"Sana her geçen gün biraz daha sinirleniyorum" dedim elime bir avuç toprak alarak "umarım beni duyuyorsundur" ardından mezarlığın üstündeki çiçekleri suladım tekrar oturdum bir kenara "aklıma gülümseyişin geliyo bazen, seni görür gibi oluyorum ara sıra, sonra diyorum ki hayır o yok, o gitti, o beni terk etti.biliyor musun? çağatay delirdiğimi düşünüyor gidelim buradan diyor ama ben hayır diyorum o tek kalamaz üşür diyorum ben öyle söyleyince kaşlarını çatıyor ve 'o seni kullandı' diyor 'aldattı seni' diyor. Sahi sevmedin mi beni,ben şimdiden özledim seni" kulaklığımdan gelen şarkıya kaşlarımı çattım ve elime bir avuç toprak alıp yavaşça dökerken "zaman dondu sanki herşey sıradandı" bir avuç daha aldım "iyiyim dedim herkese ağlamam zaman aldı" telefonu fırlattım ve parçalanmasını izledim."çok saçma" Omzuma bir el dokunduğunda elin sahibine baktım "bir dakika bekle" dedim sonra dudaklarımı tekrar araladım "ve batu, çağatay iyi biri" durdum "çok iyi biri" döndüm ve "gidelim" Dedim onu beklemeden bana yetişip elini belime koydu Durakladım "telefonumu fırlattım orada fotoğraflarımız vardı onunla" koştum mezarın başına gittim ve nereye fırlattığıma baktım tuzla buz olmuş telefonumu yerden aldım ve tekrar çağatayın yanına gidip arabaya bindim tam beş gündür uyumuyordum artık gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Sonra başım düşer gibi oldu bir el kafamı göğsüne yasladığında gözlerimi açmadım. Daha doğrusu açamadım..
Uyanınca kendimi çağatayların evinde bizim odamızda buldum. Yürüyerek odadan çıktım merdivenleri aştım oldukça yüksek evin çatı Katına çıkıp ayaklarımı aşağıya doğru sarkıttım "şimdi sana bir nefes kadar yakınım" dedim içimden bir ses 'atlayacak mısın' dedi "onu görmeyi istiyorum kokusunu içime çekmek sarılmak istiyorum" içimdeki ses feryad edercesine bağırdı 'ya annen' gözlerim doldu "o" dedim gözlerimden bir damla düştü. Kollarımı açıp kalçamı biraz daha ileri ittim ve ellerimi iki yana açtım. Bir kol belime dolanıp beni ayağa kaldırdı gözlerini gözlerime kenetledi "yapma" diye bağırdı "geçecek mi sanıyorsun" susmadı bağırmaya devam etti "geçmeyecek, her aklına geldiğinde ağlayacaksın eğer bu bir çözümse" dedi elimi tutup kenara doğru ilerledi "beraber atlayalım" başımı hayır anlamında salladım "yalvarıyorum kendine bunu yapma" gözlerimden bir damla yaş daha düştü "tamam" dedim başımı göğsüne yasladım ellerimi boynunda birleştirdim "Umutlarım kül oldu" "Saçmalıyosun" dedi gözlerimden akan bir damla yaşı başparmağıyla sildi. "Acı denen o his içinde dünyalar kadar büyüyecek belki dayanamayacak ve bu tarz şeylere sürekli kalkışacaksın, ama yapma lütfen... hayal hayatımda ilk defa birine yalvarıyorum lütfen o senin ya da benim yüzümden ölmedi hayal.. bana inan.." sustum çünkü hep böyle yapardım göz yaşlarımı içime akıtır, saklanır, kaçar,susardım... ellerimden tutarak aşağı indi odanın önünde durduğumuzda bana döndü " bunu devam etmek zorunda değiliz istediğin zaman biter" alyansını gösteriyordu elini tutup odaya girdim. "Senden nefret etmiyorum çağatay" elimdeki yüzüğü gösterdim "ve buda beni rahatsız etmiyor" gülümsedi telefonuna uzanıp bir şarkı açtı daha sonra makyaj dolabımdan bir tarak alıp yatağa oturmamı söyledi. Tarağı yavaşça saçıma değdirdi ve taramaya devam etti "O hayatın çocuk yanıydı beni sevdi benden çok" şarkı devam ederken gözlerimden bir damla yaş süzüldü "kızdığında dikenleri batardı,öyle biriydi severken canını yakan" bir yaş daha. Gözlerimden yaşlar süzülürken çağatay şarkıyı kapattı arkam hala ona dönükken telefonu fırlattı "lanet şarkı" dedi hemen sonra yüzümü kendisine çevirdi. "Ağlama" dudaklarımın arasından bir hıçkırık koparken kollarını bana sardı "hayal biliyorum bunu şuan söylemek biraz saçma olacak ama telefon kırmayı bıraksak iyi olur" bu sefer sessizce güldüm yatağa uzandıktan sonra gözlerim yavaşça kapandı saçlarıma bir el uzandı alnıma bir buse kondurduktan ayağa kalkmaya yeltendi ellerimin arasındaki eli sıktım "gitme"
Sabah gözlerimi araladığımda yatağın sağ tarafında pantolonuyla uyuyan çağataya baktım "şşşşt uyan " diye Bağırdığımda irkilip kafasını kaldırdı "ne var be"
"ne işin var burda"
"Gece elime yapışıp gitme diyen sendin üstümü bile değiştiremedim"
"Sus" tiz kahkasının ardından odadan çıktı hemen ardından üstümü değiştirip aşağı indiğimde herkesi masada buldum "afiyet olsun" çağatayın yanına oturduktan sonra birşeyler atıştırdım. "Uyandırmaya geldim yanınıza el ele uyuyordunuz rahatsız etmeyeyim dedim" halenin konuşmasının ardından genzime kaçan kahveyle boğuştum çağatay beni gülerek izlerken halinden keyif alıyor gibiydi.
Yarım bıraktığım kitabı kapatıp telefonuma uzandım ve yareni aradım
"Naber"
"İyi"
"Hadi biryerlere gidelim"
"Evdeyim gel burdan çıkarız"
"Tamam çıkıyorum"
Üzerime mavi bir bluz ve beyaz bir pantolon geçirdim. Kol çantama telefonumu ve cüzdanımı koydum tam kapıdan çıkarken bir bedene çarpıp durakladım "hayal iyi misin?"
"evet gezmeye gidiyorum akşam olmadan dönerim"
"Bende geleceğim" parmağımı salladım
"Hayır, çünkü bir arkadaşım bana eşlik edecek" kapıyı kapattı
"Arkadaş?"
"Yaren"
"Ben bırakacağım"
"Gerek yok"
"Ben iniyorum aşağıya fazla gecikme" hale beni Süzdükten sonra "acın taze değil miydi gelin hanım?"
"15 gün oldu hale"
"Yakın mıydınız?"
"Komşu olmamızın haricinde arkadaştık"
"Öyle diyorsan gelin ha-"
"Adım hayal"
Üzerime bir hırka alıp kapıyı sertçe kapattım arabaya bindikten sonra çağataya baktım
"Niye öyle baktığını sorsam"
"Hale herşeyi biliyor, yani batuyu"
"Nasıl?!"
"Öğrenmiş işte"
"İmkansız"
Gözlerimi gideceğimiz yere kadar kapattım. Araba durduğunda arabadan indim ve oldukça büyük villaya baktım beyaz tüllerin olduğu odanın yanı sıra çatı katı siyah tüllerle donatılmıştı Hızlı adımlarla içeri girdiğimde kapıyı yardımcı olduğunu düsündüğüm orta yaşlı bir kadın açtı kapıyı ve sonra yukarıdan bir ses yükseldi
"onuda alıp gideceğim"
"Hiçbiryere gidemezsin"
"Bizi burada zorla tutamazsın"
"Geç odana" yarenin sesi çok kötü geliyordu bir kapının örtülme sesinden sonra kadın yavaş adımlarla yukarıya çıktı ben onu takip ederken beyaz vintage kapıyı açtı ve "buyrun" dedi boş odada biraz oturduktan sonra kapı açıldı ve yaren girdi içeri yanıma oturdu bir an kendimi tutamayıp konuşmaya başladım.
"Yaren ben birşeyler duydum"
"Unut onları"
"Yaren"
"Hayal lütfen!"
"Peki"