Yine geciktim ve özür dileyerek nereye kadar gideceğini bilmiyorum. Cenazeden bahsetmiştim. Üzgünüm.
@murdermuke thank you for your permission
*Allie'nin Ağzından*
"Allie, benimle gelmek ister misin? Luke ile ilgileneceğim." diye sordu annem.
Kafamı kaldırdım. "Evet, beni bırakabilirsin, değil mi?"
"Elbette. Otuz dakika içinde hazır ol." dedi ve kafamı sallayarak onay verdim.
Üst kata çıktım ve hızlıca giyindim. Michael, evden dışarı koştuğunda camın önünde saçlarımı tarıyordum. Hızlıca ayakkabılarımı giydim ve koşarak alt kata indim.
"Yirmi dakika içinde çıkıyoruz, Allie!" diye bağırdı annem ben evden dışarı koşarken.
Arkasından koştum. "Michael!"
Birkaç saniyeliğine arkasına döndü ama koşmaya devam etti. "Michael, dur!"
"Lütfen Allie, uzak dur!"
"Neden?" diye sordum.
"Sadece uzak dur, lütfen." diyerek koşmaya devam etti ve ben onun peşinde koşmaktan yorulmuştum. Birkaç dakika sonra, annemin arabası yanımda durdu.
"Onu takip etme işin bitti mi?" dedi kahkaha atarak.
Gözlerimi devirdim ve arabaya bindim. "Neden benden kaçtığını anlamıyorum."
"Hiçbir fikrim yok ama ona biraz zaman ver. Açıkçası seninle konuşmak istemiyor gibi gözüküyor." dedi hafifçe kıkırdayarak.
Hastaneye giderken araba oldukça sessizdi. İkimiz de kendi düşüncelerimizle meşguldük.
Öncelikle, Michael'ı düşünüyordum. Neden benden kaçtığına dair hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir şey yapmamıştım, değil mi?
Hastaneye yaklaştığımızda, Luke fikirlerimi bulandırıyordu. O iyi miydi? Tanrıya şükürler olsun ki, açık açık hayattaydı.
Umarım daha iyi olurdu. Olanlar gerçekten korkutucuydu. Aynı zamanda, kimse nasıl gerçekleştiğini çözemiyordu. Ve görünüşte, sütunlar oldukça güçlüydü.
Gerçekten iyi olmasını umuyordum. Bedenini o moloz yığının altında düşününce, gözlerim doldu. Onun için çok endişeliydim. Ve birkaç gün önce gerçekleşmiş olsa bile, dürüst olmak gerekirse, hâlâ şoktaydım.
Hastanenin içine yürüdük ve annem ilk önce yapması gereken başka bir işi olduğunu söyledi ve gitmeden önce bana Luke'un oda numarasını verdi. Olabildiği kadar hızla merdivenlerden çıktım. Çünkü asansörün onun odasına çok yavaş gideceğini düşünüyordum.
Luke uyanıktı ve telefonunu kurcalıyordu. Annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın, camın önündeki sandalyede oturuyordu. Luke'un kollarından biri tamamen sarılıydı, el bileğinde bir destek vardı, kafası ve vücudunun her yeri bandajlıydı, ayak bileği, diğer bacağı ve göğsünün etrafı da sarılıydı.
Onu gördüğümde, nefesim kesildi. "Luke!"
Hızlıca bana doğru baktı ve kötü olan suratı karşısında, zorla gülümsedim. "Allie!"
"Aman tanrım. Çok endişelenmiştim. Çok üzgünüm. Daha önce ziyaretine gelemedim çünkü hâlâ şoktaydım ama aman tanr-"
Luke sözümü kesti. "Ben iyiyim, Allie. Sakin olabilirsin. Sadece biraz hırpalanmaydı, hepsi bu." diyerek kıkırdadı ve suratını acıyla buruşturdu.
"Biraz?" diyerek kaşlarımı kaldırdım ve yatağının yanına yürüdüm.
Gözlerini devirdi. "Ah, Allie. Bu annem. Anne, bu da Allie." dedi başını camın oradaki kadına çevirerek.
"Merhaba," diyerek ona gülümsedim.
"Merhaba, ben Liz." diyerek gülümsememe karşılık verdi.
"Sizinle tanıştığıma memnun oldum." dedim başımı sallayarak.
"Biraz yiyecek almaya gidiyorum, siz çocuklar takılın." dedi Luke'un annesi ve odadan çıktı.
"Nasılsın?" diyerek yatağa, yanına oturdum.
"Bok gibi hissediyorum ama hayattayım." dedi zorla gülümseyerek.
"Tam olarak neren zarar gördü?"
"Pekala, sol kolum kırıldı, sağ elimin bileği burkuldu, sağ ayak bileğim ve sol bacağım kırıldı, kafam yarıldı ve kaburga kemiğim ezildi. Ah, ayrıca şiddetli bir sarsıntı geçirdim. Yani bariz olarak kesildi ve ezildi." dedi sanki önemli bir olay değilmiş gibi.
"Bu korkunç." dedim nefesimi tutarak. "Çok üzgünüm."
"Hey." dedi kırık olmayan elini elimin üstüne koyarken.
"Ne kadar burada kalacaksın?" diye sordum yumuşak bir sesle.
"Bir ya da iki hafta. Kan kaybım ve şiddetli sarsıntım yüzünden beni gözlemek istediler." dedi üzgünce.
"Bu berbat. Mümkün olduğunca seni ziyarete geleceğim." dedim gülümseyerek.
"Teşekkürler, Allie." diyerek gülümsememe karşılık verdi.
Annesi içeriye gelene kadar, sıradan şeyler hakkında konuşmaya başladık. İkimiz de konuşuyorduk ve onun annesini tanımak istiyordum. Gerçekten hoş bir bayandı.
Annem beni eve götürmeden önce, yaklaşık bir ya da iki saat boyunca konuştuk.
Luke'u sadece birkaç haftadır tanıyor olduğumu düşünmek zordu. Birbirimize çoktan alışmıştık ve bu onu yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bunun aksine Michael, tanıması zor olandı. Onu bir aydır tanıyordum ve onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Yine de, Luke konuşma konusunda daha kolaydı. Michael'da, Luke'un sahip olmadığı bir şeyler vardı. Henüz ne olduğunu anlayamamıştım ama bu beni içine çekiyordu. Bu şey, Michael'ı tanımak istememi sağlıyordu.
Michael normal biri değildi, ve ben bunu seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
different ▸ m.c. ▸ türkçe
Fanfiction@murdermuke thank you for your permission Onunla tanıştığı andan itibaren Michael'da bir şeyler olduğunu biliyordu.