13| Efsanenin devamı

733 98 24
                                    

"James yazdıklarının gerçek olduğunu insanlara anlatmış ama insanlar ona inanmamış. Uydurduğunu, kurmacadan ibaret olduğunu söylemişler. James gerçek olduğunu kanıtlamak için ormana geri dönmüş. Onlara canavarlardan birinin kafasını getireceğine dair söz vermiş."

"Orada öldürdüğümüz canavar mı?"

Rosé kocaman açtığı gözleriyle Jisoo'ya gözlerini kırpmadan bakıyordu. Jisoo kafasını 'evet' anlamında salladı. Midesindekileri çıkarınca biraz daha kendine gelmişti.

"Onun adı Dilarkus." diye ekledi.

Bir süre etrafta ses çıkmamıştı. Jennie, Dilarkus demeye çalışıyordu. Bir türlü başaramayınca vazgeçti ve ellerini bacaklarına vurdu. Devamını dinlemek için sabırsızlanmaya başlamıştı.

"Peki ya sonra?"

Lisa biraz belini dikleştirdi ve rahat bir pozisyona geçti. Bir an önce hikayenin bitmesini ve sonra ne yapacaklarına karar vermelerini istiyordu.

"Çocuk geri dönememiş. Ama kolu köye bir kurt tarafından getirilmiş. Elinde sıkıca tuttuğu bir mektup varmış. Her yanı kanla kaplıymış ve eliyle o kadar sıkı tutuyormuş ki mektubu elinden almak günler sürmüş."

"Onun eli olduğunu nereden anlamışlar peki?"

Jennie kafasını kaldırıp Lisa'nın kucağındaki yastığı kendi kucağına aldı. Jisoo 'güzel soru' der gibi Jennie'ye baktı ve devam etti.

"Mektubun içinde annesinin James'e vermiş olduğu bir yüzük de çıkmış. Ayrıca oğlu o gün mavi gömleğiyle ormana gitmiş. Mektupta ise şunlar yazıyormuş."

"Dur bir saniye."

Rosé, Jisoo'nun lafını kesti. Ellerini başının üzerine kaldırdı ve esnedi. Her yeri oturmaktan acıyordu.

"Mantıken elinden mektubu almak günler süremez. Sonuçta koluna artık kan gitmediği için güç olmaması gerekiyor."

"Annen tıpçı diye hava mı atıyorsun sen şimdi? Efsane sadece bu! Dur da bitirsin işte!"

Jennie patladığında Rosé şaşkın gözlerle ona baktı. Jennie ne yaptığını fark edince sessizce yastığa gömüldü. Korkunca ne dediğini bilmiyordu. Rosé buna takılmadı ve devam ettiler. O da merak ediyordu.

Jisoo omuz silkti ve dikkatlerini toplamak için boğazını temizleme numarası yaptı. Hepsinin dikkatinin tekrar onda olduğuna kanaat getirince devam etti.

"Bana inanmadınız. Onlardan biri, şu anda beni öldürmek için mağaraya doğru geliyor. Bana inanmalıydınız. O zaman belki ben... hayatta olabilirdim. Ama bu ilk ölüşüm değil. Son da olmayacak. Hepinizden intikam almadan bu bitmeyecek. Bu duvarlar hep kan ağlayacak. İntikamım alınana kadar bu ormanda, evlerinizde huzur olmayacak."

Jisoo sesini değiştirerek durumu daha da korkunç hale getirmişti. Bundan zevk aldığını belli edercesine yandan güldü ve arkadaşlarının suratlarına baktı.

Rosé ve Jennie'nin suratındaki renkler yerini beyaza bırakmıştı. Lisa'da hiçbir değişim göremeyince ofladı ve sandalyesinden aşağı kaydı. Onun da bir miktar etkilenmesini bekliyordu.

"Peki... bizim bununla olan bağlantımız ne?"

Jisoo cevabını bulamadığı soruyu sorduğunda ortamda sadece düzenli nefes alış sesleri duyuldu. Sessizlik onu öldürecekti. Kimse ne diyeceklerini bilemiyor gibi duruyordu.

"Bulacağız."

Lisa yataktan kalktı ve odasının içindeki banyoya gitti. Bunların hiçbirinin yaşanmamış olmasını diliyordu ama kitabı ve ölü ruhu çoktan bulmuşlardı. Şimdi ise kimse zarar görmeden bu işten kurtulmaları gerekiyordu.

LogosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin