Bilinmeyen numaradan gelen mesajla gözlerimi açtım. Okuldan gelince uyuyakalmışım. Saat akşam altı buçuktu. Mesaja tıklayınca 'Yarım saate sahildeki Karik*tür Kafede görüşürüz kanka. Çağatay.' Hafifçe tebessüm ettim. Dışarıdan çok kasıntı birine benzese de aslında çok cana yakın geldi bana. Daha iki kez konuştuk yani arkadaşça konuştuk ve çocuk bana kanka demeye başladı. Arkadaşlığın bu kadar basit olabileceğini bilmiyordum. Gerçi bence Melek'ten hoşlanıyor. Yoksa neden bana kanka demeye başlasın ki birden. Okuldan çıkışta da kardeşim demişti galiba. Komik çocuk.
Yataktan kalkıp uykumun ayılması için yüzümü yıkadım ve sonra dişlerimi fırçaladım. En nefret ettiğim şeylerden bazıları kokan ağız ve pis dişler. İtici geliyor. Erkeklerde de en çok ilgimi çeken şey boyunları, elleri ve omuzları... Neyse konumuz bu değil. Odama geri döndüğümde üzerime açık mavi sweetshirt, altıma da siyah pantolon giydim. Hemen saçımı rastgele ev topuzu yaptım ve önden de birkaç tutam saç çıkardım. Saçım siyah olduğu için bu saç bence çok yakışıyor. Suratıma herhangi bir makyaj yapmadım. Böyle daha güzelim (Yalan. Valla billaa çok üşendim.) Üzerime siyah şişme kaban, ayakkabı olarak da beyaz spor ayakkabılarımı giyince hazırdım.
Yaklaşık yirmi dakikada hazırlanmıştım. Helal olsun bana. Takdir ettim kendimi. Kapıyı açtım ve tam çıkıyordum ki yanıma para almadığımı fark ettim. Hemen okul çantama koştum ve biriktirdiğim harçlıklarımdan biraz aldım. Allah'ım çok heyecanlandım. İlk defa arkadaşlarımla buluşuyordum. Daha önce telefonuma hiç ihtiyaç duymamıştım. Ama bugün farklıydı. Telefonumu da kabanımın cebine sokup aşağı indim. Kapıyı açtığımda karşımda annemi gördüm. Anne bile demek istemediğim kadını. Ve bu akşam burada söner. Dırırır...
"Kapının önünden çekileceksin inşallah canım." dediğinde ona tiksinir gibi baktım.
"Yoo. Çekilmeyeceğim. Söyle ne var yine?" Bana şaşkın şaşkın baktı. Karşısında o ezik kızı göremeyince üzülmüş olmalı. Tüh bak çok üzüldüm. Siz de üzüldünüz değil mi? Yaşadığı dramatik anları atlatmış olacak ki konuşmaya başladı.
"Buraya babanla konuşmaya geldim. Evde mi?" 'Hayırdır?' der gibi baktığımda. Beni itip içeri girdi. Ben de onun arkasından içeri girdim. Babam evde yoktu. Ona söylemem gerekiyordu. Bu evde işi yok!
"Babam evde değil. Hadi çık dışarı." Bana baktı ve çekmeceleri karıştırmaya başladı. Bir şeyler mırıldanıyordu ama ne olduğunu anlayamıyordum. "Ne yapıyorsun? Ne arıyorsun ya çekmecelerde?" Yanına gittim ve soruları yineledim ama hala ' O mektup nerede? O mektupları bulacağım.' tarzında şeyler sayıklıyordu. "Aman be ne haliniz varsa görün!"deyip kapıya doğru yürüdüm. Dışarı çıkarken babama mesaj attım. 'Annem eve geldi. Seninle görüşmek istiyormuş. Daha fazla bir şey bilmiyorum. Ben dışarıdayım.'
Otobüs durağına vardığımda saate baktım. Görünüşe göre geç kalacaktım. Çağatay'ın mesajının üzerine kırk dakika geçmişti ve otobüsle de yaklaşık on beş dakika sürüyordu. Ben de yürümeye karar verdim. Ne de olsa sıkı giyinmiştim. Hem otobüs ile gidersem yüz bin yerde duracaktık. Yürürsem ara sokaklardan da giderim. Her neyse işte yürümeye karar verdim. O sırada Pelin mesaj attı. 'Neredesin? Herkes burada. Melek saçma sapan hareketler yapıyor. ' Mesajı okuyunca hafifi tebessüm edip 'Geliyorum.'diye cevap yazdım. Bu arada numaralarımızı bugün okuldan sonra almıştık. Akşam buluşacağız düşüncesiyle.
Karik*tür Kafeye varınca bizimkileri aradım ve cam kenarındaki masaya oturduklarını görünce yanlarına gittim. "Selam."deyip gülümsedim ve tek boş yere -Görkem ve Pelin'in arasına- oturdum. Herkes de 'Merhaba., Selam,' tarzı şeyler söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdi Biz Neyiz?
Teen FictionYağmurlu bir sonbahar günü. Yine okula gitmedim. Sıkıcı ve yalnız olduğum okula bugün yeni insanlar doluşacak. Neden dönem ortasında geldiklerini anlamadığım öğrencileri görmek bile istemiyorum. Hepsi sınıf arkadaşlarım gibi sorunlarım varmış gibi b...