"Luhaaaaaaaaaannnnn." Evet yine Baekhyun en tiz sesiyle Luhan'a ulaşmaya çalışıyordu. Bugün ayrı bir çabası vardı. Çünkü öğleden sonra turnuvanın olduğu şehre yola çıkacaklardı.
Bir süre Luhan'ı göremeyeceği için tekrardan onunla konuşmak ve onu ikna etmek istiyordu. Luhan Baekhyun ile birlikte olmalıydı. Bu Baekhyun'un küçüklükten beri hayaliydi.
Evin etrafında Luhan'ın ismini sayıklarken ve etrafa bakarken arka bahçeye gelmişti. Tam köşeyi döndüğü esnada gördüğü bir şey yüzünden hemen evin duvarına yapmışmıştı.
Luhan ve Sehun konuşuyorlardı. Baekhyun yavaşça kafasını o tarafa uzattı. Ne dediklerini pek duyamıyordu ama suratlarından çok mutlu olduklarını görebiliyordu. Baekhyun sinirlenmişti. Sehun'un Luhan'dan uzak durmasını istiyordu ama o sürekli Luhan'a yaklaşıyordu.
Baekhyun tekrardan kafasını uzatıp neler olduğunu görmek için baktığında kalbi parçalandı. Sehun hızlıca eğilip Luhan'ı öpmüştü. LUHAN'I DUDAKLARINDAN ÖPMÜŞTÜ. Baekhyun bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra koşarak oradan uzaklaşmaya karar verdi.
Hızlıca koşarken gördüğü sahne sürekli kafasında sönüyordu. Aslında bunun başından beri farkındaydı. Sehun'un geldiği günden beri bunun farkındaydı. Luhan onu hiç görmemişti.
Onu daha çok kardeşi gibi seviyordu ve bu Baekhyun'u üzüyordu. Tamam Baekhyun çok güçlü bir insan olabilirdi ama dediğim gibi o da bir insandı ve onun da bir kalbi vardı. Küçük kalbi böyle şeylerde onun da kırılıyordu.
Evin önündeki ağaca çıkıp dallarına oturduğunda gözünden akmaya çalışan tek damla yaşı geri gönderdi. Yapması gereken daha önemli bir iş vardı.
Önce Büyücüler Kralı olmalıydı. Daha sonra (hayalindeki Luhan'a göre) Luhan ona koşarak gelecekti. Daha sonra da Baekhyun onu süpürgesine bindirip uzaklara gideceklerdi.
Ama bunu aklında canlandırdığı halde büyü yapamadığı gerçeği su yüzüne çıkmış ve süpürgeye bindikleri gibi daha tam havalanamadan yere düşmüşlerdi.
Baekhyun derince bir iç çekti. Hiçbir şey anlamıyordu. O gün o adam Baekhyun'dan hiç büyü gücü hissetmediğini söylemişti. Ama şimdiyse bir tılsım almıştı. Tılsım aldığı halde hala büyü kullanamıyordu. Bu gerçekten çok ilginç bir durumdu. Ayrıca tılsımı diğer tılsımlara da benzemiyordu. Diğerlerinden daha eski püsküydü. Üstelik herkesle birlikte bu tılsıma sahip olamamıştı. Sonradan kazanmıştı.
Derin düşünceleri kafasına çarpan bir su damlası ile kayboldu. Hava bozamaya başlamıştı ve hafif yağmur atıştırıyordu. Öğlene kadar geçmesini dilemekten başka şansı yoktu. Yağmurda ilerlemek zor olurdu yoksa.
Kafasını kaldırdı ve hafif yapan yağmurun ve esen rüzgarın saçlarını okşamasına ve yüzünü yıkamasına izin verdi. Kalbindeki ağrı gözlerindeki yaşları akıttığı halde şimdi o damlalar yağmur suyu ile birleşiyordu.
Hayatı zordu onun. Pek düzgün gitmiyordu sanki işler onun için. Büyü yapamaması, sevdiği insanın ona bakmaması ve Chanyeol ile sürekli atışmaları. "Benden nefret mi ediyorsun Tanrım?" diye sorduğunda bir cevap beklemedi.
Sadece o an belki de az da olsa onu kendisini fark etmesini istedi.
Ama onu fark eden başından beri başka biriydi. Chanyeol evin çatısında otururken ağaca çıkan Baekhyun'u gördü. Ondan önce de onu izliyordu ve karşılaştığı sahneye kendisi de tanık olmuştu. Şimdi ise gözyaşlarını saklamaya çalışan çocuğa bakıyordu. 'Sen güçlü birisin Baekhyun.' dedi içinden. Keşke senin kadar güçlü olabilsem.
![](https://img.wattpad.com/cover/132333341-288-k667360.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Flame ○ Chanbaek/Baekyeol
Fanfiction[Tamamlandı] Bundan 100 yıl kadar önce. Büyülerin kullanıldığı bir ülkede aniden beliren şeytanımsı yaratık, birden bütün nefretini bu ülkeye kusmaya başlamış. Bu saf kötülüğün arasındansa saf bir ışık yükselmiş. Bu ışık bir insanmış ve bu insan b...