on dördüncü bölüm

1.7K 152 45
                                    

@murdermuke thank you for your permission

*Michael'ın Ağzından*

"İyi olduğundan emin misin?" diye sordum Allie'ye.

Onun evinde oturuyorduk ve sadece konuşuyorduk fakat o dalmış gibi gözüküyordu. Gülümsemesi gözlerine ulaşmıyordu ve o kadar çok konuşmuyordu. O böyle davranmaya başlayalı birkaç gün olmuştu. 

"Evet, sadece yoruldum."  dedi omuz silkerek. Her seferinde ona ne olduğunu sorduğumda, ya omuz silkiyordu, ya hiçbir şey yok diyordu ya da yoruldum diyordu. 

"Bir şeylerin ters gittiğini biliyorum." dedim koltukta ona doğru dönerek. Ellerini tuttum ve kendi ellerimin arasında aldım. 

"Michael, sorunlarımla seni sıkmak istemiyorum." dedi kıkırdayarak. "Sadece iyi bir gün geçirmiyorum o kadar."

İç çektim ve kucağıma gelmesi için bacaklarımı doğrulttum. "Senin için buradayım, tamam mı? Herhangi bir şey için konuşmak istersen, seni her zaman dinleyeceğimi bilmeni isterim."

Kollarını etrafıma doladı ve kafasını göğsüme gömdü. "Tamam." dedi mırıldanarak. 

"Geçirdiğimiz ilk gecede bana ne dediğini hatırlıyor musun?" dedim yavaşça.

"Sana bir sürü şey söyledim." dedi sessizce kahkaha atarken. 

"Bana sonsuza kadar hatırlayacağım özel bir şey dedin." Gülümsedim. "Bana sorunumu unutmamı söyledin. Bana tamamen normal davranmamı söyledin ve şuan yaptığım bu. Ve hiçbir sorunum yokmuş gibi davrandığımdan beri beni o kadar rahatsız etmemeye başladı. Ve bu neredeyse sorunum yokmuş gibi hissetmemi sağlıyor."

Bu doğruydu. Birkaç hafta önce o günden beri, sesler gitgide uzaklaşmıştı. Şu evimin etrafında olan şeyler sonunda durmuştu ve bundan daha fazla mutlu olamazdım. Elbette seslerin sonsuza kadar gitmeyeceğini biliyordum. Ama belki.. Belki orada değillermiş gibi davranırsam, kimseyi incitmezlerdi. Belki gerçekten kim olduğum gibi normal davranmama izin verirlerdi. 

"Ama Michael, sorunum düzelmeyecek." dedi neredeyse korkuyormuş gibi ve ben gerçekten onu neyin bu kadar korkuttuğunu bilmek istiyordum. 

"Allie," Elimi çenesine koydum ve kafasını bana doğru bakması için kaldırdım. "Sana söz veriyorum ki, tüm sorunlarını geçecek ve bu süreçte ben yanında olacağım. Arkadaşların ve annen de öyle. Hepimiz seni seviyoruz. Sen güçlüsün ve güzelsin. Bunu aşacaksın." 

"Teşekkür ederim, Michael." diyerek gülümsedi ve kollarını boynuma doladı ve ardından dudağıma yavaş bir öpücük kondurdu. 

Güzel kahverengi gözleriyle bana bakıyordu ve gözlerindeki yaşları görebiliyordum. Onu ne incitiyorduysa, ondan nefret ediyordum. Onu incitmek istemiyordum. Dünyadaki en mutlu insan olmayı hak ediyordu.

"Seni seviyorum." diye ağzımdan kaçırdım. Vücudumdaki tüm kanın suratıma ulaştığını hissedebiliyordum. Uzun süredir onu sevdiğimi biliyordum fakat bu onu sevdiğimi sesli bir şekilde söylediğim ilk andı. 

Gülümsedi ve yanakları kızardı. Yüzündeki kocaman bir gülümsemeydi ve gözlerinin içi bile gülüyordu. "Ben de seni seviyorum."

 "Gerçekten mi?" diye sordum şok olmuş bir şekilde Allie gülümserken.

"Gerçekten." dedi yeniden dudaklarımızı birleştirirken. Öpüşmeyi kesmeden, elimi beline yerleştirdim ve bacaklarından destek alarak onu koltuğa yatırdım. Ellerini saçlarıma yerleştirdi ve istemsiz bir şekilde inledim. Dilimi alt dudağına yerleştirdim ve dudaklarını araladı, böylece dillerimiz birleşti. Ellerini tişörtümün altına geçirdiğinde, ben de elimi onun tişörtünün altına geçirdim. 

Yukarıdan gürültülü bir ses geldi ve hızlıca birbirimizden uzaklaştık.

 "Bu da neydi?"  diye sordum hafifçe nefesimi bırakırken.

"Ehm, muhtemelen hiçbir şeydir." dedi hızlıca. 

"Allie," dedim gözlerimi kocaman açarak. "Bu lanet olası şey de ne?"

Yeniden bir gürültü yükseldi ama bu sefer merdivenlerden geliyor gibiydi. Oraya baktım ama hiçbir şey göremedim. 

"Michael, korkuyorum." dedi yalvaran bakışlarla kolumu tutarak. 

"Hayır, lütfen. Hayır, lütfen." diye mırıldandım seslerin geldiği mutfağa doğru yönelirken. 

"Ne biliyorsun Michael?" diye sordu Allie. 

"Allie. Şuan neler oluyor, anlat bana." diyerek ayağa kalktım. 

"Anlatamam. Beni öldürürler." dedi göz yaşları gözlerinden süzülmeye başlarken. 

Lütfen, hayır. 

"Kim, Allie?" diye sordum fakat cevabı çoktan biliyordum. 

Sesler daha da yaklaşırken, "Bilmiyorum!" diyerek hıçkırmaya başladı. 

"Onu rahat bırakın!" diye bağırdım. "Onu bırakın!"

Çok geç, Michael.

Bunları ondan uzak tutmalıydın. 

Onu kurtarmak için çok geç. 

"M-Michael?" diye hıçkırdı. Ve arkama baktı. 

"Siktir, siktir, siktir" Yavaşça arkama döndüm ve güçlü bir kuvvet suratıma vurdu. 

"SANA SÖYLEME DEMİŞTİK." Dışarıdan tiz bir çığlık sesinin geldiğini işittim. 

"Özür dilerim!" diye bağırdı Allie ağlamaya devam edip çömelirken. 

"Lütfen! Onu rahat bırakın!" diye bağırdım Allie'ye doğru koşmaya çalışırken. 

Hıçkırdı. "Hiçbir şey yapamazsın, Michael."

"Hayır, onu bırakın, lütfen! Lütfen bunu yeniden yapmayın! Özür dilerim, lütfen onu bırakın!"  diye yalvarmaya başladım karanlık etrafımı sararken. Önceden her gün gördüğüm belirsiz suratlar şimdi önümde bir şekil alıyordu. 

 "ÇOK GEÇ!" diye bağırdılar. 

Allie acıyla çığlık atınca, sesli bir şekilde ağlamaya başladım. "Durdurun şunu! Lütfen, durdurun şunu!" 

Yerde kıvranıyordu, muhtemelen ona işkence edeceklerdi. Koşmaya başladım ve bir el saçımdan beni kavradı ve çığlık attım. 

"Hayır! Durun!" Yalvarışlarımın gereksiz olduğunu biliyordum. 

Dediğim hiçbir şey onları durdurmayacaktı. Yeniden Allie'ye doğru koşmaya çalıştım. Etrafındaki garip şekil beni ondan uzaklaştırıyordu. 

Allie ağlayarak çığlık atıyordu ve ben bizi ayıran duvarı yıkmaya çalışıyordum. "ALLIE! Aman tanrım, Allie!"

"Neden bunu yapıyorsun?" diye bağırdım. "Neden beni rahat bırakmıyorsun? GİT BURADAN!"

Neden gidemediğimizi biliyorsun.

Allie'nin kollarının ve bacaklarının morardığını ve yaralarından akan kanı görebiliyordum. 

 Göz yaşlarım yere damlıyordu ve nefesim yavaşça kesiliyordu. "YETER!" 

Sevdiğim kız ölmek üzereydi ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Ne kadar aptal olduğuma inanamıyordum. Normal biri olabileceğime, birini incitmeden sevebileceğime inanacak kadar aptaldım.

Burnum kanıyordu fakat ben yüzümden akan kanı önemsemiyordum. Vücudumdan akan kanları da önemsemiyordum. El ve ayak bileklerimi sıkan bir şey hissettim. Gittikçe kuvvetleniyordu. Bacaklarıma kadar ulaşan acıyı yok saydım ve yeniden Allie'ye ulaşmaya çalıştım.

Güç beni yerde sürüklerken, evdeki ışıklar titremeye başladı Hiçbir şey yapamayacağımı fark edene kadar etraftaki şeyleri devirdim. Hayal kırıklığıyla bağırdım. Allie'nin bedeni yakınımdaydı, elimi ona ulaşmak için uzattım. 

Ayak bileğini tuttum ve Allie çığlık attı. Çığlığını, etrafındaki kanlar takip etti. Başımın arkasında sert bir şey hissettim ve bayılırken etrafımdaki tüm renkler siyah beyaza döndü. 

different ▸ m.c. ▸ türkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin