"Elin hiç nadir kullanıyormuşsun gibi titremedi ama?" Neredeyse sinirli denebilecek bir tonda sorduğumda, hâlâ çorbasını içmeye çalışıyor olmasına öfkeyle bakıyordum.
"Önceden çok kullandım, o zehiri atabildiğimi düşünmüyorum."
"Ama hâlâ kullanıyorsun, nasıl atasın ki?"
"Doğru." Dudaklarıyla buluşturmaya çalıştığı çorba orayı yakınca acıyla ahladı ve kaşığı ağzından uzaklaştırdı.
"Tıbbi destek almıştın değil mi? Aksi mümkün değildir."
Sorumdan sonra bir kaç saniye düşünmüştü, şimdi de o zamanlar yaşadığı zorlukları falan mı düşünüyordu?
"Annem öğrenince beni zorla bir hastaneye kapattı." Annesinden nefret eder gibi söylediğinde onun ne kadar aptal olduğunu düşünmüştüm, böyle bir şey için minnet duymalıydı.
"Seni ölümcül bir lanetten kurtarmış ve ona rağmen sen hâlâ az da olsa kullanıyor musun? Gerizekâlı mısın Chanyeol? O tedaviye muhtaç olan ama maddi yetersizlikten hayatını yitiren ne kadar insan var haberin var mı?"
Ard arda küfrediyormuşum gibi söylediğim şeyleri dinlemiş ve bana dört kelimeyle karşılık vermişti.
"Sanane benim tercihlerimden Baekhyun."
Sanane benim tercihlerimden Baekhyun,
Zaten sinirden dolmaya başlayan gözlerim şimdi iyiden iyiye dolmuşken duygu karmaşasının içindeydim, dolu gözlerimde gezinen bakışlarının ardından bir şey demesine izin vermedim ve hızlı adımlarla banyoya ilerledim. Sakinleşmek adına birkaç dakikaya ihtiyacım vardı.
Banyoda kaldığım dakikalar ise beni sakinleştirmekten çok uzağa götürmüşken artık bir açıklamaya ihtiyacım olduğunun da farkındaydım. 'Neden ağlıyorsun Baekhyun?' derse eğer ne diyecektim?
Çünkü aşık olduğum adam dünyanın en ölümcül zevkini kullanıyor. Ah hayır nadiren kullanıyor ama önceden bağımlıydı. Eroin kullanmayı bırakanların %67'si yeniden başlıyor. Evet bir de şey var; Sanane benim tercihlerimden Baekhyun.
Sakin kalmak adına çok çabalayarak yüzümü yıkamıştım.
Ağlamayı dindirdiğim ve mantıklı bir yalan bulduğum anda banyodan çıkarak salona adımladım. Tepsisi yanında duruyordu, çorbasını içememişti, muhtemelen pes etmiş ve bırakmıştı. Geldiğimi fark ettiğinde bana döndü, kızarmış burnumu ben bile görüyorken bulduğum zekice yalanı söylemek adına yanına ilerleyerek tam karşısına oturdum, ayaklarımı da onun gibi uzattım. Bakışları muhtemelen pembeleşmiş yanaklarım ve kızarmış burnumdaydı. 'Yoo ağlamadım ki, sen yanlış görmüşsün' diyesim gelmişti.
"Çok yakın bir arkadaşımı kaybettim, dört sene kadar önce eroinden." Aslında gerçeklikle âlâkası olmayan cümlemi söyledikten sonra dudaklarım büzülmüştü. Onları birbirine bastırdım ama yanağımdan damlayan sıcak gözyaşıma engel olamadım. Dışarıdan arkadaşına üzülen biri olarak duruyor olsam da, içeride aslında öyle bir arkadaşımın olmadığını çok iyi biliyor ve karmakarışık hislerim ile Chanyeol'ün eroin kullanıyor olması düşüncesine ölüyordum. Ben hastalıklı seven biriydim, onda olan en ölümcül şey benim aşkım olsun isterdim. Nasıl katlanırdım böyle bir tehlikeli bağımlılığın ihtimallerine?
Bana beni anladığına dair bir şeyler söyler gibi olmuştu, hâlâ ağlıyor olmamı hiçe sayarak onu susturdum ve gülümsedim. "Boşversene, konuşursak daha çok ağlarım."
O da konuyu değiştirmek adına etrafına bakındı ve gözleri tepsisinde takılı kaldı. "Yiyemedim." diyerek güldü, samimi gülümsemesi ardından cennetin saklı olduğu gamzesini sunduğunda iç çekerek ona yaklaştım. Tepsiyi ikimizin arasına çekerek, yiyilecek kadar soğumuş olan çorbadan bir kaşık aldım. "Aç ağzını."