//Beklettiğim için özür dilerim. Okunma ve beğeni çok az olduğu için hikayeyi silmeyi düşünmüştüm ama severek takip edenler olduğunu gördüm. Destekleyen herkese çok teşekkür ederim, sizi seviyorum. 💕 //
Gözlerimi açtığımda Jun hâlâ kollarımda bebek gibi uyuyordu. Perdenin arasından sızan güneş ışığının yüzüne düşmesiyle adeta bir melek gibi görünüyordu. Bir insan uyurken bile nasıl bu kadar güzel görünebilirdi ki? İnsan olmak için hem fazla güzel hem de fazla gerizekalı...
Karnımın gurultusuyla Jun'u izlemeyi bırakıp kahvaltı hazırlamak için kalkmaya yeltendim ancak Jun kollarını belime kaçmamdan korkarmışcasına sıkı sıkı dolamıştı. Uyandırmaya kıyamasam da uyandığında açlıktan ölmüş bir Hao'ya sarılıyor olmasını istemezdim. Uyandırmak için yanaklarından bolca öpüp adıyla seslendim ancak ne uyandı ne kıpırdadı. Gece sarhoş olduğu için hayvan gibi uyuyordu tabii.
-Junnie~ Uyan sabah oldu. Uyanmazsan yanaklarını koparacağım bak."
Gözlerini yavaşça açıp yüzüme baktı ve bir süre öyle kaldı.
-Junhui yükleniyor... %96
+Senin burda ne işin var?
-Ne demek isti-.... Dün gece konuştuklarımızı hatırlamadığını söyleme bana...
+Dün gece ne konuştuk ki?İfadesizce suratıma bakarak ellerini belimden çekti. Bense sarhoş kafayla saçmalayarak beni sevdiğini söylediğini düşünmeye başlamıştım ve neredeyse ağlamak üzereydim ki Jun kıkırdamaya başladı.
+Kandırdım~
-SEN TAM BİR GERİZEKALISIN WEN JUNHUİ BÖYLE ŞAKA MI OLUR?!Jun gülmekten kızarmaya başlarken söylenmeme devam ederek üstüne çıkıp yastıkla ağzına ağzına vurdum. Gülmesi bittiğinde ani bir hareketle beni altına alarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve o mükemmel gülümsemesini sundu. Şimdi kızarmaya başlayan taraf ben olmuştum. Aklıma gelen fesat düşüncelerle korku ve sıcak basmaya başlamıştı. Dudaklarıma yaklaştığında tamamen gözlerine kilitlenmiştim ve nefesim hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatarak uzunca bir öpücük beklerken dudaklarıma minik bir öpücük kondurup çekildi.
+Niye bu kadar heyecan yaptın ki? Alt tarafı minik bir öpücük.
O p*ç gülüşü atarak odadan çıkarken ben yatakta arkasından mal gibi bakakalmıştım. Şokumu atlattıktan sonra kalkıp tuvaletteki işlerimi hallederek mutfağa girdim. Junhui çoktan kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı. Yanına giderek kahvaltıyı hazırlamasına yardım ettim. Krepleri yaparken artık klişe olan yemek yaparken dayama sahnesini yaşayacağımızı düşünmüştüm ama sadece yanımdan geçerken başımdan öpmüştü. Bugün beni fazlasıyla şaşırtıyordu...
Birlikte sakince bir kahvaltı yapıp masayı topladıktan sonra salona geçip koltuğa yayıldık. Şu gerçekleri anlatma işi yüzünden ikimiz de lafa nasıl gireceğimizi bilmiyorduk. Uzun bir süre sessizlik oluştuktan sonra sessizliği bölen o olmuştu.
+Ne zaman konuşmak istersin?
-Sen ne zaman istersen.Sessizce düşüncelerine dalmıştı ve yüzü düşmüştü.
-Anlatmak zorunda değilsin Jun... Seni seviyorum ve çoktan affetim. Olanların bir önemi yok...
+Affettiğin söylesen bile içinde bir parça merak ve kırgınlığın kalacağını biliyorum... Düzgün bahanelerim olmasa da herşeyi gerçeğiyle anlatıp bu defteri tamamen kapatmak istiyorum Hao. Suçluluk ve pişmanlık duygumdan kurtulmak istiyorum...
Ağlamak üzere olan gözlerinden öpüp sıkıca sarıldım boynuna. Yaptıklarının nedenini umursamıyordum. Aşk böyle bir şey işte, sizi öldürebileceğini bildiğiniz halde zehirli bir yılanı koynunuza almak... Şanslıysanız yılan sizi sokmaz. Ben şanssız olandım, ama yine de sevmekten vazgeçmedim yılanı... Ne yaparsa yapsın yine kollarıma aldım hiçbir pişmanlık duymadan.
-Eğer istersen yazarak anlatabilirsin herşeyi, önceden de birbirimize kızdığımızda ya da kırıldığımızda yaptığımız gibi.
Kafasını sallayarak onayladı.
-Yarın yazarsın o zaman. Bugün sadece senin güzel gülüşünü görmek istiyorum.
+Ah o konuda... Yarın üç günlüğüne Çin'e gitmek zorundayım genel toplantı için.
-Ben de gelsem olmaz mı?~
+Çok isterdim ama Shownu pezevengi de gelecek... Onun sana bir adım dahi yaklaşmasını istemiyorum.
-Kıskanç~
+Bu kıskanç seni çok seviyor.~
Dudaklarına doğru yaklaşıp gözlerine baktım. Nefeslerimiz ve burunlarımız birbirine değerken eski güzel zamanları hatırlatıyordu, en masum olduğumuz zamanı.
//Burdan sonrası +18, rahatsız olacaklar ve yaşı küçük olanlar varsa okumasın. //
İçimde oluşan nostaljik sıcaklık ile gülümseyerek dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim. Yavaş ve yumuşak öpüşmemiz başlarda hoşuma giderken şimdi delirtmeye başlamıştı. Bu sefer daha fazlasını isteyen bendim. Alt dudağını ısırıp kanatmamla öpüşmemiz sertleşmişti. Belinde olan elimi yavaşça bacaklarında gezdirmeye başlarken Jun'un dudaklarımdan ayrılmasıyla şaşırdım.
+Dursak iyi olur Hao. Kendimi tutamayacağım... yine canını yakabilirim.
-Kendini tutmanı isteyen kim?| JUN |
Yüzünde ilk defa gördüğüm çekici bir gülümseyle kucağıma oturarak tekrar dudaklarıma yapıştı. Dudaklarımı yemek istercesine öpüyordu. Bu kesinlikle benim tanıdığım Hao olamazdı, içine şeytan falan kaçmış olabilirdi.
Gömleğimin düğmelerini açarken dudaklarını boynumda gezdirmeye ve minik öpücükler bırakmaya başladı. Nefesi ve dudakları boynuma dedikçe dudaklarımı daha sert ısıyordum. Boynumu emmeye başladığında inlememek için elimle ağzımı kapattım. Kendimi kastığımı fark ettiğinde gülümseyerek pantolonumun düğmesini açtı. Bacak aramı okşamaya başlayarak boynumu ısırdı. Kendimi tutamayıp inlemeye başladığımda kıkırdadı.
+Bakıyorumda çok hoşuna gitti.
-Bu kadar iradesiz olduğunu bilmiyordum.
+Kaşınıyorsun ama..
-Kaşısana~Sabrımın taşmasıyla Hao'yu altıma alarak üstümüzdekileri çıkardım. Boynunu emerek iz bırakırken parmaklarımla biraz onu alıştırmaya çalıştım. İnlemeye başladığında dayanamayıp hızlıca içine girdim. Canı yandığı için bağırdı ve tırnaklarını sırtıma geçirdi. Biraz alışması için yavaşça hareket ettirerek yanağından öptüm. İnlemeye başladığında içinde hızlı ve sertçe hareket etmeye başladım. İnlemelerimiz birbirine karışıyordu ve kulağıma ilahi gibi geliyordu. Sona yaklaştığımızı hissettiğimde kalçalarını sıkarak tüm gücümle gitgel yapmaya başladım. Biraz daha böyle inlemeye devam ederse kesinlikle ses telleri yırtılacaktı. Son kez adımla inlediğinde kendimi tutamayarak içine boşladım, o da üzerime boşaldı. İçinden çıkıp üzerine uzanarak omzunun üzerindeki boşluğa sokuldum. İkimizde ter içindeydik ve nefes nefese kalmıştık. Nefesimi düzenledikten sonra üzerinden kalkıp saçlarından öptüm. Yorgunca gülümseyerek koltukta doğrulup boynuma sarıldı. Bacaklarından tutarak kucağıma alıp yatak odasına götürdüm. Üzerimize bir şeyler giydikten sonra sarılıp tatlı bir uykuya daldık.
//Y.N: Yazarken utançtan kıpkırmızı oldum. :') Normalde Jun'un kısmından sonrasını yayınlamayacaktım. Biraz kötü olmuş olabilir ama bu kadarını yazabilmeme şaşırdım (daha kötüsünü bekliyordum). VE BİR DAHA KESİNLİKLE SMUT YAZMAYACAĞIM.
//Bu nasıl bakış yavrum, titrettin bizi titrettin xjkdşxlxlkxşxkxş.