Mağradan çıktık. Emily ve Max beni girişe götürecekti. Emily:
-Clare ne görürsen gör bana söyle tamam mı?
-Tamam
Ormanda çok uzun yaprakların arasında ilerlemek zordu. Yürürken garip bi çocuk gülüşü duyduk, Emily hemen durdu ve:
-Max o mu? dedi kıpırdamadan.
-Evet. Yakınlarda bi sığınak var Clare'i oraya götür, hemen gidicek gibi görünmüyo.
-Tamam hemen gelicem. Koş Clare.
Koşmaya başladık. Yaklaşık 200 metre sonra Emily yerden bi kapak kaldırdı ve:-Gir ve ne olursa olsun sakın çıkma seni ben bile çağırsam çıkma öldüğümü görsen bile tamam mı ben seni gelip alacağım. dedi ve üstüme kapağı kapattı. Kapak delikliydi üstünde ağaç yaprakları vardı dışarısı azda olsa görünüyordü.
Yaklaşık 10 dakika olmuştu hala gelmemişlerdi. Etrafta garip fısıltılar vardı korkmuştum. Karşımda 100 metre uzağımda birisi vardı. O Jacop muydu? Kapağa yaklaşıp:-Jacop! diye bağırdım.
Yüzü tam belli olmuyordu ama Jacop'a benziyordu. Bana doğru döndü eliyle gelmemi işaret etti. Bu Jacop benim yardımıma ihtiyacı olabilir hem onsuz gitmek istemiyorum. Kapağa iterek açtım. Yerden avucum buyüklüğünde bi taş aldım. Hala fısıltılar vardı. Jacopa iyice yaklaşmıştım 10 metre vardı artık aramızda. Jacop yüzünü bana çevirdi. Yüzü korkunçtu! Kan içinde kalmış çiziklerle kaplanmıştı. Ben:-Jacop! noldu sana. diyip ona doğru koştum oysa kollarını açıp hemen yanındaki uçurumdan kendini attı!
Jacop diye bağırmaya başladım. O kadar yüksek sesle bağırdımki Emily ve Max bana seslendi "Geliyoruz Clare sakın sığınaktan çıkma!" Sesleri uzaktan geliyordu. Uçurumun kenarından kalktım Jacop'u aşağıda göremiyordum. Fısıltılar artmıştı gözlerim dolmuştu. Yere çömeldim. Sonra fısıltılar birden kesildi. Kafamı kaldırıp hızlıca etrafıma baktım. Arkamı döndüğümde o küçük kız gülümseyip bana bakıyordu. Hemen ayağa kalktım geri geri yürümeye başladım ve:-Dur yaklaşma ben ben sadece burda bekliyorum tamam mı arkadaşlarım birazdan gelir. dedim sesim o kadar titriyordu ki kendi dediğimi bile zor anladım. Geri geri adım atıyordum bu arada. Kız gülümsedi tatlı küçük bi kız sesiyle:
-Ama daha oyun oynayacaktık nereye gidiyosun. dedi. Bense cevap vermedim. Gülümsemeyi bıraktı yüzü sinirli bi hal aldı ve:
-Oyunumuzun adı BENİMSİN. dedi sesi kapkalın olmuştu ve bağırıyordu. Koşmaya çalıştım ama ayaklarımı hareket ettiremedim. Siyah garip sarmaşıklar bacaklarıma dolanıyordu ve gittikçe tüm bedenimi sarmaya başladılar. Küçük kız birden üzerime atladı ama hiçbir şey hissetmedim birden kaybolmuştu. "Bırak beni, Emily Max" diye bağırmaya başladım. Emily nihayet gelmişti. Emily yanıma koştu sarmaşıkları elindeki bıçakla kesmeye çalışıyodu Max'de ona yardım ediyodu. Emily:
-Kahretsin! Özür dilerim seni bırakmamam gerekiyodu. Sen neden çıktın sığınaktan he. dedi ağlamaklı bi sesle. Sarmaşıklar beni omuzlarima kadar sarmıştı hiç hareket edemiyordum ve gittikçe toprağın altına çekiliyodum. Ben:
-Emily ben Jacop'u gördüm kendini uçurumdan attı.-O Jacop değildi. O küçük kızın bi oyunuydu sana Clare ben sana çıkma demiştim.
Bense şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Sarmaşıklar boğazımı sarmış yüzüme gelmişti. Max:-Emily gitmemiz gerek sarmaşıkların kesilemiyeceğini sende biliyorsun, onu
kurtarmak için başka bi plan kurmalıyız.
Emily'e baktım endişeli bi yüz ifadesiyle. Emily:-Seni kurtarıcam Clare. dedi ve ikiside arkasına bakmadan koştu. Beni bırakıcağını düşünmemiştim. Keşke sığınaktan çıkmasaydım. Sarmaşıklar gözlerimide kapattı ve beni hızlıca yer altına çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM
AventureBir kaç saniye sonra gözlerim karardı, ses birden kesilmişti... Birgün uyansan ve arkadaşını senden başka kimse hatırlamasa ya bir günde seni unutsalar ne yapardın? Clare ve arkadaşları bundan kurtulabilir mi? yoksa bu hayattan silinecekler...