10.Bölüm
Yanıma geldiğinden, bana sarıldığından, beni öptüğünden beri sırıtmadan duramıyordum. Yüzümden gülümseme eksik olmuyordu. Dünyanın en güzel gün batımı manzarasında yalnızca ikimiz vardık. Herkes gitmişti. Manastırdan gelen tahta rüzgar çanlarının huzur veren sesini dinliyorduk. Sessizliğin keyfini çıkarıyordum. İçim huzurla doluydu.
Gece bir battaniye gibi üstümüzü örtmüş bizi görünmez kılmıştı. Çimlerin üzerine uzanmış yıldızları izliyorduk. Dalgaların sesi kulaklarımızda bir ninni gibiydi. Milyonlarca yıldızın altında, tertemiz havada Şeytan'la beraber uzanıyordum. Onun yanında bu kadar huzurlu ve mutlu hissetmem garipti.
Başını sağa çevirerek bana doğru döndü. Gözlerimin içine bakıp sanki bir şeyden emin olmak ister gibi uzun uzun baktı. Bakışlarımı kaçırmadım. Asla kaçırmayacaktım. Dümdüz gözlerinin içine baktım. O mavi gözleri gecenin kadife karanlığında bile renklerini belli ederek parlıyordu.
''Havalı bir şey görmek ister misin?'' Tek kaşımı merakla kaldırdım. Heyecanlı küçük bir çocuk gibi sabırsızlandığını hissediyordum. '' Ne gibi?'' ben de ona dönerek cevapladım.
Yerinden kalkıp tişörtünün ucundan tuttu ve yukarı çekip çıkardı. Bütün kasları gözlerimin önündeydi. Karın kasları bir insanda olması gerekenden daha sağlam duruyordu. Kasığındaki v harfi pantolonunun içinde kayboluyordu. Cidden Tanrı'nın en güzel eseriydi. Her bir kası, her bir kemiği özenle yerine oturtulmuştu. Bu kadar mükemmel olması gerçekten yaşayan her insana haksızlıktı. Ne kadın ne erkek mükemmellik konusunda onunla yarışabilirdi.
''İzle.'' Gözle görülemeyecek ufacık bir hareketle beni en çok etkileyen yanı ortaya çıkmıştı. Simsiyah devasa kanatları! Öyle büyüktüler ki. Öyle görkemliydi ki. Nereden bakılsa bir tanesi dört beş metre uzunluktaydı. Jam bana sırtını döndüğünde ve kanatlarını görkemle oynattığında etrafımızda ki ağaçlar kanatlarının gücüyle sarsıldı.
Kanatları geceden bile daha karaydı. Simsiyah yüzlerce, belki de binlerce tüyden oluşuyorlardı. İçimde onlara karşı koyamayan bir tarafım vardı. Deli gibi dokunmak istiyordum.
''Dokunabilir miyim?'' Yüzünü bana döndü. Sağ kolunu öne doğru uzatıp elimi tutmak istediğini belirtti. Avcumu ellinin arasına yerleştirdim. Ben ona doğru birkaç adım atarken sabırlı davrandı. Sonunda ona ulaştığımda kanatlarını rahatça görebilmem için iyice gerdi.
Elimi dikkatle uzattım ve o arzuladığım hisse sonunda kavuştum. Yumuşacıktı. Tıpkı bir buluta dokunmak gibiydi. Bugüne kadar dokunduğum en yumuşak şeylerdi. Tarif bile edemeyeceğim kadar değişik bir histi. Sürekli olarak o kanatlara dokunmak istiyordum. Hiç kimsenin keşfetmediği karlı bir yere basmak gibi bir şeydi. Gizli bir hazdı.
''Beğendin mi?''
'Büyülendim.'' Doğruydu. Gerçekten büyülenmiştim.
Ellerimi avuçlarının içine aldı ve beni kendisine iyice çekti. Aramızdaki kısacık boşluğu kapatmak için kollarını belime doladı ve beni kendisine yapıştırdı. Bir saniye sonra simsiyah bir kozanın içindeydim. Kanatları ikimizin etrafındaki kozaydı. Sadece ay ışığını yansıtan gözlerini görebiliyordum.
Dudağını kulağıma yapıştırdı. ''Sıkı tutun.'' Ve sonrasında güçlü bir hava akımı hissettim. Kollarımı korkuyla boynuna doladım. Belimdeki güçlü kollarını daha da sıktı.
'Gözlerini aç.'' Dediğini yaptım. Zaten asla karşı koyamıyordum. Dünyanın tepesindeydim. Uçuyordum! Gerçek anlamda uçuyordum! Gökyüzünde bir meleğin güçlü kolları arasında uçuyordum. Uzansam yıldızlara dokunabilecekmiş gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucifer ve İntikam Meleği (Düzenleniyor)
Viễn tưởngÇok eski ve az bilinen bir efsane vardır. Bir zamanlar Tanrının gözdesi olan Lucifer insanları küçümsemiş ve cennetten atılıp küçümsediği insanların arasına hapsedilmiştir. Cennete geri dönmesi içinse gerçek aşkı tatması gerekmektedir. Gerçekten sev...