8.

124 7 6
                                    

Aciz.

Vera bu kelimeyi insanlar için kullandığında altı yaşını bitirmesine iki ay vardı. Henüz okula başlamamıştı fakat babasından öğrenmişti bu yaşına büyük kelimeyi. İki bedenin ortasında anneannesinin kucağında otururken, yüzü kendi yaşlarıyla değil de anneannesinin yaşlarıyla ıslanırken diğer insanlara baktığında öyle düşünmüştü.

Aciz.

Anne ve babasının cansız bedenleri arasında gözleri sırayla gezinirken arada onların etrafında oturan insanlara da bakıyordu. Teyzesi Nihan, teyzesinin oğlu olan kendisinden dört yaş büyük kuzeni Kasım; amcası Saim ve yengesi Yasemin. Hepsi ağlıyordu. Vera kim için ağladıklarını bilmiyordu. Ölmek o kadar kötü bir şey miydi? Gerçekten onlara mı ağlıyorlardı yoksa kendilerine mi? Vera o an sadece anneannesinin kimin için ağladığını bildiğini düşündü. Sanıyordu ki kendisi için ağlıyordu. Çünkü yumuşacık elleriyle başını okşarken sürekli iki şey söylüyordu.

"Ah bahtsız kuzum, ah talihsiz Vera'm."

Vera o an neden bahtsız olduğunu anlayamıyordu. Aklından sadece bir cümle geçiyordu. Ölüm o kadar kötü bir şey mi? O zaman o da aciz bir insan mıydı? Güçsüz. Herhalde öyle olmalıydı ki herkes ona bakıyor, onun bu her şeyden habersiz halini gördükçe daha da kahroluyorlar daha da sesli ağıtlar yakıyorlardı. Sadece Kasım ağlamıyordu. Fakat gözlerinde Vera'nın o yaşlarda bilmediği bir duyguyla ona bakıyordu. Vera daha sonra onun bu bakışını, kendisinin annesini kaybeden yavru kediye bakmasına benzetecekti. O bakışın benim gibisin, seni anlıyorum, demek olduğunu fark edecekti. Vera düşününce oradaki bütün insanlar içinde onu en iyi anlayan kişinin Kasım olduğunu şimdi anlayabiliyordu. Babasını altı yaşındayken kaybeden Kasım. Kasım ile aynı şehirde olmasını çok isterdi. Fakat aynı ülkede bile değillerdi.

Vera daha sonra insanlara başka bir sıfat daha takacaktı. Tuhaf. Çünkü bir süre öncesine kadar baş belası, yaramazın teki olarak gördükleri Vera'ya hediyeler yağdırdıklarında, onunla yumuşak sesle konuştuklarında Vera onların bu davranış değişikliğini anlamamış ve tuhaf bulmuştu bunu. İnsanların acısını yarıştırabildiklerini de, en çok ben üzülüyorum, diye düşünerek daha da üstüne düşmelerini de anlayamıyordu Vera. Ve yine aynı soruyu soruyordu kendine. Ölüm bu kadar kötü bir şey mi?

İnsanlara bakarken aciz olduklarını düşünüyordu. Çünkü artık kendileri gibi davranmaktan uzaklaştıkları için, kendileri gibi davranmaya güçleri olmadığı için, hırslarına yenik düşüp bu olayda bile yarışabildikleri için aciz görüyordu onları.

Vera bu olayın üstünden geçen yirmi yılın ardından kendi acizliğini gördü.

Pejmürde Vera.

Rıfat'a karşı koyamayan Vera.

Kalbine söz geçirmekten aciz Vera.

-

"Vera?"

Mahir'in kendine seslenmesini duyduğunda gözlerini yeniden takıldığı camdaki yansımasından aslına sürükledi.

"Hımm?"

"Dalıp dalıp gidiyorsun. Bir sorun mu var? İyi misin?"

"İyiyim. Biraz halsizim ya o yüzden," dedi. Yalan değildi. Hastaydı. Hastalığının getirdiği halsizlik bütün bedenini ele geçirmişti de. Ama dalgınlığının sebebi bu değildi. Bu konuda yalan söylemişti. Telefonunun ekranına bakıp saati kontrol etti. Bire çeyrek vardı. Sağına soluna bakınıp Mahir'e döndü.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin