MFB/Bölüm 8

1.3K 61 12
                                    

Keyifli okumalar! ☁
Yazmaktan biten, uçları hırstan dolayı kırılan kurşun veya uçlu kalemler, serçe parmağın defterle verdiği savaş sonrası malubiyeti veya galibiyeti, uykusuz gecelerin mağduru kızarık gözler, çevrilmekten bir hal olan kitap sayfaları, altı çizilmiş cümleler, önem arz eden konuların defalarca yazıldığı kağıtlar...

Belki de normalden bir tık fazla ders çalışmış olabilirim, birazcık. Ancak çalışmamış olsaydım kendime, aileme ve saatlerce anlatmaktan yorgun düşmüş öğretmenlerime büyük bir haksızlık yapmış olurdum. Ağır basan yanım bu durumdan hoşnut gibi görünse de yorgunluğu dibine kadar birlikte yaşıyorduk. Okul hayatım boyunca kendimi, yalnızca kitaplar arasına hapsolmuş gibi hissederdim, kimi zaman. Bazen de onların benim özgürlüğüm için atmam gereken adımlar, basamaklar olduğunu düşünürdüm. Ve öyle de...

O gün, hastanedeyken ve Yalın'la göz gözeyken kendimi okuduğum kitaplar veya penceremin açık kanadından bakmayı sevdiğim gökyüzü kadar özgür hissediyordum. Kitaplar benim için bir nevi özgürlüktü. Bilgilerin üzerine eklenen bilgiler beni hür hissettiriyordu. Keza gökyüzü de öyle. Gündüzleri göğe serpilmiş bulutlar, geceleri ise belli belirsiz gördüğüm yıldızlar beni adeta uçuruyordu.

Yalın güzeldi. Sesinin, karakterinin ve güzelliğinin aynı anda harika olması yaradanın ona bir lütfu gibiydi. Her insan güzeldir de, Yalın herkesin hakkından bir parça çalmıştı sanki. ''Aslına bakarsan kahvaltı da bana eşlik eder misin diye soracaktım?'' Dik duruşuyla birlikte kendinden emin bakışları beni ikna edeceğe benziyordu. Ki aslına bakarsanız etmişti de...

****

Heyecandan tir tir titreyen eller ve ona eşlik eden bacaklar... Üf! Bundan kesinlikle nefret ediyorum. Heyecanlanmak nedir bilmeyen Bahar, belki kaba bir tabir olacak ama; dibi düşmüş gibi karşısındaki gence bakıp kendinden geçiyordu...

Yediğim poğaçalar boğazımdan zar zor geçiyordu. Poğaça değil de, en çok simit severdim ben. Ancak dişim arasında susam kalır da karşısında rezil olurum diye poğaçayı tercih etmiştim. Garip bir düşünce olduğunun farkındayım, neyse. Kahvaltımızın bitiminde arkasına yaslandı ve ceketinin ceplerinde aklına gelen şey her ne ise onu aramaya başladı. Siyah boğazlı bir kazak üzerine giydiği gri renkteki kadife ceketin uyumsuzluğu içinde uyumu yakalamış, kendine yakıştırmıştı. Altındaki gri pantolon ceketinden daha koyu bir renkteydi ve göz yormuyor, boğmuyordu. Bileğindeki saatin ve parmağındaki yüzüğün dikkatimi çekmiş olmaması imkansızdı. Elleri çok güzeldi ve kendi ellerimin övgüsünü kendi içimde yok etmeme sebep olmuştu. Ellerimin herkesin elinden daha güzel olduğunu iddia eden bir kardeşim vardı. Rüya, ellerimin kendi elinden güzel olmasını epey kıskanırdı. Yalın'ın ellerini o an görmüş olsaydı bu fikirden derhal uzaklaşırdı. ''Nuray Hanım'ın bugün veya en geç yarına taburcu olacağını düşünüyorum.'' Konuşmaya başlamasıyla kendisini inceleyişime ara vermiştim. ''Kendisine çarpan kişinin bulunması gerekiyor, daha kötü bir sonuç olabilirdi.'' Sahi, ortadan yok olan bir maganda bulunmalıydı. Trafik canavarının çarpıp vicdansızca kaçışını izleyemezdik. Üstelik bu olanlardan annesinin ve babasının haberi de yoktu. ''Bununla ilgileneceğim.'' Yüzümde oluşan tebessümün kısa sürdüğünü hatırlıyorum. Nuray'ın birkaç kırıkla ucuz atlattığını biliyordum ancak feci bir haberle karşı karşıya da gelebilirdim. Çocukluk arkadaşımı, sırdaşımı, kardeşimi bir trafik canavarı yüzünden kaybedebilirdim. Gözlerimde hissettiğim baskıyı engellemek için başımı aşağı eğdim ve gözlerimi kapattım. Düzeldiğimi düşünerek başımı yeniden kaldırdığımda gözümden bir damla yaş dizlerim üzerinde duran elime düştü. ''İyi misin?'' Öyle olmadığım kesindi ama öyleymiş gibi görünmek zorundaydım.

Artık konuşma gereği duyduğumda dudaklarımı araladım. ''Evet, iyiyim. Yalnızca...'' Sandalyeyi öne biraz daha çekerek devam ettim. ''...bazen yanımızda olan insanların düşüp inceneceğini düşünemiyoruz. Hiç gitmeyecekler gibi çünkü. Onun bir canavar tarafından bu durumdan öte bir halde olduğunu düşündüm ve kendimi kötü hissettim.'' Ellerini birleştirdi ve masanın üzerine bıraktı. Bu beni daha çok dinlemek istediği içindi. Öyle anlamıştım. Ve bende konuşmaya başlamışken devam etmem gerektiğini hissettim. ''Nuray benim çocukluk arkadaşım. Hayatımdan bir kez olsun çıkmadı. Çocukluğumuzda bile!'' Bir an kendimi onun yaptığı gibi ellerimi masanın üzerine bırakırken buldum. Bu hoşuma gitmişti. ''Yıllarca bir arada olduğun biriyle artık arkadaş kalamazsın. O aileden bir parça olur ve ona ailem dersin. Nuray benim yalnızca arkadaşım değil, o benim ailem.''

''Çocukken hiç arkadaşı olmamış birine bu sözlerin ne anlama geldiğini bilemezsin.'' dedi. Gülümsedi. ''İyi anlamda tabii.'' Gözlerimle kurduğu teması, bende onda yakalamıştım. Hipnotize oluyor gibiydim. ''Arkadaşlığınızı kıskandım doğrusu... Odamda tek başıma oyuncaklarımla oynarken, annemin bana eşlik ettiğini hatırlıyorum. Kimse benimle oynamak istemezdi.'' Bunu söylerken yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirdi. Gerçekliğinden emin değilim... ''Hiperaktif bir çocuk değildim. Diğerleri koşarken ben yürürdüm. Veya oyuncak arabamla bulunduğum yere uzanıp oynardım.'' Enteresan... ''Annem dışında kimse benimle oynamazdı. Ki annemle saatlerimizi alan yapboz dışında pek bir şeyle oyalanmazdık. Şimdi düşünüyorum da, benimle oynamamakta haklılarmış.'' Konuşurken bir yandan da cebinden çıkarttığı küçük bir kağıda saatine bakıp bir şeyler not ediyordu. Merak etmiştim doğrusu ama sorma gereksinimi duymamıştım.

''Belki de tek arkadaşının annen olması, geçici ve sahte arkadaşlıktan daha iyidir.'' dedim. ''Onunla oynarken mutlu olmuşsan gerisinin pekte bir önemi yok bence.'' Konuşurken saçmalıyor muyum diye düşündüğüm bir andı. Yanlış bir şey söylemek istemiyor, söyleyeceklerimi dikkatlice seçiyordum.

''Haklısın.'' dediğinde rahatladım. ''Onunla gerçekten çok mutluydum, hala da öyle.'' Diyecek herhangi bir şey bulamadığımda sessiz kalmayı tercih ettim. Düşünüyordum ancak ne yazık ki yalnızca düşünmekle yetiniyordum. Bende daha öncesinde hiç fark etmediğim bir duygu uyandı. Mutluluk! Bir erkeğin yanında mutlu hissetmem normal değil, anormaldi. Kendime yakıştırmayacağım bir şeydi. Ancak o, o kadar güzeldi ki bir an dolabımda çürümeye dönmüş posterimin yapışkanlarından biri sökülmüş gibi hissettim. O an yanından kalkmam gerektiğini düşündüğümde Yalın konuşmaya devam etti. ''Bugün herhangi bir işin var mı?'' Sanırım vardı. Nuray'ın yanında kalmam gerektiğini sanıyordum. Ama ne olduysa omuz silkip başımı salladım. Yaptığımın aksini söylersem yerin dibine girecek gibiydim. ''Benimle birinin mutluluğu için bir şeyler yapmak ister misin?'' Ne demek istediğini anlayamamıştım. ''Yani...'' Toparlamak üzereyken ayağa kalktı ve benimde kalkmama sebep oldu. ''...bu nasıl söylenir bilmiyorum.'' Masada duran kağıdı cebine tıkıştırdı ve birkaç adım attı. Yavaş adımlarla yürümeye başladık. ''Yeni tanıştığımızın farkındayım. Aslına bakarsan ben seni tanıyorum.'' Bedenimi ona doğru çevirip durdum. Şaşkınlığımın etkisi ona da yansımıştı ki bakışları etrafta gezindi. ''Bunu şimdi söylemek istemiyorum.'' Merakım arttıkça artıyordu. ''Ancak bana güvenmeni istiyorum.'' Bunu zaten sağlamıştı. Nedensiz güvenesim geliyordu. ''Bu hastanede yaşam mücadelesi veren minik bir kız var. Doktorundan izin alabilirsem onu lunaparka götürmek istiyorum. Benimle gelir misin?'' Bu kesinlikle reddedilemeyecek bir teklifti. Ortada hasta bir çocuk vardı ve Yalın onu lunaparka götürmek, mutlu etmek istiyordu. Beni rahatlatmak için mi söyledi bilinmez, sözlerine bir cümle daha ekledi. ''Annesi de bizimle gelecek.''

''Bu harika olur!'' Cevabımın hoşnutluğu bende bir boşluk oluşturdu... Ya Nuray? O ne diyecekti?

İyiliğin değeri yapana karınca, yapılana bir okyanus kadardır. Ne yaşamış olursak olalım, kendimizi iyi insan olmaya adamalıyız. Herkesin acısı kendine göründüğü kadardır. Ancak en azından o acıdan kurtulabilmeyi istemek, eksik yapboz parçalarının bulunmasına sebebiyet verebilir. Mevlana derki; ''Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.'' Kendimize edindiğimiz dertlerin ardından bizi karşılayacak olan güzel günlerin olduğunu bilmeliyiz...

Selamun aleyküm. Nasılsınız? :')
Bölüm olaylarına göre düzenlemeler yapmaktayım ancak bu bölümde ufak bir değişiklik oldu. Önceden okumuş olanlar bilir belki, hatırlar. Çok güzel olacağına inanıyorum. Lütfen desteklerinizi eksik etmeyin! Yorum yapmanızı, görüş belirtmenizi çok istiyorum. İlk Aşk-İlk Duygu Wattpad'in en iyi hikayelerinden biri olacaktır Biiznillah! Kendinize cici bakın! Sizi seviyorum. :') ♡

IG: ebruilterr_wattpad
Facebook: Ebruilterr Wattpad
Tumblr: ebruilterr

Mefhum | Fasl-ı Bahar (İlk Aşk-İlk Duygu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin