16.

98 5 16
                                    

Türk kahvesi.

Neden zihninin derinliklerinde Türk kahvesini onunla eşleştirdiğini nihayet anlıyordu. Dudaklarından çekilirken bile ağzında Türk kahvesinin tadı vardı.

Bakışlarını kaldırıp gözlerine bakmadan önce yutkundu. O sırada kendi ellerinin onun bileklerini tuttuğunu fark etti. Bu titreyen bedenini nasıl hala ayakta tutabildiğini anlatıyordu.

Baktığı gözler zaten onu izliyordu. Ne anlattığını anlayamadığı bir çift göz.

"Özür dilerim," dedi Mahir. Bu basit iki kelime atmosferle ağırlaştı. Diyecek bir şeyler arıyordu ama bulamıyordu. Dilinden kurtulan soruya engel olamadı.

"Neden?"

"Senin ona-..."

"Onu sormuyorum. Neden ben? Gizemli mi geliyorum? Oysa gördüğün kadarım. Bunu fark ettiğinde gideceksin."

"Gördüğüm kadarsın. Ama sen kendini göremiyorsun."

"Yapma. Yine düşündüğünden daha fazlasın muhabbetine girme. Kendimi tanıyorum."

"Tamam anlat o zaman. Kendin hakkında benim bilmediğim bir sürü şey söyleyebilirsin öyle değil mi? Senin hakkında kahveyi, Bülent Ortaçgil'i ve makarnayı seviyor olman dışında bir şey bilmiyorum. Gerçekten bu kadar mısın? O hikayeleri yazan kadının bu kadar olmadığını biliyorum. O hikayelerin senin hayatının kırıntıları olduğunu biliyorum. Ben tanımak istiyorum. Bu yüzden üzgünüm ama ben çabalamaktan vazgeçmeyeceğim Vera."

Beklentiyle parlayan gözlerine baktı. Bu bakış tanıdık ama bir o kadar da yabancı geliyordu. Derin bir nefes verdi dışarı. Yutkundu. Çok fazla. Yeniden, Mahir'in daha önce bir çok kez duyduğu şeyi tekrarladı.

"Sana verece-..."

"Bir şeyin yok, evet biliyorum. Ama yanlış anladığın bir şey var. Ben senden bir şey istemiyorum."

"Mahir..."

"Bahane buluyorsun Vera. İstemiyor musun?"

Bir şey söylemek yerine şaşkın bir ifadeyle Mahir'e baktı. İstemiyor muyum?

"Sebebi o adam mı?"

Bu seferki sorusu gözlerini birkaç kez kırpıştırmasına neden olmuştu. Mahir elini cebine sokup tanıdık bir nesne çıkardı. Ucundaki yuvarlağa küçük bir zümrüt yerleştirilmiş piercingini gördüğünde eli istemsizce kıkırdağına gitti.

"Gördün."

"Bunu getirmek istemiştim."

Vera, Mahir'e ilk kez görür gözlerle baktığında üzerinde hala dün gece giydikleri olduğunu fark etti.

"Eve gitmedin."

Mahir sıkıntılı mimik yerleştirdiği yüzünü Vera'dan diğer tarafa çevirdi. Bu sorusunu cevaplıyordu. Yutkunduğunda hareket eden ademelmasını takip eden gözleri daha sonra göz çevresinde ben yorgunum diye haykıran şişliğe odaklandı. Gözleri kanlanmıştı.

"Uyumadın," dediğinde sesi bir öncekine göre daha kısıktı. Mahir tepki vermediğinde sesinin dalgalar tarafından yutulduğunu sandı Vera.

"Neden?"

Mahir cevap vermek yerine kafasını yere çevirdi. Bakışları ayakkabısının ucuyla eşelediği toprağı izliyordu. Vera çenesinden tutup kendisine bakmaya zorladı.

"Neden?"

"Dedim ya," dedi, uzun süredir tuttuğu nefesi geri verir gibi. Bakışları içinde varlığını unuttuğu şefkatin ortaya çıkmasına neden olurken iç sesi incineceğini haykırıyordu.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin