7

934 37 16
                                    

     Genellikle, kitaplarda, filmlerde, dizilerde...  kız onu asla sevmeyecek erkeğe aşık olur, ve erkekte onu sonradan severdi.

Ama bu senaryonun gerçekle alakası yoktu. Eğer olsaydı, içimde Justin'in beni seveceğine dair bir umut olurdu. Asla ona baktığım gibi bakmayacaktı bana. Asla ellerimi tutup, gözlerimin içine bakarken, 'seni seviyorum!' demeyecekti.

  Bana her erkek gibi 'güzelim, hayatım, çiçeğim, aşkım, sevgilim, bebeğim, her şeyim...' sözler söylemeyecekti.

Onun için hep 'Asistanım Selena' olucaktım. Asla daha fazlası olmayacaktım.

   Kendimi artık dizginlemek zorundaydım. Bunu aynaya baktığımda gördüğüm şey ile hissediyordum. Her geçen gün daha fazla. Ona olan sevgim beni bitiriyordu.

   Beni yuvarlandığım dipsiz bir uçuruma doğru sürüklüyordu. Sonsuz bir acıya.

   Artık buna dur demeliydim. Çünkü emin olduğum tek şey, bu yanlıştı. O benim için imkansızdı. O beni asla sevmeyecekti. Asla benim onu öptüğüm gibi öpmeyecekti.

   En büyük hayalim olan, o kırmızı dolgun dudaklarının tadına bakmak, hep bir hayal kalacaktı.

Hayatıma devam etmek dorundaydım. Ve bu ona engel oluyordu. Buna bir son vermeliyim, emin olduğum tek şey, 'artık buna devam edemeyeceğim'.

Siz Ayı asla tutamayacağınızı bildiğiniz halde, her akşam onu tutmaya çalışır mıydınız?

Sanmıyorum. Kimse bunu yapmaz. Bunu sadece benim gibi aptal olanlar yapabilir.

Beyninizle kalbiniz arasında hiç kaldınız mı?

Eskiden kalbimde onu bırakmamamı istiyordu, ama artık paramparçalaşmış sadece acı çeken kalbim bu acıya bir son vermek istiyor.

Onun benimle olmayıp, onu yüzlerce kez aldatan bir kadını affedip, onunla oluşu canımı yakıyordu.

Bu kadar mı umutsuzduk?

Acı gerçekle gözlerim dolarken, yüzümü buruşturup, o acı gülümsemeyi taktım ve kafamı usulca salladım. İşte biz bu kadar umutsuzduk. Asla birlikte olmayacak kadar.

Eskiden yetindiğim gibi, onun posterlerini öpmeklede yetinemiyordum artık. Onu görüp te ona dokunamamak, kokusunu alıp ta ona sarılamamak, ölüm gibiydi.

Onun etrafında başka kadınlar olduğunu biliyordum. Ve buna dayanamıyordum. Artık değil. Buna gücüm yok.

Elimde tuttuğum, dilekçeye baktım. Bu iş yerine girmem başından beri hataydı.

Bu iş yerine gelmeden önce bunların olacağını bilseydim, yine gelir miydim?

Evet, yine de gelirdim. O mükemmeldi, ve hayatımda bir kez olsun böyle bir mükemmelliği tanıdığım için şanslıydım. Ve hayır, herşeye rağmen onu tanıdığıma pişman değildim.

Elimde tuttuğum dilekçeye göz attım. Kafamı yavaşça sallayıp, yutkundum. Sanırım beklenen son gelmişti.

Onun hayatından çıkmamın zamanı gelmişti.

Acı gerçekler denilen şey bu olmalıydı.

Kendimden emin adımlarla Bay Bieber'ın odasının önünde durdum. Kapıyı çalıp yavaşça içeri girdim.

Koltuğunda tüm şaheserliğiyle oturmuş, dikkatli bir şekilde önündeki dosyalara bakıyordu. Kafasını dosyadan kaldırıp bana baktı.

"Bir sorun mu var Selena?" Yutkundum. Ve içinden gelen ağlama isteğini bastırmaya çalıştım. "Tedirgin gibisin. Sorun ne?"

En sonunda onun yanına doğru ilerleyip, istifa dilekçesini masasına koydum. Eline hızla dilekçeyi aldı. Ve okumaya başladı. kaşları çatıldı. Gözlerinden anlamadığım bir takım duygular geçti, Acı? Sevgi? Hayal kırıklığı?

Zar zor kendimi toparlayıp aklımdan yüzlerce kez tekrar edip prova yaptığım, sözleri tekrarladım.

Bunları ona karşı söylemek gerçekten de zordu. Konuşmaya çalıştım.

"Bay Bieber, her şey için çok üzgünüm. Ama artık buradan ayrılmak zorundayım-" tam lafımı kesmek üzereyken ona izin vermeden devam ettim. " inanın bana sizi hiç bir zaman yarı yolda bırakmak istemedim efendim. Ama artık bunu yapmak zorundayım." Duraksadım, gözyaşlarımın toplanmasına izin verdim. " kendimce haklı nedenlerim var. Umarım yeni asistanınızı da seversiniz.-" yine lafımı kesecekken izin vermedim.

Aklıma gelen şeyi tekrarlarken, acı acı gülümsedim.

"Ama ona da lütfen bana yaptıklarınızı yapmayın. Benimle yaşadıklarınızı yaşamayın."

"Ben sizin için her zaman özel bir asistan olarak kalayım."

Hiç bir şey demedi. Gözlerini gözlerime sabitledi. Üzülmüştü. Onu üzmüştüm. Ama bunu yapmak zorundaydım. Kapıyı çarpıp gitmeden önce söylediğim tek şey, "kendinize iyi bakın" oldu.

Ve rüyalarıma giren, hayallerim olan o gözlere son kez baktım. Onun asla unutmayacağım, güzel yüzünü tekrar zihnime ve kalbime kazıdım.

O bundan sonra sadece 'rüyalarıma' girebilecekti.

O ise... açıkçası onun, ben şu kapıdan çıkıp gittiğimde , beni unutacağım adım gibi eminim.

Ve o Kapıdan çıkıp gittim...

Zaten sonu çok önceden belirlenmiş, bir masaldan ne bekliyordum ki?

Elbette sonu acı olucaktı...


Merhaba arkadaşlar bu bölüm final değil. Yanlış anlaşılmasın. Sizleri seviyorum. Uzun zamandır buraya yazmıyordum. Hepinizin Yen'i yılı kutlu olsun sizleri seviyorum.

Now (Jelena)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin