeşit elbiseyi hiç üşenmeden giyip geri çıkarıyorduk. Yorulduğumuzu anladığımızda mağazadan ayrılıp birer dondurma yedik sonra da evlerimize dağılmak üzere yollarımızı ayırdık. Havanın kararması içimi ürpertsede saat o kadar geç olmadığı için bir yandan içimi rahatlatmaya çalışıyordum. Sokak aralarından giderken arkamdaki kişi ne tarafa doğru dönsem takip ediyordu. Adımlarımı hızlandırarak neredeyse koşmaya başladım. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti. Ben hızlandıkça o da hızlanıyordu. Bileğimden tutulup arkama doğru döndürüldüğümde atabildiğim en kuvettli çığlığı attım. Afallamıştı. Bunu beklemiyordu. Erkekliğine sertçe geçirdiğimde acıyla inledi. Arkama bakmadan koşarak uzaklaşmaya başladım. İşittiğim cümle daha yaşanacak olan belaları özetlemişti.

'Kaçabildiğini sanma Hanuel!... Elbet seni bulacağım!' 

NEBELIG//Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin