ve sonunda okul günü gelmişti sabah erkenden uyanıp saçlarımı düzleştirmiştim sonra siyah taytımı ve mavi kazağımı giyinip dışarı çıkmıştım okulda herkes serbest giyindiği için forma almamıştım ben kapıdan çıkarken mert "hadi beraber gidelim" dedi gülümseyip "olur" dediğimde karşı evin bahçesinden çıkan batu gözüktü mert ona günaydın derken ben hiçbirşey dememiştim daha sonra hep birlikte yürümeye başladık batu kulağıma eğilip sessizce "bir sorun mu var?" dedi cevap vermedim çünkü çok fazla sinirliydim daha sonra elimi tuttu mert " lanet olsun yine yalnızım" derken gülümsedim batu elimi hiç bırakmadı okula yaklaşınca elimi çektim batu ise "hayal ben sadece takılmıştım ciddiye alacağını düşünmemiştim" dedi boğuk bir sesle elini belime koyduktan sonra birlikte sınıfa doğru ilerledik tuğçe "hayal benim yanıma otur" diye bağırınca yanına doğru ilerledim ta ki hırkamdan çekilene kadar
"ya batu bıraksana!"
"sen benim yanıma oturacaksın"
"batu o benim arkadaşım"
"bende sevgilin" derken bütün kafalar bize çevrildi. tuğçe "siz neden yalnızlığımı yüzüme vuruyorsunuz" derken sınıfa mert geldi batu "siz iki yalnız birlikte takılın bence, hadi bizde gidelim" dedi ve birlikte sınıftan çıktık "bence yakışıyorlar" dediğinde kimi kastettiğini anlamadım "kim?" diye sorunca "yani mert ve tuğçe" dedi çok ortak yönleri vardı doğru söylüyordu o sırada kapıdan burak ve arya girdi burağa selam vermek için elimi kaldırdım ki burak suratıma bile bakmadan çekip gitti neyi vardı bunun hemen arkalarından kaan geldi kaan yanıma gelip "naber" dedi "iyi gel oturalım şu masalardan birine" dedim ve önümüzdeki masalardan birine geçtik kendimi tutamadan "burağın neyi var suratıma bile bakmıyor" dedim açıkçası çok bozulmuştum batu "takma kafana şöyle şeyleri" dediğinde zordan gülümsedim kaan "aynen boşver sen " dedi ve bir süre konuşmadık kapıdan içeri ipek girdiğinde kaan "ya bak benim gülüme ya" dediğinde gülümsedim ipek bize doğru geldi ve kaanın yanına oturdu "siz çıkıyorsunuz değil mi" diye sorduğunda sadece kafamı salladım o sırada burak ve arya da kantine doğru yürüyorlardı burak giydiği siyah sweatın kapüşonunu kafasına çekmişti ve elinde telefonla aryayı takip ediyordu kaana "baksana bizimle muhattap da olmuyor" kaan ise gözlerini devirip "böyle devam ederse onunla muhatap olan kimse kalmayacak" doğru söylüyordu içe kapanmıştı kimseyle konuşmuyordu. ve aryanın itici sesi kulaklarımı doldurur "buraaaaak çınım şurıya otıralım mı" dediğinde sesli bir şekilde kahkahamızı püskürttük sadece batu gülmüyordu ve bana bakmayı sürdürüyordu "çocukça davranıyorsun" dedi bu söylediği sinirlerimi hop hop hoplatırken "sinirlerimi bozuyorsun" dedim ve kalktım masadan ipeğe "ipak çınım kalk ta sınıfa gıdalım" derken tekrar kahkahamı bastım burak arkasını dönüp bana baktı ben ise sadece iğneleyen bakışlarımı öne sürdüm daha sonra ipekle birlikte sınıfa çıktık onu b sınıfına bıraktıktan sonra kendi sınıfıma doğru ilerledim sınıfa gittim ve en arkadaki sıraya oturdum sıra arkadaşımın batu olduğu için üzülmeli miydim sevinmeli miydim bilmiyorum sınıfa batu girdiğinde kafamı sıraya gömdüm batu sıraya oturduktan sonra batu "kafanı kaldır" dedi ve hödük batu sahalarda buket arkasını dönüp "hayır şimdi neden bağırdın" diye hesap sorarken ezgi "cevap versene" diye carladı. batunun gözlerini devirdiğine adım gibi emindim batu bu sefer kulağıma doğru yaklaşıp fısıldadı "lütfen" hayır ,hayır ,hayır bu kadar kolay eriyemezdim kafamı kaldırıp "ne var" dedim "bak ben öyle demek istememiştim" dediğinde "yine" dedim kafam çok karışıktı ne demeliydim ne söylemem gerekiyordu bana bakan mavi gözlere baktım tekrardan "tamam neyse boşverelim" dedim her şeyi boşveremezdim belki..
hiç geçmeyen ders ve teneffüsler eve gittiğimde kendimi yatağa attım sadece uyumak istiyordum uzun bir uyku ve her uyumak istediğimde olduğu gibi mesaj geldi