12.

101 6 6
                                    

Günün öğle saatlerinde içinde var olduğunu bildiği sıkıntının kendini iyiden iyiye belli etmesiyle bilgisayarı kapatıp kafasını elleri arasına aldı. Günlerdir aklını kurcalayan ve kolay bir şekilde öğrenebilecek olmasına rağmen öğrenmeye cesaret edemediği şeyin, içindeki bu sıkıntıya neden olduğunu biliyordu. Bilmem gerekiyor. Arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Telefonu eline alıp arama kaydını açtı. O tarihe kadar kaydırdı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve nefesini tuttu.

Öğrenmelisin. Gözlerini açtı.

Rıfat Ergun, 04.57

Rüya değildi.

Gitti.

Gözlerini yeniden kapattı. Derin bir nefes alıp verdi. Sandalyeden kalkıp pencerenin kenarına gidip pervazına ellerini dayadı. Gözlerini kapattı. İçinden yükselen ve birazdan bütün vücudunu ele geçirecek olan titremeye pervazın kenarlarını kavrayarak engel olmaya çalıştı.

Gitti Vera.

Bu farkındalığın nasıl hissettirmesi gerektiğini bilemedi o an. Mutlu mu olmalıydı? Rahatlamış mı hissetmeliydi? Ama böyle hissetmiyorum. Nasıl bir aptalım? Çığlık atmamak için yanağının içini ısırdı. Saçlarını yolmamak için ellerini pervaza daha sıkı kenetledi. Bir yerleri tekmelememek için bacaklarını birbirine bastırdı. Tekrar derin bir nefes alıp öfkeyle geri verirken yanağından sızan kanın tadını hissetti. Bu bir şeylerin işaretiymiş gibi kendini pencereden uzaklaştırıp gözlerini kapattı ve yutkundu. Gözlerini yeniden açtığında sakinleşmişti.

Kapının tıklanmasıyla kafasını oraya çevirdi. Veysel Bey'i gördüğünde gülümsedi ve kafasıyla selamladı.

"Merhaba, yayınevine uğramıştım. Giderken size de bir uğrayayım dedim. Nasıl gidiyor?"

Sesine pek güvenemediği için önce boğazını temizledi. Sakin bir ses tonuyla cevapladı.

"Gayet güzel, teşekkür ederim."

"Buna sevindim. Bu Cuma benim son günüm ve aynı gün evimde veda yemeği düzenliyorum. Sizi de bekliyorum."

Kendisine uzattığı kemik rengi bir zarfı alırken gülümseyerek teşekkür etti.

"Ben gideyim. Size iyi çalışmalar."

"Teşekkür ederim, iyi günler."

Arkasına dönüp kapıdan çıkarken yüzündeki gülümseme silindi. Masasına geçip çay ocağına bağlanıp Türk kahvesi istedi. Bilgisayarın ekranını yeniden açarken başka bir şey düşünmemeye odakladı kendini. Asla işe yaramayan Spotify'ın odaklan temalı çalma listelerinden birini açtı.

Öyle ya da böyle zaman geçip de kapının tıklanma sesini duyana kadar telefonu eline almadı ya da kafasını kaldırıp saatin kaç olduğuna bakmadı.

"Çıkalım?"

Kafasını uzatıp gülümseyen Mahir'i gördüğünde gülümsedi.

"Geliyorum," deyip aşağıda beklemesini söyleyip o gittikten sonra hazırlanmaya başladı. Asansör yerine merdivenleri kullanarak indi. Kapının ağzına geldiğinde biraz ilerideki siyah arabayı gördü. Oraya doğru giderken takip edilme hissiyle sarsıldı. Kalbinde hissettiği tekleme ile nefesini tutup olduğu yere mıhlandı. Çevresine bakındı. Yürümeye devam et. Yürümeye devam et. Ama komutlara uymayan uzuvları işini zorlaştırıyordu. Sokaktan yükselen sesler, koku ve hareketler onu içine çekiyor gibi hissetti. Birazdan kaldırım taşlarının onu ayak bileklerinden çekeceğini sandı. Gözlerini sımsıkı kapatıp ellerini yumruk haline getirdi.

VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin