Keyifli okumalar... :')
''Canan Hanım bugün izinli. Çay ocağına da içerideki sana verilen işlere de sen bakacaksın, Bahar.'' Bana bunu ceza amaçlı verdiğinin farkındaydım. Ama geçerli sebeplerim de vardı. Tabii bu onlar için önemli değildi. Açıkçası benim için de değildi. Sadece bir anda omuzlarıma yüklenilen ağır sorumluluk henüz başlamadan bedenimi yormuştu. ''Şimdi orta şekerli bir Türk kahvesi yapıp Erol Bey'e götür.'' Erol Bey mi? İşe alındığımda iletişim kurduğum kişi az önce diyalog halinde olduğum Ömer Bey'di. Erol Bey bu durumda benim hiç görmediğim ama adını az da olsa duyduğum patronumdu. Tabii adını o gün öğrenmiştim. Acaba nasıl biriydi? İşe gitmediğimi öğrendiyse bana tepki verecek miydi? ''Ne bekliyorsun?'' dediğini işittiğimde adımımı mutfak bölümüne doğru attım. Şans mıdır nedir bilinmez, Ayşe ablanın da orada bulunması ile rahatladım.
''Harika! Burada olmana çok sevindim!'' Utanmasam boynuna sarılacaktım. ''Sana sormam gereken bir şey var.''
''Tabii...'' dedi gülümseyerek. ''Sor bakalım.''
''Erol Bey kim?''
Yüzündeki gülümseme yok olduğunda endişelendim. ''Nasıl bilmezsin? Patronumuz. Fabrikanın ve Özerler Holdinginin sahibi.'' Bu işe girmemde babamın arkadaşı Fatih amca yardımcı olmuştu. Teferruatı ile uğraşmamış, direkt olarak beni çağırmalarını beklemiştim. Bir fabrika vardı ve burada işe başlayacaktım, hepsi bu. Niye sorgulamadıysam artık... Neyse, sorun değildi. Bittabii öğrenebilirdim. Adam yemezlerdi, öyle değil mi?
''Peki odası nerede?'' diye ikinci bir soru yönelttim.
Kıkırdayarak cevapladı. ''Bir üst kata çık, sağa dön, hemen karşıda buzlu camı olan mavi kapı. Üzerinde zaten adı yazar.'' Ona teşekkür ettikten sonra dolapları karıştırmaya, neyin nerede olduğuna bakınmaya başlamıştım. Ayşe ablanın sesini işittiğimde ona döndüm. ''Neden haber vermeden işe gelmemezlik ettin ki? Ömer Bey neyse de Erol Bey duysa seni bir dakika bile burada tutmaz.''
Söylediklerine şaşırmıştım. Çünkü insanların bazen mağduriyetleri olabilir. Bu nedenle birilerini nedenli veya nedensiz kapının önüne koymaları adaletsizlikten başka bir şey değil. ''Arkadaşım kaza geçirdi, onunlaydım.'' Çekmeceden içine kahvenin konulduğu kavanozu bulup tezgaha bıraktım. ''Bu kadar mı katı kuralları var bu adamın? Hiç mi iyi yanı yok?''
''Var.'' dedi Ayşe abla. Yüzündeki gülümsemeyi iyice yaymıştı. ''Maaşlarımızın tam gününde yatmasını sağlıyor.'' Bu muydu yani? Para için iş verenin tutarsızlığına katlanmak da adaletsizlikti. Paranın geçmediği ama insanların da mutlu olduğu bir yer var mıydı acaba? Sanırım kurduğum soru cümlesi tamamiyle imkansızlık içeriyor. Ne yazık ki günden güne paranın değeri insanların değerinden daha fazla ilgi görüyor. Keşke buna dur diyebilsek... ''Eğer bir mesleğin yoksa böyle insanlara katlanmak zorundasın, Bahar. Kimse kimseye merhamet göstermez.''
''Doğru.'' dedim dudaklarım yana kıvrılırken. ''Her insan içinde menfaat kırıntısı taşır. Sonra o büyür ve kocaman bir egoya dönüşür. Birine iyilik yaptığını sanırken aslında kendi menfaatini törpüler. Bu böyledir... Çıkarsız hiçbir iş yoktur.''
''Ağzın bal yesin!'' dedi birden. Bu sözü ikimizinde kıkırdamasına sebep oldu. ''Hadi, kahvesini yap ve götür. İçmezse sinirleri yatışmaz, bilesin.'' Yanımdan ayrılırken seslendi, ''Kolay gelsin!''
''Sana da!''
****
Elimdeki tepsinin titrememesi ve kahvenin de dökülmemesi gerekiyordu. Bunu yapabilirdim... Sonuçta aynı şeyi evde de yapıyordum. Az da olsa beni her an rezil edecekmiş gibi tireyip duran ellerime bir çözüm arıyordum. Merdivenlerin daha yarısındaydım ve çok fazla stres yapmıştım. Ömer Bey'in silüeti karşımda belirince harekete geçip adım atmaya devam ettim. Hayır, bu korku falan değildi. İş kuralları gereği verilen iş itiraz edilmeden yerine getirilmeliydi.
Sonunda Ayşe ablanın tarifi ile çıktığım üst katta Erol Bey'in odasına doğru yaklaştım. Kapıyı tıklatıp içeri girmek istediğimde telefonla konuştuğunu işittim. Şimdi konuşmasını bitirmesini beklemem saçma olurdu. Bu nedenle elimi havaya kaldırdım ve kapısına yavaşça tıklattım. Gel dediğini duymak açıkçası içimi rahatlatmıştı. ''Hanım, uyandır şu çocuğu...'' Tepsideki kahveyi dökmediğim için kendimi içten içe alkışlıyordum. Hatta kulaklarımda alkış sesleri işittiğimin şizofrenik bir düşünceden ibaret olmadığını sizinle açıkça paylaşabilirim. ''Madem öyle doktora gitsin efendim! Hayır yani o kadar işi de ben yapacak değilim. Koskocaman adam oldu, uyandır da şirkete geçsin.'' Yüzünü bir anlık görür gibi olsam da arkasını bana dönüp penceresinden dışarı bakmaya devam etti. ''Ayılıp bayılma zamanı değil, Hanım. Ay başı işçilerin parasını cebinden verecekse yatsın, dursun. Oh ne ala! Erol çalışsın, beyefendi yatsın! Yok öyle bir dünya!'' Tepsidekileri masasına bırakıp odadan hızlı adımlarla çıktım. Gerçekten de katı bir adamdı... Onun yumuşamasının bir yolu muhakkak vardır ama nasıl?
Mutfağa tekrar döndüğümde kullanılmış bardak ve çay kaşıklarını yıkamaya koyuldum. Kısa sürede işimi bitirip oradan ayrıldım. Her yere yayılmış lavanta kokusu beni kendine çekiyordu. Ancak ben paket bölümündeydim. Hazırlanan parfüm şişelerini kutusunu koymakla görevliydim. Kolaydı tabii. Ancak bazen öyle oluyordu ki boynumun uyuşukluğu ile hareketsiz kalıyordum. Her işin zorluğu illaki oluyordu. Bu da onlardan biriydi. Ancak babamın yaptığı iş kadar meşakatli değildi.
Gün geçmek bilmemişti. Yorgunluğumun yalnızca paket yapmakla var olduğu söylenemez. Çay saatinde işçilere yaptığım çay servisleri ve ara ara Erol Bey'e kahve takviyelerimden sonra bir de paydostan sonra çöpleri toplayıp etrafı süpürmem beden yorgunluğumu kat ve kat arttırmıştı.
Servisin gitmemiş olması bir mucizeydi! Kısa süre eve ulaştığımda saat 22:50'yi gösteriyordu. Apartmanın kapısından girer girmez adımın seslenmesiyle geri döndüm. Bu Yalın'dı. ''Bahar!'' Yanıma kadar geldiğinde nefes nefese kalmıştı. ''Bana yardım et, lütfen!'' Şakaklarından akan teri elinin tersiyle sildi. ''Çimnaz...'' dediği anda gözleri doldu. ''Çok kötü.'' Gözünde biriken yaş yanağından süzüldü. ''Ölüyor...''
Görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın... Okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamun aleyküm. 🌸❤
IG: ebruilterr_wattpad
Facebook: Ebruilterr Wattpad
Tumblr: ebruilterr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mefhum | Fasl-ı Bahar (İlk Aşk-İlk Duygu)
Novela JuvenilBismillahirrahmanirahim -Düzenleniyor- Olacaklardan haberleri var mıydı dersiniz? Büyük bir olasılıkla hayır. Tanışmaları onlar için bir mucize miydi? Kesinlikle! Bahar'ın hayatına ansızın giren, babasının açtığı fabrika ve şirketin sorumluluğun...