Giriş

501 14 17
                                    

Geceyi delip geçen zil sesiyle bölük pörçük uykusundan uyandı Vera. Sırt üstü yatmaya devam ederken yastığının altındaki telefonu el yordamıyla bulup kim olduğuna bakmadan kulağına götürdü.

"Alo?"

"Benim."

Bu tanıdık ses tonu karşısında sadece sustu. Gecenin bir yarısında arıyorsa önemli bir sebebi olmalı, diye onu savunacak bir şeyler düşünürken iç sesi "seni huzursuz etmek," diye acımasızca hatırlattı sebebini. Her defasında tam unutmaya başlıyorken bir şekilde çıkıp gelmesinin başka bir sebebi yoktu çünkü.

"Vera?"

Efendim.

"Orada mısın?"

Buradayım.

Dile getirmedi. Fakat içindeki gereksiz merak telefonu kapatmasını da engelliyordu. Bekledi. Nasıl olsa konuşacaktı. Hep konuşurdu.

"Dinle Vera. Buluşabilir miyiz? Kısaca. Fazla vaktini almayacağım. Sadece seni görmek istiyorum."

Sarhoş, dedi içinden çıkarım yaparken. Sarhoş olduğu belli olmayan nadir insanlardandı Rıfat. Yanına yaklaşıldığında kokusundan anlaşılırdı bu sadece. Fakat Vera'nın şimdi telefonun diğer ucundayken bunu anlayabilmesinin tek sebebi Rıfat'ın "kısaca" kelimesini kullanmasıydı. Kısaca.

"Vera? Lütfen."

Sessizliğine devam etti. O an beyninde hararetli bir tartışma başladı. Rıfat'ın o cevap verene kadar telefonu kapatmayacağını biliyordu. Derin bir nefes alıp verdi. Bu hareketinin sonrasında telefonun ucundaki sessiz gülüşü duyar gibi oldu.

"Oradasın," diye fısıldadı Rıfat.

"Tamam," dedi. Sesi ona ihanet etmişti her zamanki gibi. Güçlü değildi. Zaten ona karşı hiç güçlü olamamıştı.

"Şimdi buluşabilir miyiz?"

"Şimdi?"

"Kapının önündeyim. Eğer kabul ediyorsan kapıyı açar mısın? Seni görmeye ihtiyacım var."

Yataktan kalktı. Kapıya doğru ilerlerken ruhu geri dönmek için duvarları tırmalıyordu. Fakat yapabileceği bir şey yoktu işte. Bu dürtüye karşı koymak evrenin kanunu bozmak gibiydi sanki. Ayakları bile emir beklemeden hareket ediyordu. Kapıyı açtı.

Oradaydı.

Kapının önünde sırtı dönük oturuyordu. Kapının açıldığı fark edince kafasını geriye doğru eğerek baktı. Gözleri şişmişti. Gözaltındaki morlukları fark etti. Bir haftalık sakalı ve dağılmış saçlarıyla elini uzatsa dokunabileceği yerdeydi.

Dokunmadı.

"Rıfat," diye fısıldadı.

"Vera."

Ayağa kalktı. Sendeledi. Hayatında ilk kez alkolün etkisiyle sendelediğini görüyordu Vera, Rıfat'ın. Rıfat bir adım atarak aradaki mesafeyi kapadı ve kollarını ona doladı. Yüzünü boyun oyuntusuna gömdüğünde tişörtünün açıkta bıraktığı teniyle temas eden sıcak nefesi Vera'nın ürpermesine neden oldu. Alkolün keskin kokusu onun kokusuyla karışıp burnuna doldu.

"Seni özledim Vera."

Bu sözlerle sanki biraz önce uyuyormuş da yeni uyanmış gibi beyni kendine geldi. Gözlerini sımsıkı kapatıp nefesini tuttu. Elleri yumruk haline geldi. Karnından iterek onu kendinden uzaklaştırıp nefesini bir çırpıda boşalttı.

"Beni özlemedin mi?"

Özledim.

Bunu da dile getiremedi. Bunun yerine arkasına dolaşıp kapıyı kapattı. Ardından oturma odasına gidip kendini anneannesinden kalma haki yeşili zeminini beyaz güllerin süslediği kadife kaplama üçlü koltuğun üstüne attı. Koltuk sert hareketine tepki gösterir gibi gıcırdadı.

Özür dilerim, dedi içinden. Sana zarar vermek istemedim.

Rıfat arkasından bir müddet baktıktan sonra onu takip ederek koltuğa yaklaştı. Fakat o koltuğa oturmak yerine Vera'nın sol tarafında kalan tekli koltuğa oturdu. Koltuğun benim için önemini biliyor, diye düşündü. Nasıl bilmesin ki? Anneannesi öldüğünde evdeki her şeyi atıp bir bu koltuğu bırakıp günlerce ağladığında yanında o vardı. Bu koltuğun üstünde sevişmezdi bile.

Onu bu kadar iyi tanıyan birinin onu paramparça yapan kişi olduğunu bilmek canını sıktı.

"İşler nasıl?"

Cevap vermedi. Umursamaz gözlerini ona çevirdi. Konuya gir artık.

"Bana öyle bakma. Buraya işim düştüğü için gelmedim. Seni özlediğim için geldim. Seni görmek istediğim için."

Yalan.

Bakışları belirginleşmiş yüz hatlarında dolaştı. Ardından görmeyeli incelmiş bedenine. Bu öylesine bir ziyaret değildi. Bunu biliyordu.

"Karşındakinin kim olduğunu unuttun sanırım. Üç ay ortalarda olmadığın için anlamam mı sanıyorsun?"

Ayağa kalktı.

Mutfağa ilerledi. Onun arkasından geldiğini biliyordu. 

"Duş almak istiyorsan yolu biliyorsun."

Adımların uzaklaştığını duydu. Elleri tezgahın kenarını sıkıca kavrarken vücudu titremeye başladı. Ağlamamak için dudağını ısırırken dizleri onu artık taşıyamayarak kırıldı. Dolaba çarptığı dizlerini tutup derin nefes alıp verdi birkaç kez. Doğrulup ellerini saçlarından geçirdi. Tezgahın üzerindeki kupayı hızla duvara fırlatırken sokak lambalarının aydınlattığı mutfağa fısıldadı.

Yine başlıyoruz.

*

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin