7.

135 8 10
                                    

Vera o sabah bir telefon sesiyle uyandı. Uykulu haliyle telefonu kulağına götürürken sabahın erken saatleri olduğunun farkında değildi.

"Vera, dışarıya bak!"

Telefonda şakıyan sesiyle neye uğradığını şaşırırken ayaklarını yataktan sarkıtıp ayağa kalktı. Kadife perdeleri kenara sıyırıp dışarıya baktığında gördüğü manzara nefesini kesti.

"Gördün mü?"

"Evet," diye mırıldandı. Şaşkınca etrafına bakınırken onu gördü.

"Kışın ilk karını beraber geçirelim mi Vera Samyeli?"

Aynı zamanda boşta olan elini kaldırıp ona salladı.

"Kartopu savaşı yok. Kartopu savaşından nefret ederim."

Yalandı. Kartopu savaşından nefret etmezdi. Ama eğer hasta olursa ona bakacak biri yoktu. Üstelik hasta olursa anneannesini ziyarete gidemezdi.

"Tamam. Söz. Kartopu savaşı yok," dedi, telefonun diğer ucundan. Ona baktığındaysa elini öne doğru teslim oluyorum, der gibi kaldırmıştı. Telefonu kapattıktan sonra neredeyse eskimoya dönüşüp dışarı çıktı. Penguen adımlarıyla yanına yaklaştığında Rıfat eğilmiş henüz iki parmak tutmuş karın üstüne kardanadam yapmaya başlamıştı.

"Kışı seviyorsun, değil mi Vera?"

"Evet."

"Bir insan nasıl olur da kartopu savaşını sevmez anlamıyorum," dedi, cevabının üzerine.

"Sevmiyorum işte."

"Peki, tamam. Biz de kardaki ilk adımlara sahip insanlar oluruz," dedi çocuksu bir neşe ile. "Bence ilk kardanadamı da biz yapmış olduk."

-

"Vera?"

Telefonu hemen kapatmak istedi Vera. Fakat uzuvları beyninin emrine itaat etmiyordu. Telefonun diğer ucundan sadece rüzgarın uğultusu ve nefesinin sesi geliyordu. Dışarıdaydı. Hava soğuk.

Yıl gibi gelen dakikaların ardından sessizliği bozan Rıfat oldu.

"Vera, dışarıya bak."

Ona itaat etmeyen uzuvları bu söze itaat etti. Ayaklarını yataktan sarkıttı. Telefonu hala kulağında tutuyorken ayağa kalktı. Pencerenin kenarına gidip kadife perdeyi kenara çekti.

İlk kar.

"Kışın ilk karını beraber geçirelim mi Vera Samyeli?"

Gözleri bembeyaz örtünün üstündeki tek ayak izlerini takip etti. Dokuz yıl önce olduğu yerde ayağının ucunu ritmik şekilde yere vuruyordu. Bakışları ise doğrudan o pencereye bakıyordu.

O zamanki gibi sormadı.

"Vera, dışarıya gelir misin?"

Cevap vermedi. Beyin kıvrımlarında dolanan sorular bile sesini duyuramıyordu o an. Eşofman altını geçirip montu giydi. Botlarını giyip merdivenlerden inerken ne yapıyor olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Dışkapıyı açtığında yüzüne çarpan soğuğa aldırış etmeden pürüzsüz örtünün üstünde kendi izlerini bırakıp ona ilerledi.

Kafasını kaldırıp ona baktı. Sokak lambasının aydınlattığı yüzünde hüznün derinliğini gördü. Elini cebinden çıkarıp Vera'nın yanağına koydu. Vera geri çekilmek istemesine rağmen hiçbir şey yapamıyordu. Eli ensesine ilerlediğinde sıradaki hamlenin ne olacağını tahmin edebiliyordu. Beyni çığlık çığlığa geri çekilmesini haykırırken o ise hareketsiz kalmaya devam etti.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin