2.

235 9 13
                                    

"İsimlerimizin birleşimleri bile vefat oluyor. Bizden ortaya güzel bir şey çıkması beklenemezdi zaten," dedi, Rıfat önündeki karalama kağıdına bakarken.

Üniversitenin üçüncü yarıyılı finallerinin son günüydü o gün. İlk sınavdan çıkmış ikinci sınav saatini beklerken tost ve kızartma kokusunun kahve kokusuyla karıştığı kantinin kuytu köşesinde ayağı sallanan masaların birinde otururken önünde sponsorun ismi yazan ucuz karton bardaklardaki kahveleri yudumluyorlardı.

Rıfat önünde duran bir önceki sınavdan kalma çalışma kağıdına saçma sapan çizimler yaparken isimlere geçmiş ve isimlerinin hecelerini birleştirdiğinde ortaya çıkan kelimeye kahkaha atmış ve heyecanla Vera'yı dürtüp öyle söylemişti.

O zaman buna gülüp geçmişlerdi. Fakat şimdi sahildeki banklardan birinde otururken bunu düşünüyordu Vera. Rıfat haklıydı. O zaman o anlamda söylememiş olsa da buna da uyarlanabilirdi. İsimlerinin birleşimi bile vefat oluyordu. O zaman gülerek söylediği şeyi şimdi kalbinde büyük bir sızıyla tekrarladı kendi kendine. 

"Bizden bir şey olmaz."

Ayağa kalktı. Akşam üzerinin soğuğu bastırmaya başlamıştı. Ellerini ceplerine soktu. Yeniden sokağa dalıp evin yolunu tutarken aklı yine bu düşüncelerle bulandı.

-

İçeri girdiğinde mutfağın ışığının yanmakta olduğunu fark etti. Mutfaktan gelen tıkırtıları ve hafif jazz melodilerini duyduğunda dikkat kesildi. Soğuğun tıkadığı burnu yeniden işlevini kazandığında yağ ve salça kokusu burnuna doldu. Makarna, diye geçirirken içinden adımlarını yatak odasına yöneltti.

Üzerindekileri çıkarıp üstüne oversize tişörtünü geçirirken ayağından çıkardığı çorabını kirli sepetine attı. Bol köpükle elini ve yüzünü yıkayıp yatak odasına döndü. Çantasını alıp odadan çıktı. Üçlü koltuğa döndüğünde Rıfat mutfağın kapısında onu bekliyordu.

"Yemek yiyelim," dedi, duyulabilir tereddüdü ile.

"Ben tokum. Yapmam gereken şeyler var," dedi bilgisayarı koltuğun üzerine bırakıp kendisi de otururken.

"Sanmıyorum. Dışarıda yemek yemekten hoşlanmazsın."

"Senden de hoşlanmıyorum. Ama katlanıyorum," dedi. Bu kelimelerin ağzından bir anda çıkmasına kendisi de en az Rıfat kadar şaşırmıştı.

Sanki bütün sesler bıçakla kesilmiş gibi ortama gergin bir sessizlik yayıldı. Aldırmamaya çalışarak bilgisayarı açıp kucağına aldı. Bugün rastgele girdiği kafelerin birinde yazmaya başladığı hikayeyi açarken ortamda hala bir hareket duyamıyor olmak kafasını kaldırıp onun olduğu yöne bakmasına neden oldu. Rıfat biraz önceki yerinde milim kıpırdamamıştı. Doğrudan ona bakıyordu. Bakışlarını fark ettiğinde mırıldandı.

"Bu ağır oldu."

"Fakat gerçekler bunlar," dedi kendi kendine konuşurmuş gibi. Bakışlarını yeniden bilgisayara indirdi.

Rıfat'ın ayaklarının üstünde dönüp mutfağa girdiğini duydu. Biraz sonra da gelen tıkırtıları omuz çekip görmezden gelirken orta sehpanın üstünden kulaklığını aldı ve bilgisayara taktı. Spotify'daki çalma listelerinden biri sırayla çalıyorken parmaklarının klavye üzerindeki gezintisine izin verdi.

Omzundaki parmakları hissettiğinde irkildi. Elinde bir tabak ve bir bardak kola ile durup ona bakıyorken Vera kalbinin sızladığını hissetti. Kulaklıkları kulağından çıkarmadan konuştu.

"Tok olduğumu söylemiştim."

Uzanıp kulaklığını çıkaran eline şaşkınlıkla baktı.

"Değilsin. Bir şey yemedin," dedi tabağı yeniden uzatırken.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin