dokuzuncu bölüm

2K 214 25
                                    

Beklettiğim için üzgünüm, tatildeydim ve anca çevirecek vakit bulabiliyorum. Bölümler bundan sonra düzenli olarak yayınlanmaya devam edecek.

@murdermuke thank you for your permission

*Allie'nin Ağzından*

"Michael!" diye seslendim, Michael koşarak uzaklaştığında. Ama bu bir işe yaramadı, koşmaya devam etti.

Luke'a döndüm ve yeniden paniklemeye başladım. Taş yığınına dönmüş sütunların altındaydı ve bayılma iniltileri ağzından geliyordu. Öğretmenler neler olduğunu çözmeye çalışırken diğerleri aceleyle taş yığınına doğru geliyordu ve olaya şahit olanlara neler olduğunu soruyordu.

Bir çift bana soru sormayı deniyordu fakat ben derin nefesler almakla meşguldüm.

"Hemşireye git, tatlım. İyi gözükmüyorsun. Onu hastaneye götüreceğiz, merak etme." dedi öğretmenlerden biri ve kafamı salladım.

Yemekhaneden dışarı doğru yürürken birkaç öğretmen telefonla konuşuyordu. Bazıları ailelerle konuşuyordu, bazıları da okul yönetimiyle. Diğerleri de hastaneyi arıyordu.

Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu beni çılgına çeviriyordu. Neden sütunlar böyle çökmüştü? Ve neden tavan sağlam kalmıştı? Sütunlar Luke'dan daha fazla ileriye gitmemişti.

Hemşirenin ofisine gidene kadar, gözyaşları yüzümden iniyordu ve nefes alamıyordum. Hemşire bana bir bez, su verdi ve uzanmam için bir yatak gösterdi. Sadece biraz rahatlamaya ihtiyacım olduğunu ve endişelenmemem gerektiğini söyledi.

Hemşirenin ofisinde uzanırken, aklım sorularla dolup taşıyordu. Luke iyi olacak mıydı? Umarım olurdu. İyi ve cansız gözüküyordu. Ah tanrım, bunun hakkında düşünemezdim. Taş yığının altındaki çaresiz bedenini ve acı içinde ağlarken onu düşündükçe kalbim eziliyordu. Bu düşünce iki büklüm olmamı sağlamıştı. Asla bu kadar korkutucu bir olaya şahit olmamıştım.

Ama Michael neden koşmuştu? Olan şeyden dolayı korkmuş muydu? Yoksa biz görmeden o da mı incinmişti?

Aman tanrım. Ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum.

Birkaç dakika sonra rahatsız edici düşüncelerim sayesinde iğrenç bir baş ağrısı geldi. Hemşireye biraz ağrı kesici için sormak üzere kalkarken, annem kapıdan içeriye doğru yürüyordu.

"Burada ne yapıyorsun?" diye sordum kafamı ovalarken.

"Bütün çocuklar eve gönderilmiş olacak. Ben öğle arasındayım ve olanları öğreneceğim ve sizi toplayacağım." dedi. Başımla onayladım.

"Öncelikle eşyalarımı dolabımdan almam gerek."

"Peki, benimle okul çıkışında buluş."

Koridorda yürürken, herkesin yüzünde dehşet vardı. Kesinlikle herkesin şimdiden olaydan haberi vardı.

"Allie, sen iyi misin?" diye sordu arkadaşım Sam dolabımın yanına geldiğimde.

"İyi olduğumu söyleyemem." diye dürüstçe cevap verdim.

"Sanırım gelecek hafta boyunca kabus göreceğim. Bedenini görmediğine sevinmelisin."

Gözlerim kocaman açıldı. "O kadar kötü mü?"

"Nefes alıyordu. Sana bunu söyleyebilirim. Ama hepsi hızlıca gerçekleşti. Doktorlar aceleyle onu götürdü. Bedeni kanlıydı ve kollarından biri olması gerektiği gibi gözükmüyordu."

Gözyaşlarım akmakla beni tehtid ederken, gözlerimin karıncalandığını hissediyordum. "Bu korkunç." dedim zar zor duyulabilen bir sesle.

"Evet" yavaşça kafasını salladı.

"Pekala, annem beni bekliyor. Hoşçakal." Sam'e el salladım ve okul çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Bir beden benimle çarpıştı ve karşımda Michael'ı gördüm.

"Michael! Nereye gittin?"

Gözleri kırmızıydı ve göz bebekleri genişlemişti. Hızlıca nefes alıyordu. "Hiç-hiçbir yere."

"İyi misin?" diye sordum.

Gözlerini yumdu ve kafasını salladı. Onu daha sonra arayacaktım.

İç çekerek, topuklarım üzerinde döndüm ve kafamı okul çıkışına yönelttim. Annem arabasında beni bekliyordu ve arabaya doğru ilerleyip koltuğa oturdum.

"Yani, bu şey olurken Luke'un yanında oturuyordun?" diye sordu ve sürmeye başladı.

"Anne. Gerçekten bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

"Tatlım, bir şekilde konuşmak zorundasın. Bir şeyleri çok uzun saklarsan, bu seni çılgına çevirecektir."

different ▸ m.c. ▸ türkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin