Selam arkadaşlar! Yeni bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Vote yapmayı unutmayın lütfen. Yazarınız sizlerle mutlu oluyor.
İyi okumalar~❤️
'Numaramı neden verdin?' Ellerimi göğsümde birleştirmiş çatık kaşlarımla Laura nın tepesinde dikilip açıklama yapmasını bekliyordum. Jimin bana mesaj atabilmişse numaramı bir yerden almış demekti. Oklar Laura yı gösteriyordu. Elinde ki telefonu bırakıp yüzüme baktı. Her zamanki sinsi laura bakışıydı bu. 'Çok ısrar etti. Dayanamadım.' Kollarımı çözüp karşısına oturdum. 'Vermek zorunda değildin.' Oflayıp arkasına yaslandı. 'Ne kızdın be Hanuel. Hem daha iyi oldu işte sayemde konuşmuşsunuzdur.' Benden cevap beklerken kafamı iki yana salladım. 'Konuşmadık. Daha doğrusu ben yanıt yazmadım. Beni bir yere davet etti. Gitmedim.' Laura gözlerini kocaman açmış bana şaşkın şaşkın bakarken açılan ağzını parmak ucumla kapattım. 'Bakma bana öyle. Napsaydım ki?!' Ben göz devirirken o beni azarlamaya başlamıştı bile. Her zamanki gibi Laura söylediğime bin pişman etmişti.
Otobüse binerken ki izdihamı bazen yemek sırasındayken yaşamaktan kaçamıyordum. Sessizce sıramı beklerken kafama yediğim darbe dünyamın dönmesini sağlamıştı. Acıyla yere düşerken gözlerim bulanıklaşmaya başlamıştı bile. İşittiğim çığlık şaşkınlık küfür sesleri ürkmeme neden olurken beni sarsıp bayılmamamı engelleyen iki çift kol bedenimi sardı. Bir elimle darbe aldığım yeri ovuştururken diğer elimle beni tutan kolları itekliyordum. Galip ben gelirken yavaşça yerden kalktım. İnsanlar etrafımda toplanmış bana şaşkın şaşkın bakarken 'ben iyiyim' gibisinden şeyler geveledim. Oradan ayrılmak o an tek dileğimdi. Kalabalığın arasından yavaşça sıyrılarak uzaklaştım. Adımlarım yavaşlarken omuzumda hissettiğim elin sahibini tanımıyordum. 'Bakar mısın?...Sana çarpan bendim. Üzgünüm. Yani isteyerek yapmadım.' Gözlerinde ki pişmanlık kendini son derece gösterirken tebessüm ettim. 'Sorun değil. Ufak bir darbe etkilemez ki beni.' Gülümseyerek gamzelerinde gözlerimin kaybolmasını sağladı. 'İyisin değil mi?' Vicdan azabı insana neler yaptırıyordu. 'İyiyim. Bir sorun yok.' Arkamı dönüp gidecekken beni durdurdu. 'İçim hiç rahat değil. Seni sarsmasam az daha bayılıyordun. İzin ver borcumu ödeyeyim ha?' Şaşkınca yüzüne bakarken elini uzattı. 'Ben Adrian. Yani Adrian diyebilirsin.' Mahçupça gülümsediğinde kahkaha attım. Şakacı birine benziyordu. Gülmem tüm sinir bozukluğumu o an için almıştı resmen. Elininin havada kaldığını farkettiğimde elini sıkıp gülümsedim. 'Memnun oldum Adrian. Bende Hanuel.' Diğer eliyle kantini gösterip gülümsedi. 'Hadi gel sana birşeyler ısmarlayayım.'
'Üzgünüm Bayan Rose. Bir daha geç kalmayacağım söz veriyorum.' Bayan Rose beni süzerek kaşlarını çattı. 'Sabahları geç kalmanı anlıyorum ama ders aralarında geç kalmanı anlayamıyorum Hanuel.' Tüm sınıf gözlerini bana dikmiş ters ters bakarken açıklama yapma isteği oluştu içimde. 'Zili duymamışım üzgünüm. Bir daha olmayacak.' Bayan Rose un önünde eğilip sırama geçtim. Öğretmene açıklama yapmak zorundaydım ama sınıfın baskısı altında olmak benim kaldıramayacağım bir şeydi. 'Neredeydin Hanuel?' Luara kitaplarımı çıkarışımı izlerken meraklı ses tonuna yenik düşmüştü. 'Kantinde kafama bir darbe aldım. Darbenin sahibi tanışmak istedi ve kola ısmarladı. Sohbete dalmış olmalıyız ki zil sesini duymadık. Koşa koşa da sınıf-' Laura kocaman açmış gözleriyle sözümü kesti. 'Bi saniye. Bir erkekle mi tanışıp sohbet ettin?' Sevinçten havaya uçacaktı resmen. Laura nın diline düşmemek için o an yapabildiğim en güzel yalanı attım. 'Erkek olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum.' Yüzü anında düşerek önüne döndü. Gülümseyerek geciktiğim konuyu dinlemeye koyuldum. Konunun çocuklara taciz cinsel istismar şiddet olduğunu öğrendiğimde kafamı sıraya gömdüm. Tüylerim diken diken olmuştu. Yaşadığım şeylerin kötülüğünü Bayan Rose un sesinden ve ekranda ki videolarla dinlemek canımı sıkmıştı. 'Hanuel yaşadı ki bunları.' Laura nın söylediği cümleyle kafamı kaldırıp tersçe baktım ona. Söylediği şeyi kimsenin duymamasını umuyordum ki bunda da yanılmıştım. Tüm gözler üzerimdeydi. Yer keşke şöyle bi güzelce yarılsada içine girsem diye Tanrı ya yalvarmadan edemedim. Bayan Rose tedirgin bir şekilde yanıma yaklaştı. 'Benimle bi gelir misin Hanuel?' Laura ya içimden küfürler yağdırırken onun gözleri pişmanlıktan çoktan dolmuştu bile. Ufacık birşey söylesem ağlayacaktı. Gözlerimi ondan ayırıp Bayan Rose u takip edip dışarıya çıktım. Bana acıyacak mıydı yoksa azarlayacak mıydı? Sarılacak mıydı yoksa bağıracak mıydı? Kafamda ki soru işaretleri beni boğacak duruma getirdiğinde konuşması düşüncelerimi yerle bir etti. 'Böyle birşey yaşadın mı Hanuel?' Sesinde ukalalıktan çok hüzün vardı. Kafamı hayır anlamında salladım. Bilmelerini istemiyordum. Bu benim geçmişimdi ve bende saklı kalmalıydı gerçi ne kadar geçtiyse. 'Sen yinede rehber öğretmenine bi görün.' İşte bu ses tonu ukalacaydı. Madem öyle olduğunu düşünüyorsun neden soruyorsun o zaman. İçimde yanardağlar patlarken kafamı evet anlamında salladım. Beni annemden başka kimse sevmiyordu. Derse girmeyebileceğimi söyledikten sonra sınıfa girdi. Bozulan moralimle adımlarımı dışarıya yönlendirdim. Biraz hava almak kötü bir fikir sayılmazdı. Boş bir banka gidip oturduğumda beden dersinde ki alt sınıfı izlemeye koyuldum. Yanıma biri gelip oturduğunda dönüp bakma zahmetinde bile bulunmadım. Elinde ki soda şişesini önümde sallayınca kafamı çevirip baktım.
'O soda suyu ne kadar kaçsanda içilecek.'

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEBELIG//Park Jimin
Random'Sisli bir gökyüzünde gün ışığını aramak gibiydi onu sevmek. Umut değil acı vadederdi..