Bölüm 17

39 5 4
                                    

ilk haftası güzel sonrası iğrenç olan yer "okul" zorunlu olmasam ya da abim zorunlu tutmasa gideceğim yoktu ki abim bu konuda biraz fazla sıkıydı aldığım notlara kadar sorar düşük notlarımın düzelmesi için elinden geleni yapardı beni her ne kadar sıksada en çok o severdi beni herkesten çok o önemserdi nefes almak için camı açtığım sırada batuyu gördüm bahçeden çıkıyordu son bir iki haftadır okul haricinde hiç görüşmemiştik tekrar çalışma masama dönerken kapıdan içeri abim girdi "bence bu günlük yeterli" dedi ve telefonumu uzattı yemek yemek için aşağıya indim yemeğimi yedikten sonra yukarı çıkıp spor kıyafetlerimi giyindim dışarı çıktım burak ipek ve ben sözleştiğimiz yerde buluştuk neredeyse her gün bu saatlerde yani 5-6 gibi koşuya gidiyorduk burak ve ipeğin yanına doğru yürüdüm burak elindeki saati kurarken aynı anda "saat 5:00 yarım saat koşsak yeterli" dedi biz kafa sallarken burak koşmaya başladı birbirimizle yarışırcasına koşuyorduk yarışı ipek bitirirken arkasından ben geldim sahilde soluklandıktan sonra evlerimize dağıldık eve gitmenin aksine batunun evine gittim evin kapısını açtıktan sonra içeri doğru bir adım attım kapıyı kapattıktan sonra mutfağa doğru yürüdüm ve bir bardak sudan sonra oturma odasındaki kanepeye uzandım kapının açılma sesi kulaklarımı doldururken batunun geldiğini anladım mutfağa gidip bir bardak suyu kafasına dikti yanıma geldikten sonra tek kelime etmeden telefonuyla oynadı nasıl yaptığını bilmiyordum fakat gerçekten kendimi kötü hissettim hiçbirşey olmamasına rağmen neden böyle hissettiriyordu eve gitmek için ayağa kalktım kapıya doğru yürürken hemen arkamdan gelen sesle döndün "nereye" dedi arkamı döndüm ve "huzurlu olacağım bir yerlere" dedim onun beni umursamaması beni deliye döndürüyordu gerçekten bir iki haftadır o kadar sıkılmıştım ki bu durumdan kendimi defalarca umursanmaz hissetmiştim ama onun beni umursamaması çok farklı bu beni o kadar korkutuyor ki beni bırakıp gidecek diye kapı koluna tekrar uzandım batu "gel" dedi duymamış gibi yapmama karşılık sesini yükselterek yineledi "gel" peşinden gittim mutfaktaki masaya oturduktan sonra önüme bir votka şişesi koydu iki bardağa döktükten sonra "anlat" dedi bardağı kafasına diktikten sonra gözlerini benim gözlerime kenetleri "neden böylesin?" dediğimde kendine bir bardak daha doldurdu bardağa uzandım ve zehirin boğazımdan aşağı inmesine izin verdim içtiğim şey boğazımı yakarken "cevap  ver" diye sesimi yükselttim. sonra kendi bardağıma biraz daha votka doldurdum. tanrım olmaz şu an ağlayamazdım bardağa tekrar uzandım ve tek dikişte bitirdim,tekrar,tekrar her cevap vermeyişinde tekrar "yeter" dediğini duyunca gözlerine baktım "cevap ver" dedikten sonra kusmak üzere olduğumu fark ettim lavaboya doğru koşarken bir an gerçekten bayılacağım sandım lavaboya ulaşmamla kusmam bir oldu batu saçlarımı tutup geriye çekerken bu anı hiç yaşamamış olmayı diledim daha sonra saçlarımı yıkadı..

BATUHAN'DAN

Saçlarını yıkadıktan sonra bir havlu yardımıyla sardım kucağıma aldıktan sonra yatak odasına doğru götürdüm kucağımda uyuyakalmış olan hayale baktım yatağa yatırdıktan sonra üstünü örttüm yatağın bir ucuna oturduktan sonra dün volkanın söyledikleri tekrar doldurdu kulaklarımı 'ona sakın zarar verme ,o zaten çok üzüldü bu zamana kadar bu yaşına kadar çok şey yüklendi tek başına' mutfağa doğru ilerledim 'aile sorunları ,hastalığı ,sen, ben ' onu hepimiz yaraladık' ona zarar vermişsem bile bunu telafi edecektim her ne pahasına olursa olsun, geçmişini unutturacaktım. salondaki kanepeye uzandım. 

sabah güneş odayı aydınlatırken araladım gözlerimi açtım  başımın zonklaması yürürken bayılacak gibi olmama neden olurken ilaç kutusundan bir ağrı kesici alıp mutfağa gittim bir bardak su aldım ilacı içtikten sonra yatak odasına gittim hayal uyanmıştı yataktan kalkıp bana bakarken "günaydın" dedi ben lavaboya doğru ilerlerken arkamdan geldi yüzümüzü yıkadıktan sonra oturma odasındaki kanepeye oturduk eline kumandayı alıp bir moda programı açtı elinden kumandayı alıp televizyonu kapattım bana dönüp "niye kapatıyosun?" derken omuzlarından tutup kendime doğru çektim kafasını omzuma gömüp

"dün geceki kustuğum anları unut lütfen" 

"senden iğrenmiyorum".

"ama çok iğrençti"

"gerçekten şu an bunu mu konuşacağız" dediğimde gülümseyip dudağımın kenarına bir öpücük bıraktı ellerini belime dolarken "seni seviyorum" dedi kafasını göğsüme yasladıktan hemen sonra ise "çok seviyorum" dedi kafamı omzuna gömüp kokusunu içime çektim kafasını göğsümden kaldırıp tekrar araladı dudaklarını "sen konuşmasan da ben anlarım çünkü en iyi ben tanırım seni" dedi yüzünü avuçlarımın içine alıp dudaklarına bir buse kondurdum ayağa kalktıktan sonra mutfağa doğru yürüdü "ben acıktım" dedi kahvaltımızı yaptıktan sonra bana "boluya gidelim mi" dedi ocak ayında bolunun ne kadar soğuk olacağı hakkında tek bir fikrim bile yoktu soğuk havaları sevmezdim ama eğer mutlu olacaksa gidebilir ve buna katlanabilirdim "olur" dedim hayalin ve benim arkadaşlarımın olduğu gruba mesaj atınca hayale dönüp "başbaşa gideriz sanıyordum" dedim başını geriye doğru atıp "hayır" dedikten sonra telefonuna tekrar baktı "kızlar,aras ,mert,kaan ve burak geliyormuş" dediğinde "yani herkes geliyor" dedim bu tatili konuşmak için pazar günü buluşmaya karar verdiler. akşama doğru hayali evine bıraktım ertesi gün hep beraber buluşacağımız için bende eve geçtim

HAYAL'DEN

kumsalın ağlama sesleriyle açtım gözlerimi  hemen yataktan kalkıp aşağı indim kumsalı kendi odasında ağlarken bulduğumda yatağının kenarına oturdum ve masalı kucağına aldım "n'oldu kuzum"dediğimde kumsal "hani benim barbie bebeğim vardıya" dediğinde kafa salladım "onun karavanı kaybolmuş" dedi  ayağa kalkıp kumsalı giydirdim daha sonrada ben üstümü değiştirdim evde herkes uyuduğundan anahtarı alıp çıktık sokakta mertle karşılaşınca mert "nereye böyle" dedi "barbiesinin karavanı kaybolmuş yenisini almaya gidiyoruz" dediğimde kahkahasını püskürtmeden edemedi  kumsal tekrar ağlamaya başladığında mert ondan özür diledi ve "hadi gelin beraber gidelim" dedi birlikte en yakın oyuncak mağazasına doğru yürüdük nihayet oyuncakçının önünde durduğumuzda kumsal içeriye doğru koştu ve raflarda karavan aramaya başladı elinde bir karavanla tekrar  yanıma geldiğinde mertin nereye gittiğine bakındım arka taraflardan elinde kocaman bir bebekle yanımıza geldi bebeği kumsala verdikten sonra "bak aynı boydasınız arkadaş olun siz" dediğinde elimizdekileri kasaya götürdük kasada çıkan 'ben ödeyeceğim' kavgasından sonra ben karavanı mert de bebeğin parasını kasaya ödedi eve doğru tekrar yola koyulduğumuzda mert "öğlen  görüşürüz ben koşuma devam edeyim" dedi el sallayıp yoluma devam ettim eve gittiğimizde emma mutfakta volkanda oturma odasındaydı ikiside kumsalın yeni arkadaşına karşı kahkahasını püskürttü daha sonra hep beraber sofraya oturduk öğlene doğru üstüme beyaz bir kazak ayağıma ise siyah bir kot pantolon giyip  dışarı çıktım ve sözleştiğimiz yere gitmek için bir taksi çevirdim  sözleştiğimiz yere gittiğimde kimsenin gelmediğini fark ettim boş uzun bir masaya oturduktan sonra aras ve batu geldi masaya otururken aras "hava çok soğuk" dedi batu üstündeki hırkayı çıkarttığında sandalyesinin arkasına astı kısa süre sonra herkes geldi hepimizin ortak kararıyla 7 gün sonraya anlaştık anlaşmamızın hemen ardından ben ipek ve buket ayaklandık tuğçede ayaklanınca ezgi "valla siz gidin ben kazaklarımı kar botumu aldım hatta bavullarım bile hazır" dediğinde mert "ruh hastası" aras "bavullarım derken"dedi ezgiise "işte 2-3 tane bavul" dediğinde batu "alt tarafı 6gün" dedi ve bizi tekrar masaya oturttular saat 5 gibi batu ve ben kafeden ayrıldık




YENİ BİR UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin