MUTLULUĞU TATTIM

189 4 1
                                    

Kendi hayatlarımızdan yakınırken bazı şeyleri unutuyoruz. Kendi dertlerimiz öyle bir sarmış ki bizi, çepe çevre çevirmişte kendi duvarlarımızın arkasına çakılıp kalmışız. Uyuyamadığım her gecenin aynaya yansıyan birer cümleleri bu satırlar.

İzlemek gerek, görmek, dışarının halini duymak gerek. Yazın sıcağında altı yaşında bir çocuğun elinde tartıyla umutsuzca bekleyişini düşünmek. Kışın eki sıcaklıklarda bir ekmek parçasını arayan amcanın sokak sokak gezişini düşünmek gerek.

Yaptığın iyiliğin söyleyince bir anlamı kalmazmış, biliyorum ama anlatmak için var olur bazı şeyler. Övünmek benim egomu tatmin edeceğinden değil.

Benim nadir de olsa kendimi düşünmediğim bir anım var.

"Temmuz ayıydı sanırsam, iş için uğraştığım bir gün köprünün merdivenlerinden inerken, yedi sekiz yaşlarında bir çocuğun elinde tartıyla oturduğunu gördüm. Cebimde kaç para olduğundan bile emin olmadan gittim, tartıldım. Babasına yardım etmek için burada olduğunu söyleyince, net hatırlamıyorum on beş lira civarındaki bozuk paranın hepsini çocuğa verdim. Gözündeki gülümsemenin verdiği mutlulukla oradan uzaklaştım."

Kendi dertlerimle yakınıyordum oysaki. Aslında düşünüyorum, karşılaştırıyorum bazı şeyleri. Küçük bir paranın o çocuğu mutlu ettiği gibi bende küçük şeylerin mutluluğuyla yetinmeyi öğrenebilir miydim.

Bir başkasının mutluluğuyla mutlu olmayı tattım.

Kendim için olmasa da o çocuğun sevinci mutlu etti beni. İnsanın insan için var olduğu mutlak bir gerçek. Tek başına bir hayatın, duyguların var olamayacağını tahmin edebiliyorum. Çok şükür ki tek başımıza değiliz. Dertlerimizle ördüğümüz duvarların birer pencereleri olsun hiç değilse. Kendimiz için var olmadığımızı hatırlayarak aralasak yeter o pencereleri. Belki onların mutluluğu bizim için teselli olmaktan çıkar da, yerine koyabiliriz birbirimizi.

Bu örneklerin ve hayatımıza yön verecek bazıgerçeklerin farkına varabiliriz. Fazla vakit almadan...    

SERZENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin