Selaaaaaaaaaaam! Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun ! Benim pazartesi günü alçım çıktı. Şuan kolum iyi ama ağrılarım hala var. Heyecanlı bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz. Başlayın bakalım.
Kapının hayvan gibi açılmasıyla benim de gözlerim korkuyla açıldı. Gelen zebaniydi. Kolumdan tutup beni çekiştirirken "Kalk" diye kükredi. Evet resmen kükredi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken çokta ayağa kalkmış ve zebani tarafından sürükleniyordum. Çoktan koridorlardan geçmeye başlamıştık. Heyyy Heyyy ! Bir dakika bu yol bana tanıdık geliyor. Cesetlerin olduğu oda! Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Odanın kapısını kendiyle beraber beni de içeri soktu. O gün yapıp da pişman olmadığım şey gelmişti aklıma. Arda'yı öpmek. Şimdi neden gelmiştik ki buraya ? "Burası çok kötü kokuyor" dedim. Bunu söylemek zorundaydım üzgünüm anne baba ve Arda'm. "Biliyorum" dedi. Mal , öküz biliyorsan neden beni buraya getirdin ? Yüzüne söylemeye götüm yemedi. Bir dakika bir dakika şu an götüm yiyor. "Mal herif madem biliyorsun neden beni buraya getirdin?". Hah artık götüm yemiyor. Şuan Savaş'ı anlatmaya gerek yok çünkü mükemmel bir görüntü. Bir anda saçımdan tuttu aşağı doğru çektiğinde "O lafları sana yutturucam" dedi. İçimdeki ses
- Gel yuttur mk , dedi. (fesssaaaaat)
"Neden buradayız?"dedim. Ne dese altınıza sıçarsınız ? Evet "Cesetleri gömücez" dedi. Hah ben ve sevdiklerimi öldüren mafya bozuntusu ile beraber sevdiklerimin cesetlerini gömmek ? Rüyanda görürsün Savaş.
"Ben görmek istediklerimi rüyamda görüyorum" dedi. Oha nasıl duydu bu zebani ? Düşüncelerimi kapatma tuşu yok mu ya ? Ben bunları düşünürken "Tut" dedi. Anlamaz gözlerle ona bakarken. Kafasıyla annemin cesedini işaret ediyordu. Kafamı hayır anlamında salladığımda belinden silahını çıkardı ve bana doğrulttu. Salak gibi "Yapma şeytan doldurur" dediğimde "Şeytan doldurdu" dedi. Has siktir! Sonra annemin cesedine doğrultup iki el ateş etti. Ben nutkum tutulmuş bir şekilde bakarken tepki veremiyordum. "Sen... sen adi , şeref yoksunu pisliğin tekisin. Annen seni doğuracağına keşke taş doğursaymış" dedim. Ve dediği şeyle ben göt gibi kaldım "Annem zaten taş doğurdu" dedi. Kendini övdü mü gömdü mü anlamadım ama sanırım övdü ya çünkü ben biraz göt gibi kaldım da. Göt gibi kaldığımı belli etmemeye çalışarak "Annen odun doğurmuş" dedim. Sanırım laf sokabilmiştim çünkü silahı bana doğrulturarak "Tut yoksa sıkarım" diyerek lafı değiştirmişti. Tırsmıyor değildim. Annemin cesedinin ayaklarından tutup yavaşça yukarı kaldırırken titriyordum. Savaş'a baktığımda silahını beline koymuş ve annemin koltuk altlarından tutarak kaldırıyordu. Ne kadar rahat ! Ohhh valla ! Ben burada vicdan azabından , üzüntüden , acıdan öleceğim beyefendi film çevirir gibi rahat rahat benim canım annemin cesedini kaldırıyor. Cesedi dışarı taşırken ben hala titriyordum. Nereden aklıma gelecekti ailemi öldüren herif ile birlikte ailemin cesetlerini gömmeye gideceğim ? Hala inanamıyordum. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki boğazıma bir yumru oturmuştu , konuşamıyordum. Söyleyecek o kadar çok şey varken... Bahçeye çıktığımızda ormanın içine doğru gittik. Bir süre sonra birden durduğunda hala titriyor olduğumu fark ettim. Annemin cesedini yere bıraktığımızda bir anda elimde kürek buldum. Ne ben mi kazacağım birde ? Düşüncelerimi okumuş gibi "Kaz" dedi her zaman ki tavrıyla. Kaçma planım için uygun zamandı aslında. Suyuna gideceğim için elimdeki kürekle kazmaya başladım. Ben nasıl kazacağım ki ? Benim etim ne budum ne ?
♥
Sonunda kazma işini bitirdiğim de göz ucuyla Savaş'a bakmıştım. Ağacın dibine oturmuş heybetli gövdesini ağaca yaslamış bir dizini kırmış diğerini uzatmış , ellerini de birleştirip karnının daha doğrusu karın kaslarının üstüne koymuş beni izliyordu. Ve bana 3 tane mezar kazdırmıştı. Lanet olası pislik işte ! Ne olacak ! "Bitti" dediğimde "Görebiliyorum" dedi. Sanki yorulan ben değilmişim de oymuş gibi ağır ağır yerinden kalktı. Yanıma geldiğinde başıyla annemin cesedini işaret etti. Beraber kaldırıp mezarın içine koyduğumuzda göz yaşlarıma hakim olamamıştım. Ağlamam şiddetlenirken annemin cansız bedeninin üstüne toprak atan Savaş'ı izliyordum. Hiç mi acıma duygusu yok sende be ! Mezarı kapatıp harika bir iş yapmış gibi kasılan zebaniye içimden küfürler yağdırıyordum. Gelen sesle kafamı çevirdiğimde yaşlı gözlerimle babam ve sevdiğimin cesedini getiren korumaları gördüm. Babamı ve özellikle Arda'yı hayvan gibi yere atan korumalara öfkem artmıştı. Üstlerine doğru yürüyerek onlara tekme ve yumruklar savurmaya başladığımda bir el tarafından kolumdan çekilerek yere fırlatılmıştım. Evet tahmin ettiğiniz kişi , zaten başka kim olabilir ki ? Ayağa kalkıp Savaş'a atamadağım kötü bakışlarımı korumalara attım. Korumalar gittiğinde göz yaşlarımı kolumla silerek rastgele bir ağacın dibine oturdum. Savaş ilginç bir şekilde konuşmuyordu. Babamın cesedini ve Arda'nın cesedini gömerken ben sessiz sessiz ağlıyordum. Savaş'ın arkasının dönük olduğunu salak gibi daha yeni fark ettiğimde yavaşça yerimden doğruldum. Arkama bakmadan koşmaya başladığımda beni fark etmiş olduğunu hissediyordum. Ama arkamda ayak sesleri yoktu. Yerdeki dikenli otlar yüzünden yeni yeni geçmeye başlamış olan bileğim yine yaralanmıştı. Ama umursamıyordum bu sefer. Nefesim tükenene kadar koştum. Aradan uzun bir süre geçmişti ve şuan saat kim bilir gecenin kaçıydı. Ormanda ki vahşi hayvanların beni yeme olasılığı yüksekti ama Savaş'ın eline düşmekten iyidir. Karanlık ve vahşi hayvanların beni yeme olasılığı olan bir ormanda tek başındaydım. Ben neden buradayım ya ? Neden kendi evimde , kendi odama , kendi sıcacık yatağımda değilim. Neden insafsızca öldürülmüş ailemle sıcak yuvamda değilim. Hala öğrenmediğim gerçeklerle yaşayıp Nazlı ile okuluma gidiyor olabilirdim. Peki ben neredeydim ? Hah! Ormanda. Harika ya gerçekten süper ! Düşüncelerimden sıyrılıp koşmaya devam ettiğimde ana yola çıkmıştım. Ana yol boyunca yürümeye başladığımda gördüğüm arabayla otostop çektim. Araba durduğunda şoför koltuğundan genç bir çocuk indi. "Be... beni istediğim bir yere götürebilir misin ?" dedim. Yanıma gelerek "Tamam. Ama sen iyi misin ?" dedi. "İyiyim sadece beni karakola götürür müsün lütfen?" dedim. "Atla" dediğinde ön koltuğa oturdum. Yavaş yavaş ormanlık alanı geride bıraktığımızda beni karakola götürdüğünü anladım. Kurtuluyordum. Sonunda kurtuluyordum. Bir süre sonra lambalara geldiğimizde kırmızı ışıkta durmuştuk ve beni çok ağır uyku bastırmıştı. Başımı cama koyup dışarısını izlemeye çalışıyordum sonuçta yabancı bir adamın arabasındayım ama sonunda göz kapaklarım ağlamamdan ve yorgunluktan dolayı dayanamayıp pes etmişti.
♥
Kapının birden açılmasıyla az daha yere yapışıyordum. Nerede olduğumu anlamak için kafamı kaldırdığımda karşımda Savaş'ı görmeyi beklemiyordum. Panikle sürücü koltuğuna geçmeye çalıştığımda artık çok geçti beni kolumdan yakalayıp dışarı çıkarmıştı. Ya ben nasıl inanırım o çocuğa ya ! Oysa karakola gidiyorduk. Ben uyuduktan sonra arabanın tekrar yönünü değiştirmiş olmalı. Savaş'ın "Beni senin kaçacağını bilmiyor muydum lan sanki!" diye bağırmasıyla ona döndüm. Kolumu kurtarmaya çalışırken "Bırak beni ! Bırak ! Bıktım senden ! Yeter artık ! Hem benim hayatımı hem kendi hayatını mahvediyorsun! Bırak beni!" diye bağırdım. "Çocuk mu var lan senin karşında! Uslu dur!" diye bağırırken beni içeri doğru sürüklemeye başlamıştı. "Sen artık çok oldun" diye söylenirken düşündüğüm şeyi yapmaması için içimden dua ediyordum. Beni kendiyle beraber yatak odasına sokup yatağa fırlattığında ağlamaya başlamıştım. Tişörtünü çıkarıp üstüme çullandığında onu ittirmeye çalışıyordum. "Bırak beni Allah'ın cezası ! Bırak". Ani bir hareketle üstümdekini yırttığında ağlamam şiddetlenmişti. Boynuma gömüldüğünde ıslak dudaklarıyla öpücükler konduruyordu. "Yapma! Yapma! Hayır !" dediğimde beni duymuyor gibiydi. Sütyenimin kalan kısmından gözüken göğüslerime yöneldiğinde onu var gücümle ittirdim. Ama etki etmiyordu. Hayır ! Hayır ! Engellemeliyim , engellemeliyim! "Savaş! Lütfen" diye bağırdım. Sesim kısılacaktı. Onu tekrar ittirecekken tek eliyle benim iki bileğimden tutup başımın üzerine sabitlemişti. Gözlerimdeki yaşlar sel gibi akmaya devam ederken Savaş göğüslerim belime doğru inerken burnunu göbeğime sürttüğünde istemsizce kendimi yukarı kaldırmış ve inlemiştim. Savaş'tan erkeksi bir kıkırtı duyduğumda "Demek sende istiyorsun" dediğinde kendime hakim olmaya çalışıyordum. Hayır ! Hayır ! Bu kadar aciz olamazdım ! Hormonlarıma hakim olurken aklıma regl olduğum geldi. Nasıl aklıma gelmezdi! Şuan tek kurtarıcım buydu ve "Savaş" diye bağırdığımda beni duyduğunu biliyordum. "Be... ben reglim" dedim. "Siktir" dediğini duyduğumda göbeğimde ki dudakları çoktan durmuştu. Kurtulduğumu anlamıştım. Bileklerimi bırakıp üstümden kalktığında hemen çarşafın içine girdim. Kurtulmuştum! Nasıl baştan aklıma gelmezdi! Sanırım korkudan her şeyi unutmuştum. Korku dolu gözlerle ona bakarken yerden aldığı tişörtünü üstüne geçirdi. "Lütfen beni bırak" dedim. "Hayatıma devam etmek istiyorum. Okumak istiyorum. Lütfen bırak beni bunu yapma bana" diye de ekledim. "Bırakacağım" dediğinde şaşırmıştım. Ne yani tamam mıydı ? Şimdi gidebilir miydim ? "Şi... şimdi gidebilir miyim ?" dediğimde "Hayır" dedi kesin bir dille. "Sana bir şartım var" dedi.
Evet arkadaşlar heyecanlı yerinde kestim biliyorum. Her neyse umarım beğenmişsinizdir. Sizleri çok seviyorum <3 Bir daha ki bölümde görüşmek üzere sayın Duygusuz Mafya okuyucuları <3
Sizce Cansu ne yapmalı ? Buraya yazın bakalım 🤔
Bu arada ben ne diyeceğemi bilmiyorum çok çok teşekkür ederim.
Ben yazmaya başladığımda bu kadar okunma alacağını düşünmüyordum. Çok mutluyum gerçekten. Sizleri çok seviyorum 😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygusuz Mafya!
Teen Fiction《DİKKAT +18 ! BAŞTAN UYARIYORUM !》 23Yaşında , ailesini bir kazada kaybetmiş duygusuz ve acımasız bir mafya Savaş Giray. Daha 18 yaşına yeni basacak olan , ailenin tek çocuğu Cansu Birce. Peki, Bu mafya intikam için doğum gününde bu kızı kaçırırs...