Selaaaaaaaaaaam. Başlayın bakalım Canlar <3 Bu arada hala kitap kapağı yapanlar varsa instagramdan atabilir. Kullanıcı adım : dawla.yildiz
Sabah kalktığımda saat 10'u gösteriyordu. Direk banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Tam çıkacaktım ki dünkü yaptığımız şey aklıma gelince yanaklarıma kan hücum etti. Bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapadım. Hayır hayır hayır ! Lanet şey git aklımdan ! Off Offf ! Banyodan çıktığım gibi üstümü giyindim. Basit şeyler pantolon ve tişört. Saçımı açıp hızlıca taradım. Bu kadarı yeterliydi bir de süslenecek miydim ? Hah ! Aşağıya inmeyecektim. Hatta ömür boyu bu odada çürüyebilirim. Savaş'ı görmektense bu odada tek çürümek daha cazip geliyor. Ne yapsam diye düşünürken gözüme rafta duran kitaplar takıldı. Bunları neden daha önce farketmemiştim ki ? Rafın önüne gittim. Elimi kitapların üstünde gezdirirken bir tanesinde durdum. Şeker Portakalı. Yazar José Mauro de Vasconcelos. Hadi ama kim böyle bir isim koyar ki ? Kitabı elime alıp yatağa oturdum. Okumaya başlamıştım ki bir canavarın sesini duydum. Bu canavar midemden başka bir şey değildi. Şimdi şuan acıkmanın sırası mı ? Neden tüm aksilikler beni bulur ki ? Şimdi aşağıya inmek mecburiyetindeyim. Kitabı sıkıntıyla yatağın üstüne bıraktım ve odadan çıktım. Bir , Savaş'ı farkedersem ona bakmıcam. İki , kısa cevaplar vericem. Üç , mümkün olduğunca ondan uzak durucam. Evet aşağıya inme vakti. Merdivene geldiğimde yavaş adımlarla inmeye başladım. Salonda kimse gözükmüyodu. Hemen mutfağa girdim. Evet Cansu bir şeyler ye ve yukarı çık. Bunu yapabilirsin hadi. Kendimi teselli ediş şeklime hayranım. Sanki yarışmada gibi. Dolaptan çıkardığım reçeli küçük ekmek parçalarına sürüp ağzıma tıkıyordum. Bir an kendimi öyle bir zorlamışım ki tıkandım ve deli gibi öksürmeye başladım. Birinin sırtıma vurması gerekiyordu ve şuan zaten biri sırtıma vuruyordu. Kendime geldiğinde bu birinin Savaş olduğunu gördüm ve hemen arkamı döndüm.
- Te - teşekkür ederim , dedim. Ama ona bakmıyordum. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. ( - Yumurta bile haşlanır Ali Buuuuz #TeamAli 4N1K evt tm bb :D )
- Terbiyesiz sana yüze bakılarak konuşulması gerektiğini öğretmediler mi ? dedi. Cevap vermedim. Yine ekmekleri ağzıma tıkıyodum ama daha yavaş. Savaş şuan yan tarafımda beni izliyordu. Ona bakmıyordum ve bunu yapmak çok zor.
- Bir dakika bir dakika ! Sen utanıyorsun? dedi alaylı ifadeyle. Ve devam etti
- Dün yaptığımız şeyden ? dedi. Susmasını istiyordum ama şerefsiz susmuyordu ! Gözlerimi kapadım ve sakin olmaya çalışıyordum. Yanaklarım alev almıştı.
- Hani ben soyundum sonra sen çırı ... Cümlesini tamamlamasına izin vermeden elimle ağzını kapadım. Anlık gelen cesaretle gözlerinin içine baktım.
- Yeter. Lütfen sus . Devamını getirme , dedim. Kaşları çatılmıştı. Ağzındaki elime baktığında bunun bir uyarı olduğunu anladım ve elimi hemen çektim. Bir anda beni duvara yasladı. Nefesini yüzümde hissediyordum. Birden dudaklarıma yapıştığında hayvan gibi öpüyordu. Kaçacak yerim olmadığı için onu var gücümle ittiriyordum. Ama öküz kıpırdamıyordu bile. Sonunda dudaklarımı bıraktığında nefes nefese kalmıştım.
- Şerefsiz pislik ! Öküz hayvan ! Bir daha beni... cümlem yarım kalmıştı çünkü hayvan yine dudaklarımı sömürüyordu. Var gücümle ittiğimde herhalde boşluğuna gelmişti ki geri çekildi. Sinirli bir şekilde bakarken dediği şeyle donup kalmıştım.- Seni istiyorum.
- Ne ? Hayır öyle bişi olamaz , diyerek yavaş yavaş mutfağın kapısına ilerledim.
- Hiç bir yere kaçamazsın , seni şuan istiyorum , dedi kızgın sesiyle.
Başımı hayır anlamında salladım ve koşmaya başladım. Artık nereye kadar kaçabileceksem. Ama yinede şansımı denemem lazım. Merdivenlerden çıkarken adım sesleri arkamdaydı. Merdivenlerden çıktığımda durdum ve aşağıya baktım. Merdivenlerin başındaydı. Biraz soluklanmak için durdum. Zaten çıkmaya başladığı gibi kaçardım.
- Canını acıtmıcaktım ama kaçtığın için artık aynı şeyleri söyleyemem , dedi duygusuz sesiyle.
- Hayır , hayır , hayır ! Bana dokunamazsın ! Pislik herif , diye bağırdım.
- Altımda inlerken sana bu sözlerini yutturucam , dedi. Şok olmuş gözlerle ona bakarken hareketlendiğini gördüm. Tam adımımı atıyordum ki saçımda hissettiğim elle çığlık attım. Bu ne ara yanıma gelmişti ki. Ellerimle ellerini ittirmeye çalışıyordum. Sonunda bıraktığında sırtım duvarla buluşmuştu. Korkuyla ona bakıyordum. Ağzımda tuzlu bir tat hissettiğimde ağladığımı farkettim. Gözlerimin içine bakıyordu. Yeşilleri mavilerime değiyordu.
- Şimdi uslu bir kız ol ve isteğimi yerine getir , dedi. Bunu öyle rahat bir şeymiş gibi söylüyordu ki bu benim sinirlerimi bozuyordu.
- Hayır , dedim.
- Son kez söylüyorum , eğer şimdi uslu bir kız olmazsan canın çok yanar , dedi sinirli tonda. Bana şans veriyordu. Canımın acımayacağını söylüyordu. Hah ! Gülmek istiyordum. Ağlanacak halime gülmek istiyordum. Böyle bir şey için bana seçenek sunuyordu. Sanki basit bir şey gibi.
- Hayır , bana dokunma ! dedim. Kızgın gözlerinden alev çıkıyordu ama o sırıttı ve :
- Şansını kaybettin , dedi. Başımı yine hayır anlamında salladım.
- Şuan küçük oğlum ama pekte küçük olduğunu söylemem , senin için deliriyor , dedi. İlk dediğinde anlayamasam da jeton düştüğünde yüzümü buruşturdum ve onu ittirdim. Peki yerinden kıpırdadı mı ? Hayır . Bir an boynuma gömüldüğünde yine onu ittirmeye çalışıyordum. Boynumu emiyor arada da öpücük bırakıyordu. Bu iğrenç ! Göz yaşlarım hala akıyordu. Ama şerefsiz herifin koca cüssesini bir gram kıpırdatamıyordum. En son boynumu ısırdığına çığlık attım ve onu var gücümle itledim. Yine boşluğuna gelmişti ve geri gitmişti. Çünkü normalde onu kıpırdatmam mümkün değildi. Az önce sırıtan yüzünden eser yoktu. Yüzünü incelediğimde belirgin çene kemikleri yüzüne ahenk katmıştı. Gözlerindeki kirpiğin sıklığı kızları kıskandıracak cinstendi. Dudaklarının şekli fazla düzgün ve pembe tonundaydı. Ama şuan onun yüzünden daha önemli bir şey vardı ki oda benim bekaretim.
- Beni süzmen bittiyse odamıza gidelim , dedi. Hala sinirliydi. Gözlerimi kaçırdığımda Savaş dibimde duruyordu. Yine fırsatı deyip dizimi erkekliğine geçirecektim ki hiç beklemediğim bir şekilde dizimi tuttu.
- O her zaman olmaz güzelim , dedi. Kendimi birden poposuyla bakışırken bulduğumda bundan utanmıştım. Beni sırtına almıştı. Ve şuan bir yere gidiyorduk. Gittiğimiz yeri tahmin ediyordum ve bu yolun sonu hiç iyi değildi. Bu yüzden tepinmeye başladım. Yumruklarımı da her ne kadar zor olsa da sırtına geçiriyordum.
- Rahat dur lan ! diye kükrediğinde olduğum gibi kalmıştım. Yatak odasına girdiğimizde ağlamam şiddetlenmişti. Beni yatağın üstüne bıraktığında yatakta geri geri gitmiştim. Kapıyı kilitleyip anahtarı cebine soktuktan sonra banyoya girdi. Aklıma gelen şeyle yüzüm gülmüştü. Mutfaktayken bulduğum bir anahtarı cebime atmıştım. Hemen cebimden anahtarı çıkarıp kapının kilidine soktum. Çevirdim ve TIK ! Kilit açılmıştı. Anahtarı yine cebime atıp hemen odadan çıktım. Koşmaya başladım. Merdivenlerden ikişer üçer inerken son basamakta düşüp ayağımı burktum. Şimdi sırası mıydı ? Ayağım acıyordu ama yine de kaçmam için fırsat bulmuşken ayağımı düşünemezdim. Ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Tam kapıya yaklaşırken kapı çaldı. Yaşasın ! Kesin beni kurtarmaya geldiler. Hemen kapıyı açtım. Ama açmamla yüzüm düşmüştü. Gelenler polis değildi. Yinede karşımda duran kişinin kim olduğunu merak ediyordum.
Evet bile bile burda kestim. Biraz merak edin diye. Bölüm erken geldi şükür erken atabildim. Diğer bölümüde en kısa sürede yazıp atıcam yani haftaya perşembe den önce. Vote ve yorum atmayı unutmayın lütfen. Yorumlarınızı okuyorum. Bakalım kim geldi ? Tahminlerinizi bekliyorum. Hepinizi çok seviyorum cheers ! Yeni bölümde görüşmek üzere :)
![](https://img.wattpad.com/cover/127446464-288-k967243.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygusuz Mafya!
Teen Fiction《DİKKAT +18 ! BAŞTAN UYARIYORUM !》 23Yaşında , ailesini bir kazada kaybetmiş duygusuz ve acımasız bir mafya Savaş Giray. Daha 18 yaşına yeni basacak olan , ailenin tek çocuğu Cansu Birce. Peki, Bu mafya intikam için doğum gününde bu kızı kaçırırs...