Sonra da kütüphaneme gidip piyano eşliğinde şarkı söylemeye başladım. O sırada kapı çaldı. Aşağı inerken Allah'a Doruk olmaması için dua ediyordum. En sonunda aşağı inip kapıyı açtım. Karşımda beni dün de babamla tartışırken pijamayla gören, okulda dün yanımda oturan ve İlayda'yı bile kendine hayran bırakan çocuğu gördüm. Neden bu kadar uzun bir tabir kullandım ki? Kısaca Görkem işte. Ne? Görkem mi? Bunun ne işi var burada?
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
"Senin ne işin var burada?" Sonunda konuşabildim. Bu çocuk dün de gelmişti sanki. O adamla tartıştıktan sonra kütüphanemden çıkarken görmüştüm onu.
"Aslında ııı." Sustu. 'Ne?' dercesine başımı sallayınca cevap verdi. "İki gündür Hakan Abiyle görüşmeye çalışıyorum. Bir iş var da. Baban sanırım. Ne zaman gelir?"
"Ne işi?" Sorusunu es geçerek ona bir soru yönelttim.
"Ne zaman gelir?" diye o da sorusunu tekrarladı. Bu defa kapının önünden çekildim. İçeri girmesini işaret ettim.
"En geç yirmi dakikaya gelir." dedim ve yukarı çıktım. Ne işiydi bu? Babamın sınıf arkadaşımla ne işi olur ki? İlayda'nın babasıyla alakası var mıdır acaba?
Kafamda çok fazla soru vardı. Aklıma kötü kötü şeyler bile gelmedi değil. Yatağımın üzerine uzandım ve İnstagram'da yaklaşık 29k takipçim olan tumblr fotoları paylaştığım ve stalk yaptığım hesabıma girdim. yarım saat burada takıldıktan sonra Görkem'in gittiğini anlayıp aşağı indim. Gittiğini görünce o adamın yanına gittim.
"O çocukla ne işin var?"
"Bana hesap sorman ne kadar ilginç." beni yine iğnelemişti. "Maaşını alamadığı için bana gelen bir çalışan. Maaşını aldı ve istifa etti. Oldu mu?" Ne alaka? Babam ve Görkem. İlginç doğrusu. Cevap vermeden yukarı çıktım ve bu işi daha fazla kurcalamamaya karar verdim. Sonuçta sıradan bir sınıf arkadaşım.
Akşama kadar kitap okudum ve takip ettiğim yabancı dizinin yeni bölümünü izledim. Bugün gerçekten de lisenin en güzel günü sayılabilirdi. Melek ve Pelin'le tanışmıştım ama numaralarını almamıştım. Ortaokuldayken hemen arkadaşlarımın numaralarını alıp diyaloga geçebilen biriydim. Ah neyse konumuz bu değil.
Bugün yorulduğum kanaatine varıp önce duş aldım ve sonra sıcak yatağıma girip uyudum.
Sabah uyandığımda hemen yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra odama gittim ve kıyafetlerimi giydim. Şimdiden üşengeçlik yapıyorum ve makyaj, saç yapmadım.
Okula otobüsle gitme kararını aldıktan sonra durağa kadar yürüdüm. Otobüsü beklemeye başlarken Melek'i gördü. "Şşş Melek!" deyip dikkati üzerime çektim. Bana doğru yürümeye başladı. Hemen yanımdaki çocuğu gösterdi. Yakışıklı birine benziyordu doğrusu.
"İşte bu çocuk için servisle geliyorum. İsmi Çağatay. Taş gibi maşallah. Buna yaklaşık bir buçuk aydır platonikim. Bizim okula yeni geldiler. Eskiden servisten servise görüşüyorduk." Biraz düşündü. Birkaç saniye geçti yani. "Aaa! Hatta sizin sınıfta galiba. Değiştiğinden ve daha önce arkadaşların olmadığından bahsetmiştin. Şimdi o çocukla arkadaş ol ve onu bana ayarla. Hadi bak bu çok muhteşem bir şans. Hadi nolur. Nolurr?!"diye yalvarmaya başladı. Ben de onaylarcasına başımı salladım. Denemekten sorun gelmezdi değil mi?
Otobüs gelince çocuk hemen en arkaya oturdu. Melek de en arkaya geçti hemen. Çocukla arasında bir koltuk boş bıraktı. Ben de Melek'in öbür tarafına -cam kenarına- geçip dışarısını izlemeye başladım. Melek hemen konuşmaya başladı. "Selam Çağatay. Günaydın." Çocuk başıyla selam verip bana döndü.
"Sen yeni sınıfımdasın galiba. Görkem'in yanında oturan. Ben Çağatay."
"Ben de Derin. Memnun oldum. Sanırım Görkem sen ve birkaç kişi aynı okuldan geldiniz. Neden geldiniz?" sanırım şimdide hesap sormaya başlamış gibi olmuştum. Aman be. Hemen önüme döndüm ve 'neyse' gibisinden başımı salladım.
"Aslında ben ve Görkem farklı okullardan geliyoruz. Ama diğer çocuklar eski okulumdan. Yani sadece Görkem farklı okuldan geldi. Uzun zamandır okul değiştirmeyi düşünüyordu ve küçüklük arkadaşıyız. Biz de kavga edip okuldan atıldık. Bu okul aldı bizi. Görkem de işte biz buraya geldik diye okul değiştirme konusunda bu okulu tercih etti."
Melek ağzı açık hayran hayran Çağatay'ı izlerken. "Vay be!" dedi. Ben de Melek'e bakarken sonraki duraktan Görkem bindi.
Çağatay'ın yanına oturup uykulu bir şekilde "Günaydın." dedi.
Çağatay hemen bizi gösterdi. "Bak Melek ve Derin. Derin bizim sınıftan. Melek sahi sen hangi sınıftasın?" diye sorunca Melek tabi heyecanlandı. Önce bana döndü. Derin derin nefes aldı. Sonra ellerini açıp dua etti. Sonra Çağatay'a döndü.
"Bana mı dedin?" Allah'ım bu kız vallaha salak. Hemen Melek'in kulağına eğildim.
"Kızım daha fazla saçmalama istersen. Evet sana dedi. Sakin ol ve hangi sınıfta olduğunu söyle. İnsan mood'una geç. Acil!" dedim ve yine Çağatay'a dönüp hafif endişeli bir gülümseme savurdum. Bu sırada Görkem de Melek'in saçma sapan tavırlarını izliyordu. Melek de en son musluğu açıp yüzünü yıkamış gibi yaptı.
"11-A"dedi. Allah'ım sonunda. O sırada Çağatay sırıttı.
"Cazibeme dayanamıyor insanlar. Gördün mü Görkem?" Görkem Çağatay'ın kafasına vurunca "Aaa! Ne dedim yaa? Melekler bile sevdi beni bir Görkem'im sevemedi. Yazıklar olsun sana senelerin dostu. Meteor boku." dedi. Hakaret mi etti, iltifat mı?
"Bayağı komik biriymişsin. Dışarıdan çok kasıntı birine benziyordun. Anlamadığım bir şey var. Sen az önce Görkem'e bok mu dedin, meteor mu? Yani iltifat mı, hakaret mi?"
Görkem hemen bana dönüp parmakla kendini gösterdi. "Sence bok mu meteor mu?" düşünmelik birkaç saniyenin ardından "Tabiikide iltifat etti."dedi Haklıydı gerçi. Maşallahı var.
Okula varınca çok sıradan bir gün geçirdim. Pelin'in hoşlandığı kimse yokmuş. Melek'in zaten Çağatay'dan hoşlandığı hangi açıdan bakarsanız bakın çok belli.
Eşyalarımı topladım ve çantamı sırtıma taktım. Çıkış kapısında Çağatay bana seslendi. "Derin! Bi bakar mısın kardeşim?" Yanına gittim.
"Efendim?" AA şimdi algılarım bana kardeşim dedi. Gülümsedim.
"Bu akşam turuncuyu da çağır. Pelin'i de çağır. Gelin sahile. Yani isterseniz tabii. Biz de geleceğiz. Yani bizimkiler. Biliyorsun işte."
"Bakılır. Söylerim kızlara. Hadi eyvallah." Çocuğun cevap vermesini beklemeden kızların yanına yürüdüm banka oturmuş beni bekliyorlardı.
Melek hemen lafa atladı. "Ne dedi sana?"
"Pelin' ve turuncuyu al akşam sahile gelin, dedi."dedim. O sırada kulağımın yanında öyle bir çığlık attı ki. Aslında sevinç çığlığı olması gerekiyordu ama sanki endişeli gibiydi.
Selam arkadaşlarr. Okuyucu sayımız 260 larda ve bu beni çok mutlu ediyor. Yaptığınız yorumları da göz ardı etmiyorum. Vote ve yorum yapmayı asla unutmayın. Değerlisiniz.
![](https://img.wattpad.com/cover/128964888-288-k784840.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdi Biz Neyiz?
Teen FictionYağmurlu bir sonbahar günü. Yine okula gitmedim. Sıkıcı ve yalnız olduğum okula bugün yeni insanlar doluşacak. Neden dönem ortasında geldiklerini anlamadığım öğrencileri görmek bile istemiyorum. Hepsi sınıf arkadaşlarım gibi sorunlarım varmış gibi b...