8. Bölüm

106 31 64
                                    

"Be-ben, şey. Ben şey ol-"

"Çıkar ağzındaki baklayı." Anıl asla gelemezdi yalana. Kızdırırdı onu yalan, gerçekleri duymak isterdi sadece.

"Bişey olmadı, sadece senin parfümünü ödünç almıştım. Biliyorsun özlüyorum seni." Yattığı yerde doğruldu ve gözlerimin içine bakmaya başladı. Retinamdan gerçekleri çıkaracakmışçasına, "Kes bahane uydurmayı, yemezler. O buradaydı..." dedi.
Nasıl ya?

"Kim?"
"Off, uzatma lafı, biliyorsun kim olduğunu." Gözlerini benden kaçırıp pencereden dışarı doğrulttu ve sessiz sessiz gülmeye başladı.
"Ne gülüyorsun ya!? Düşündüğün gibi birşey olmadı."

Ufak kahkahalarının arasında gözlerini bana doğrulttu ve ağzından şu kelimeler çıktı, "Bizim küçük defolu büyümüş de eve erkek mi atıyor ha?"

"Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin!? Olmadı diyorum! Hem... Sence ben ilk fırsatta sarhoş bir erkekten yararlanacak biri miyim?" Gözlerini büyüttü ve "Ha fırsat vardı yani?" dedi.

Tekrar konuşmaya başlamadan derin bir nefes aldı. "Söyle ne kadar içtiniz? Söz kızmayacağım."

Ona bakan gözlerimi yere çevirdim çünkü o alkol, ben ise aşk sarhoşuydum dün gece.

"Ben içmedim."
"Nasıl yani? Onu sarhoş ettin ve ke-" o aptal cümlesini bitirmeden sözünü kestim.
"Zaten öyleydi geldiğinde. Rüzgar'la içmişler, annesi çağırınca bana emanet etti."

"Sonra onunla ilgilendim, yatağıma yatırdım. Ve sabah gitti..."

Şaşkın bakışları, hüzünlü gözlerimle birleşince anlamıştı yine kırıldığımı.

Ben zaten paramparçaydım ya, ağlamak birşey ifade etmiyordu artık. Mimik gerektirmiyordu. Sadece göz pınarlarımdan dökülen damla damla yaşlardan ibaretti.

"O, sarhoşken sana birşeyler anlattı." Oturduğu yerde yanıma kaydı. "O kırdı seni dün değil mi?" Elini yüzüme koydu ve suratımı kendisine çevirdi, cevap beklermiş gibi.

"O, beni kırmadı, gerçekleri gösterdi. Çünkü ben gerçeklere gözlerimi kapatmıştım." Başımı öne eğdim ve mimiksiz bir ifadeyle suratımdan akan yaşlar, Anıl'ın eline düştü.
"Yapma, ağlama. Kaç kere söyledim, yakışmıyor sana ağlamak."

"Ağlama, daha hikayenin sonunu söylemedim."

Gözlerimden damlalar dökülmeye devam ediyordu. O an hıçkıra hıçkıra, bağıra bağıra ağlamak geldi içimden. Yapamadım ama.
Çünkü uyuyamayan zihnimin kâbuslarında, çığlık atmaktan sesim kısılmıştı artık. Emre gibi.

Sanırım kafamdaki piyano, yavaş yavaş tuşlarını döküyordu artık...

"Sen iyi değilsin. Eskiden de mükemmel değildin, ama artık endişeleniyorum Ece. Bir daha denersen diy-"

"Açık konuşacağım sesinle Anıl. Endişelenmelisin bence." Yalandan hoşlanmayan birine yalan söylemek, cesaret isterdi. Ben ise, artık açık sözlüydüm Anıl'a karşı. Çünkü beni seven tek kişiyi üzmek istemiyordum.

"Öyle birşey yapmayacaksın. Değil mi?"
Ellerini yüzümden çekti ve omuzlarımdan tuttu.

"Bir daha yaparsan Ece, bil ki kestiğin bilek senin değil, benim olur." Bu sözler dudaklarından döküldükten sonra hissettim, canım acıdı.

Anıl hep anlamlı konuşurdu ama bu kelimeler, sanki gerçekten denesem cidden onu kesecekmişim gibi hissettirmişti bana.

Gözlerimi kırptım ve gözlerimden arka arkaya yaşlar döküldü yine.

Sessizliğin SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin