Nedense güzel bir bölüm gibi gelmedi, yani içime sinmedi. İyi okumalar, sizleri seviyorum.
Zilin yüzlerce kez, üst üste çalınmasıyla, bir iç çektim. Elimde duran cipsi yanıma koydum. Ve zili umursamadan yarım kalmış filmime odaklanmaya çalıştım. Ama zil ısrarla çalmaya devam ediyordu.
Umursamadım. Bugün benim günümdü. İstediğim kadar acı çekebilirdim.
Gelen kişi her kimse, geri giderdi. Eninde sonunda pes edecekti zaten.
En sonunda kapıda ki kişi hala gitmeyince, öfkeli adımlarla kapıya doğru ilerledim.
Şuna bak, depresyonumuzu bile yaşayamıyoruz! Normalde olsa akıllarına dahi düşmeyeceğime yemin edebilirim!
Kapıyı açtığımda Justin'i görmeyi beklemiyordum. Bana ellerinde ki çiçekle masum bakışlar atıyordu. Onu karşımda görmek kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.
"J-justin?" Bana özür dilerim der gibi baktı. "Ne işin var burada?" Kolunda ki saate baktım. "İşte olman gerekmiyor mu?" Bal rengi gözlerini gözlerime dikti.
Dudaklarını diliyle ıslattı, Tanrım çok çekici görünüyordu. Özenle yapılmış jöleli saçlarını, elleriyle dağıttı. Dudaklarını araladı, ve konuştu.
"Seninde işte olman gerekiyor, Selena." Söyledikleri içimde gözlerimi devirme isteği yarattı. "Ama görünen o ki daha hazırlanmamışsın bile." Söyledikleri içimde ki kahkaha atma isteğini arttırıyordu.
Kendime acilen çeki düzen vermeliydim. Onu gördüğümde otokontrol falan işe yaramıyordu.
Kalbim göğüs kafesimden her an çıkıp giderilecekmiş gibi çarpıyor, yanaklarım heyecandan kızarıyor ve midemde kelebeklerin uçtuğu hissine kapılıyordum.
O bende olamayacak her şeye sahipti.
Kendimi hızla toparladım, "Bay Bieber-" lafımı kesen onun sözleri oldu. "Lütfen, Justin de." Gözlerimi yere sabitledim ve konuşmaya devam ettim.
"Pekala, Justin. Öncelikle, ben işten ayrıldım. Ve olmam gereken yer, burası," elimle evi gösterdim." Evim." Parmaklarımı onun göğsüne koydum. "Ve sana gelince Justin..." elimi göğsünden çektim, ve ona arabasını gösterdim. "Gitmen gereken bir işin var. Seni bekleyen toplantılar var. Senin emrini bekleyen çalışanların var." Elim ile yumuşak avucunu ellerim arasına aldım. Güçlük bir şekilde fısıldadım. "Burada olmamalısın Justin."
O ise yüzünü buruşturup, hızla başını iki yana salladı. "Hayır, Selena. Olmam gereken yer," eliyle etrafı gösterdi. "Tam da burası." Elimi güç vermek için hafifçe sıktı. "Olmam gereken yer sadece , senin yanın."
Yutkundum. Bir şey söyleyemedim. Sustum. En iyi cevabı verdim. Sadece sustum. Çok geçmeden soğuk gerçekler, kapıdan gelen rüzgar gibi çarparken, yutkunmayı denedim. Yutkunamadım, nefes alamadım.
Beni sevmiyordu, o halde bunu neden yapıyordu?
Neden bana şu lanet umudu verip, tüm hücrelerimin coşmasana sebep oluyordu?
Ellerinde tuttuğu çiçeği bana doğru uzattı, dudaklarını büzdü. Karşımda bir yavru köpek gibi duruyordu. Dudaklarını yavaşça oynattı, "özür dilerim"
Kafamı iki yana salladım. "Sen bir şey yapmadın." Kaşlarını çattı, başını tekrar iki yana salladı. Şu an gerçekten tatlıydı.
Onu ilk defa smokin giymeden görüyordum. Çok yakışıklıydı. Her zaman olduğu gibi.
Onun mükemmel olması için çabalamasına gerek yoktu, benim aksime.
"Hayır, her şey benim yüzümden."
Gözlerinden o an yüzlerce duygu geçtiğine emindim, ama gözlerinde en çok gördüğüm şey, hayal kırıklığıydı. Suratı aşılmıştı. Güçlü ifadesinin yavaşça sarsıldığını fark ettim. Kadifemsi sesiyle fısıldadı.
"Hayatında biri mi var?"
Ne? Hayır! Tabiki de!
Beklediğim soru kesinlikle bu değildi.
O beni dinlemeden bir sonraki sözünü söyledi."O yüzden mi, ben yanına geldiğimde bana soğuk davranmaya başladın? Seninle iş dışı görüşmelerim yüzünden mi , işten ayrıldın?"
Ellerini hızla saçları arasından geçirdi.
"Özür dilerim," birden yüz hatları ciddileşti. "Söz işine geri dön, seninle aramızda sadece patron-asistan ilişkisi oluca-" en sonunda onun lafını sinirle kestim.
Onunla aramızda asla bir patron-asistan ilişkisi olmayacaktı.
Ondan korkuyordum, onun aşkından yanıp tutuşmaktan, kül olmaktan, korkuyordum.
Ondan kaçıyordum, olması gerektiği gibi. O benim için bu dünyada hem cenneti hem de cehennemi yaşatabilecek tek kişi.
Hani oluyor ya, gülüşü için dünyaları verebileceğiniz kişi,
gözünüzün önünde gülümsemesinin çıktığı dudaklarını, bir başkası ile öpüşmek için kullanıyor.
O benim için hem ölüm, hem yaşam, hem ceza, hem ödül gibiydi.
Canım yanıyordu, her gün bu acının geçeceğini tekrar edip duruyordum kendime.
Ama biliyordum ki, bu acı asla geçmeyecekti.
"Yeter! Justin. " ellerimi ondan hızla çektim. O ise bana şaşkın bakışlar atıyoru. "Sorun sen ve senin davranışların değil anladın mı?" Gözyaşlarım ısrarla yanaklarımla buluşmak için yalvarırken, onları umursamamakta çalıştım.
Kaşları çatıldı, dudakları aralandı, "öyleyse sorun ne Selena?"
Dudağımı ısırdım. Gözlerimi yere diktim. Ve son cesaretimle söylemem gereken şeyleri söyledim.
"Sorun sen değilsin, sorun sana olan sevgim. Seni seviyorum Justin."
Bana anlamsız bakışlar atıyordu. Beni anlamadığını biliyordum. Bana inanmadığını da öyle. Hatta belki şu an bir kaçık olduğumu düşünüyor bile olabilir.
"Bu işe girmemin sebebi sensin Justin. Buradan alacağım yüksek maaş falan umrumda değil. Umrumda olan tek şey sensin. Bu yanlış bunu biliyorum. Seni sevmem başından beri bir hataydı."
Kapıyı yüzüne kapatmadan önce, söylediğim tek şey, "şimdi izin ver hatamı düzelteyim." Oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now (Jelena)
Fanfiction"Bay Bieber bu yaptığınız yanlış, sizin bir sevgiliniz var." Dedim. Bana baktı dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Alnını alnıma koydu." Kalp istediğini ister... aşk yanlış yapmak değil midir zaten?"dedi. Jelena Hikayeleri arasında 1. Sırada. (?) Sele...