Alec gözlerini zar zor açtı. Başı öyle bir ağrıyordu ki yerinden kalkmak bile istemedi. Bu günkü derslerinin öğleden sonra olduğu için içinden sükretti. Telefon çalmasa biraz daha uyuyabilirdi. Yatağın yanındaki masanın üzerindeki telefonunu aldı ve kim aradığında baktı. Annesiydi. Aceleye telefonu açıp kulağına götürdü.
-Efendim anne, bir sorun mu var?
-Hayır hiçbir sorun yok. Ben oğlumu halini hatrını sormak için arayamaz mıyım?
-Şey tabiki sadece başım ağrıyor da uyuyordum.
-Alexander iyi misin? Hasta mı oldun?
-Sorun yok anne sadece başım ağrıyor ilaç içince geçer sen endişelenme.
-İki çocuğum da yanımda değil ne yaptığınız bile bilmiyorum. İsabelle nasıl?
-İyi işte anne siz nasılsınız? Max ne yapıyor?
-Sizi özlüyor. Bu tatilde geliyor musunuz?
-Geliriz sonra da ben tek başıma geri dönerim.
-Sizi orada tek başına bırakmak hiç içime sinmiyor. Jace'i sormadım o nasıl?
-O da iyi
-Tatilde Jace de gelsin. Benim yemeklerimi özlemiştir o. Bir şey daha var. Lidya oraya geliyor.
-Ne? Neden?
-Lidya'nın babası ve Robert beraber daha fazla zaman geçirmeniz gerektiğini düşünüyorlar. Magazinde ayrılmış olabileceğiniz ve ilgili dedikodular yayılmaya başladı. Alexander bu dedikoduları kaldırmalıyız.
-Anne ben... Tamam nasıl istersen.
-Beni anlayacağını biliyordum. İsabelle'e onu bütün yaramazlıklarına rağmen onu özlediğimi ve çok sevdiğimi şöyle. Sizi seviyorum.
Telefon kapandığında Alec bakışlarını yere indirmişti. Küçüklüğünden beri aynıydı. Ailesi sürekli Alec'in sorumluluk almasını beklerlerdi. Bir zaman sonra Alec ailesini hayal kırıklığına uğramaktan korkmaya başlamıştı. Yatağından kalkıp odadan çıktı. Mutfağa girdiğinde İsabelle'i mutfakta bulmayı beklemiyordu.
-Senin burada ne işin var?
İsabelle sevimli bir şekilde gülümseyip elindeki tavayı ocağa bıraktı.
-Sana kahvaltı hazırlıyorum. Dün çok içtiğinden geç uyanacagini tahmin etmiştim.
-Annem seni özlediğini ve sevdiğini söyledi. Ayrıca Lidya buraya geliyormuş. Başım ağrıyor.
-Lidya neden geliyor?
-Ailelerimiz daha çok beraber vakit geçirmemiz gerektiğini düşünüyorlar.
-Abi istemiyorsan onunla evlenmek zorunda değilsin.
-İstemedigimi nereden çıkardın?
-İstiyor musun?
-Evet.
Alec bu konuda kendine bile yalan söylerken kardeşine gerçekleri anlatamayacağını düşünüyordu.
-Eee... Ne yaptın bakalım?
İsabelle gururla pişirdiği yumurtayı gösterdi. Alec gülümsedi. İsabelle şuan küçük çocuk gibi görünmüştü gözüne. Kardeşini kendine çekip sarıldı.
-Gel bakalım abisinin küçüğü sen yumurta mı kırdın.
İsabelle gülümseyip başını salladı.
-Sen otur ben gerisini hallederim.
Deyip kardeşinden ayrıldı. İsabelle atlaya zıplaya salona gittiğinde Alec arkasından ona gülümsüyordu. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra beraber kahvaltı ettiler. Alec basının ağrısını geçirmesi için ağrı kesici içti. Başındaki ağrı yavaş yavaş geçterken dün yaptıklarını hatırlamasıyıla şaşkınlıktan gözleri açıldı. Magnus'un barına gitmiş. Magnus'u çağırttırmıştı. Sonra Magnus'u onu almış ve Magnus'u öpmüştü. Onu öperken ki hisleri tekrar hissettiğinde şaşkınlığı artmıştı. Ona neler oluyordu?
♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️
Dün bölüm atamadığım için çok üzgünüm. Okuldan geldiğimde şarjım bitmişti ve şarja takıp uyuya kalmışım. Oy ve yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Hepinize iyi günler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malec
FanfictionMerhabalar bir çok Malec hikayesi okudum sonra dedim neden ben de bir tane yazmayayım. Gün geçtikçe aklımda kurgusu detayları belirginleşti. Tabi Türklerde benden başka Malec hayranı olması beni çok mutlu etti doğrusu çünkü bu konuda biraz katı olan...