18.

101 5 5
                                    

Gözlerini hafifçe araladı. Kehribar rengi gözler ona odaklanmamışken bu yüze bakmanın daha kolay olduğunu düşündü. Gözleri kapalı göz kapaklarının ucuna özenle dizilmiş kahverengiye yakın renkteki kirpiklerine odaklandı. Eğer zamanın çok olduğunu bilseydi kirpiklerini saymak isterdi.

Gözleri biçimli burnuna indi. Daha önce hiç gözlük kullanmadığını kusursuzluğundan anlayabiliyordu. Eğer estetikse yapan kişinin ismini almalıydı. Bu düşünceyle içinden kıkırdadı.

Yeniden yukarıya, gözlerinin üstüne kehribar rengi kaşlarına odaklandı. Orta kalınlıktaki kaşlarının her teli nasıl düzenli durabiliyordu?

Üç günden fazla sakallarına indirdi gözlerini. İçgüdüsel olarak dokunmak istedi. Fakat elini omzundan kaldırıp yüzüne koyacak cesareti kendinde bulamıyordu. Gözlerini kapatıp açtı. Gözleri dudaklarına indiğinde Vera istemsizce alt dudağını ısırdı. Damağında Türk kahvesinin tadı yeniden belirmişti.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Elini omzundan çekip yorganın altına, belini saran koluna indirirken kendini sırt üstü pozisyona getirmeye çalıştı. Onu uyandırmamaya çalışarak kolunu yavaşça kaldırdı ve yavaşça yatağa geri bıraktı. Yine aynı yavaş hareketlerle banyoya ilerledi yüzüne su vurup kurulamadan banyodan çıktı. Mutfağa ilerledi.

Kahvaltı hazırlamalıydı. Dolabı açtığında aslında biliyor olmasına rağmen hiçbir bulamamış olmanın hayal kırıklığıyla dudaklarını büzdü. Yatak odasına döndü. Hala uyuyor olduğunu görünce yine yavaşça dolaba ilerledi ve kot pantolon çıkardı. Çantasını ve montunu alıp giderken birden geri döndü.

Aynanın önünde duran rujlardan biriyle aynaya "markete gidiyorum," yazdı. Durumun absürdlüğünü göz ardı etmeye çalışırken evden çıktı.

-

Merdivenden çıkarken ağzında diline nereden takıldığını bilmediği bir şarkı vardı. Kendi dairesinin önüne geldiğinde elindeki torbaları bir elinde toplayıp el yordamıyla çantasından bulduğu anahtar ile kapıyı açtı.

Ev sessizdi. Elindekileri mutfağa bırakıp montunu astıktan sonra yatak odasına döndü. Kapıyı yavaşça açıp kafasını uzattı. Mahir'i bıraktığı gibi bulduğunda istemsizce gülümsedi. Yavaşça içeri girip eline aldığı makyaj temizleme mendili ile aynayı temizledi. Bunu görmesine gerek yoktu.


Mutfağa geri döndü ve kahvaltı için bir şeyler hazırlamaya başladı. Önce omlet için yumurtaları çırptı. Bunu iki farklı kaseye böldü. Sonra ince ince kestiği maydonozları bir kasedeki yumurtaların içine attı. Risk almaya gerek yoktu. Aldığı üç çeşit peyniri kesip servis tabaklarına yerleştirdi. Sonrasında yerleştirdiği eşillikleri; domates, salatalık, maydonoz ve dereotu izledi. O sırada gözüne çarpan su ısıtıcısına su koyup çalıştırdı. Yeşil ve siyah zeytini de tabağa koyduğunda geri çekilip eserine baktı. Sonra kendi kendine şaşırdı. Gün içinde yediklerini toplasan bu kadar etmiyor Vera, dedi, kendi kendine.

Pişirdiği omletleri ikiye katlayıp bir tabağa yanyana koydu ve masanın ortasına yerleştirdi. Erik marmelatı ve vişne reçelini de tabağın iki yanına yerleştirdi. Hazırladığı servis tabaklarını da karşılıklı yerleştirdi. Son olarak ekmekleri de kesip masaya bıraktı.

İçinde garip bir heyecanla birlikte yatak odasına ilerledi. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Hala uyuyordu. Şimdi sırt üstü yatıyordu. Saati kontrol etti. On bire geliyordu. Uyandırmasam mı? Yatağın ucuna yavaşça çöktü. Yavaşça inip kalkan göğsünü izledi kısa bir süre. Sonra yavaşça ayağa kalkıp yanına ilerledi.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin