Bilincim yavaş yavaş geri geliyordu. Hala gözlerimi açamamıştım ama gözlerimi açmasamda çok aydınlık bi yerde olduğumu anlamıştım. Yavaşça elimi kaldırdım sonra gücüm bitti ve birden elimi serbest bıraktım ama elim hemen yere düşmemişti yavaş yavaş süzülmüstü. Gözlerimi açmaya çalışmıştım güneş tam tepemdeydi heralde. Gözümü açtığımda suyun altında olduğumu fark ettim. Hemen nefesimi tuttum. Bu nasıl olabilirdi!! kim bilir ne kadardır burdayım nasıl ölmemiştim?
Hemen yukarı doğru yüzdüm İçimi çok büyük bi korku kaplamıştı. Ne kadar yukarı yüzmeye çalışsamda sanki hep olduğum yerde duruyorudum, etrafın kararmaya başladığını gördüm artık nefesim tutmaya yetmiyordu "Galiba öleceğim!" artık nefesim bitmişti istemsizce içime çok derin bi nefes çektim ama o da neydi? içime çektiğim şey su değil havaydı! hızlı hızlı yüzeye çıktım.
Kıyıya gelmiştim kendimi kumun üstüne attım, soluklandım. Hala suyun altında nefes aldığım için şaşkın ve korkmuştum" Heralde öldüm ben evet evet öldüm yoksa suyun altında nasıl nefes aldım ki?" Öldüğüm düşüncesi beni çok korkutmuştu. Ağlamaya başladım. Küçük kumsalda kendimi doğrulttum ve oturdum. Ağzım açık kalmıştı "Burası mükemmel neredeyim ben öldüysem burası cennet olmalı!" Önümde kocaman bir göl vardı göle akan kocamanda bir şelale. Şelalenin aktığı yer gerçekten çok yüksekti 70-80 metre vardı heralde. Etraf yemyeşil ve palmiye ağaçlarıyla doluydu. Bide küçük bi kumsalı vardı. Ayağa kalktım. "Bu da ne! beyaz buluzum ve pantalonum nerde?" Üstümde asker yeşili bi şort ve yeşil tişört vardı." Ben ya deliriyorum yada gerçekten öldüm".
Etrafa bakındım kimse yoktu. Okadar çok korkmuştum ki kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Elimi saçlarımın arasına soktum "Kimse yokmu" diye üç kere çok yüksek sesle bağırdım, ses gelmedi. Göz yaşlarım okadar hızlı akıyordu ki durduramadım. Dönüp dönüp etrafa bakıp koşuşturuyordum. Kimseyi bulamayınca kumsalın ortasına oturdum, kafamı toparlamaya çalıştım.Etrafa tekrar göz gezdirdim "O da ne?" Bana yaklaşık 20-25 metre ötede gölün üzerine doğru uzanan bi taşın tepesinde biri oturuyordu. Oraya az önce baktığımda kimse olmadığına emindim, ama sonuçta bana yardım edebilecek birini bulmuştum "Napıyor o orda?" Gerçekten ürkütücüydü. Hiç etrafına bakmıyordu. "Hey sen pardon bakar mısın? Ben buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum ve yardıma ihtiyacım var" diye bağırdım hiç kafasını bile oynatmamıştı. Kırmızı bi tişört giyen 16-17 yaşlarında kıvırcık saçlı erkek birine benziyordu. Korkmuştum ama yanına doğru yürüdüm. Nihayet büyük taşın yanına gelmiştim. 10 metre kadar tırmandım. Artık oturan çocuğun arkasındaydım. "Hey beni duymuyor mumusun?" Elimi yavaşça omuzuna dokunmak için hareket ettirdim. "Başım!" Birden gözlerim kararır gibi oldu. Başımda güçlü bi çınlama başlamıştı. Elimi çocuğun omuzuna dokundurmuştum arkasını dönüp bana baktı Jacop'a çok benziyorudu yoksa o muydu? Artık gözlerim tamamen kararmıştı, kalktığını duydum. Çoktan bütün kaslarımı yönetemez hale gelmiştim bile. Elimden tutmaya çalıştı ama kayanın üzerinden kaydım. Göle düşüyordum bu sırada arkamdan bağırdığını duydum ama ne dediğini anlamadım. Arkamdan o da atlamıştı. Sonrasını hatırlamıyorum.***
Boğuk boğuk sesler duyuyordum, yataktaydım sanırım. Gözlerimi açtığımda herkez başımda toplanmıştı. Ben:
-Noluyo ya neden başıma toplandınız? dedim baygın bi sesle. Zoe:
- Clare iyi misin? Sara:
-Seni sınıfta yerde baygın bulmuş Bayan Miller. Bizede haber verdiler hemen geldik. Ben:
-Nerdeyim ben? Emily:
-Hastanedesin korkuttun bizi. Ben:
- Of ya ne olmuş ki bana ya. -Başıma gelen o olayları o an hatırlayamamıstım-
Kolidordan bağrışma sesleri geliyordu. "Kızıma ne olmuş okuldayken nasıl böyle birşey başına gelebilir sizi şikayet edeceğim" Ben
-Annem mi o bağıran! Zoe:
-Galiba o.
Birden kapı açıldı annem koşarak bana sarıldı. Annem:
- Kızım iyi misin? Sana ceza verdiler diyemi böyle oldun. Nasıl yaparlar bunu sana? Ben:
-Anne bunları sen mi diyosun? -işlerinden dolayı annemle pek bir araya gelmezdik ve bize karşı daha mesafeli biriydi- Annem:
-Aaa ne varmış kızımı görmeye geldim bir de baktım hastahanede!
Annemle beraber Bayan Miller ve Kate'de içeri girmişti. Kate:
-Clare sana su almaya gitmiştim al su iç biraz.
-Teşekkürler Kate. Bayan Miller:
-Sanırım ben çıktıktan sonra kan şekerin düşmüş ve bayılmışsın Clare. Sonra hemşire geldi:
-Merhaba hanımlar herkez gördüğüne göre hastamızı şimdi ilaçlarını vereceğim içeride sadece bir kişi kalsın lütfen.
Annem Bayan Miller' la konuşmak için çıktı. Yanımda Sara kalmıstı. Hemşire:
-Evet Clarisa Parker sabah birşey yememiş miydiniz?
-Evet acelem vardı o yüzden birşey yemeden çıktım.
-Büyük ihtimalle bundan olsa gerek. Korkulacak birşey yok. Şimdi küçük bir iğne yapacağım.
Sara iğneden korktuğumu bildiği için elimden tutmuştu. Hemşire:
-Geçmiş olsun. İstediğiniz zaman çıkabilirsiniz. Sara:
-Tamam teşekkürler.
Hemşire dışarı çıkınca kızlar odaya doluştu. Kate:
-Clare neden ağlıyordun?
-Ağlıyomuydum? -O an aklıma herşey bi anda canlandı- Kızlar saat kaç. Emily:
- 7:48 nedenki?
-Ben ne zamandır buradayım?Kate:
Bayan Miller seni, odaya bir saat kadar sonra gelince bulduğunu annene söylerken duydum. Bayan Miller odadan çıktıktan hemen sonra mı bayıldın?
-E evet kızlar -ara ara nefesim kesilerek konuşuyordum çünkü hala korkuyordum- Kızlar ben bayılmadım ben bayıltıldım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM
AventuraBir kaç saniye sonra gözlerim karardı, ses birden kesilmişti... Birgün uyansan ve arkadaşını senden başka kimse hatırlamasa ya bir günde seni unutsalar ne yapardın? Clare ve arkadaşları bundan kurtulabilir mi? yoksa bu hayattan silinecekler...