Bölüm 2 *Hüzün*

235 31 12
                                    

Bölüm Şarkısı: Emre Aydın - Beni Vurup Yerde Bırakma

Kerem SÖZER

İnsan bir şeyleri önleyemeyince suçu kadere atarmış. Şuan ben de aynısını yapıyordum. Bu bir nevi insanların acı gerçeklerden sığındığı barınaktı. Kardeşimsiz geçen iki yılın vicdan azabını çekiyordum. Nasıl yaşamıştım onsuz? Nasıl yemiş, içmiştim. Nasıl gülmüştüm, nasıl gezmiş, dolaşmıştım. Nasıl aşık olmuş, öpüşmüş, sevmiştim. Nasıl? Benim yüzümden gitmişti. Ben yıllarca onun neden gittiğini merak etmiştim. Şimdi kardeşim tam karşıma geçmiş, benim yüzümden gittiğini söylemişti. Ben kardeşimin aşık olduğu kadına aşık olmuştum. Onu öpmüştüm. Şimdi bunu bilmeme rağmen nasıl hiçbir şey olmamış gibi Eylül'ü sevmeye devam edecektim? Kardeşime rağmen.. nasıl?

Yanımda oturan Eylül'e göz ucuyla baktım. Beni izliyordu. Ne düşündüğümü merak ediyor olmalıydı. Ona baktığımı görünce elimi sıktı ve gözlerimin içine baktı, ben senin yanındayım der gibi. Gülümsemeye çalıştım. Onun suçu yoktu ki? O bu hikayede en günahsız olanıydı.

Eve gelmiş salonda sus pus oturuyorduk. Hayatımı alt üst olmuştu. Hayatıma bir gecede boka sarmıştı. Zaten mükemmel bir hayatımız yoktu ama en azından mutluyduk. Şimdi yanımızda Koray olsaydı, bizimle gelseydi yine aynı şekilde mutlu olacaktık. İstememişti. Bana son söylediği cümle hala beynimde yankılanıyordu. 'Eylül'ü çok sev. Ona daha fazla huzur ver.' Ama ben ne yapıyordum? Eylül'den git gide uzaklaşıyordum. Derin bir nefes verdim.

"Annenle babana-" dedi Eva ve bir anda sesi kesik kesik çıkınca öksürüp tekrar konuştu. İnsan uzun zaman konuşmayınca böyle oluyordu. "Annenle babana söyleyecek misin?"

Kafamı ona çevirdim. Aklıma hiç annemle babam gelmemişti. "Bilmem." dedim sadece. İki elimle başımı tutup bir yandan yüzümü kapattım. "Beynim o kadar dolu ki, hiçbir şey bilmiyorum."

"Bence söylemelisin." dedi Mina. "Buraya gelirler. Polise gideriz, bir şekilde onun izini buluruz. Sonra İstanbul'a gider tedavi olmaya."

Böyle söylediğinde her şey çok basitmiş gibi görünüyordu ama o kadar da kolay değildi. Olmayacaktı.

"Bence o geri gelecek." dedi Eylül. "Eminim ben. Gelecek. Kardeşini gördükten sonra onu hiç görmemiş gibi yaşamaya devam edemez."

"Bu Gece Koray'ı nereden buldu? Nerede karşılaşmış olabilirler ki?" diye sordu Arsel.

"İstanbul'da." dedi Eylül. "Gece o yıl İstanbulda'ymış. İlk önce Koray'ı bulmuş. Evine almış, bir yıl kadar İstanbul'dalarmış yani."

Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim. "Bir yıl boyunca burnumuzun dibindeydi yani. Nasıl bulamadık onu o zaman? Nasıl?! Çıldıracağım!"

"Bir yıl sonra ne olmuş?" dedi Duru.

"Sonra Arda'nın babası kardeşini, yani Arda'yı Londra'ya kaçırmasını istemiş Gece'den."

"Ne?!" dedi Mina ilk reaksiyonu vererek.

"B-bir dakika bir dakika." dedi Eva. "Arda'nın sadece bir tane kardeşi var ve o da bunları yapamayacak kadar küçük."

"Bilmiyorum." dedi Eylül. "Koray bana bunları anlattı."

"Gece ve Arda kardeş miymiş şimdi?" dedi Duru gözlerini irice açarak.

"Öyle gözüküyor." dedi Eylül.

Duyduklarımı yavaş yavaş idrak ediyor, her saniye beynim daha da bulanıyordu. Biz nasıl bir olayın içine düşmüştük böyle? Koltuktan hızla kalktım. "Ben daha fazla bu saçmalıkları dinlemek istemiyorum. Gidip biraz dinleneceğim." Hızla salondan çıkıp merdivenleri üçer beşer çıktım ve kendimi odaya attım. Bu yaşadıklarım çok fazlaydı. Hayatımın düzene girmesi için bu zorlu bulmacayı çözmem gerekiyordu fakat benim halim yoktu.

Sekiz "Biraz Karanlık"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin