"Arda Avcı."
Bedenim o ismi şiddetle reddederken,kalbim ya oysa diyordu. Ya oysa?ne yapardım ben?
Kapının açılma sesini duyduğumda herkes gibi bende o tarafa baktım. Oyu işte. Aynı bal rengi gözler,aynı bakışlar. Gülüşü bile aynıydı. Azıcık daha yapılıydı artık. Salmıştı kendini. Sakal bırakmıştı. Saçları dağınıktı. Kulaklarını deldirmiş birde. Hep kulaklarını deldirmesini söylerdim ona. Beni henüz görmemişti. Onu izlerken gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Sakince ellerimi ağzıma götürdüm ve çığlığımı hapsettim. Hocayla bir şeyler konuştuktan sonra konuşmaya başladı. "Ben Arda Avcı." Aman Allahım sesi hala muazzamdı. Her duyduğumda bana huzuru getiren o sesi. "İzmir 9 Eylül Üniversitesinden geliyorum. 24 yaşındayım. Aslında mezun olmam gerekiyor fakat ilkokula bir nedenden dolayı geç başladım. " o neden bendim. Sırf benimle birlikte başlamak için geç başlamıştı okula 1 sene.
"Boş bir yere oturabilirsin." Dediğinde sıkıntıyla nefesimi verdim. Her sıralar çift kişilikti ve tek boş yer benimdi. Sıralar mevcut sayısına göre ayarlanmıştı ve biz 17 kişiydik ancak sıralar çift olduğu için 18 kişilikti. Bende ana bölümüm olmadığı için kimseyle kaynaşmamıştım. Arkadaşlarım vardı ama onların yanında insanlar vardı.
Arda sıraların üstünde göz gezinmeye başladığı sırada bana değdi gözleri. En arka sırada oturan bir kıza. İlk tanımadı,geçti beni. Daha sonra durdu. Bakışları yoğunlaştı birden. Gözlerini hızla bana çevirdi. Öyle bir baktıki bana,orada haykırarak ağlamamak için kendimi zor tuttum. Yüzüne baktığım an gözlerinin dolmaya başladığını gördüm. Dayanamayacağımı hissettim bir an. Yanıma ilerlemeye başladığında üstün bir çaba sarfetmek zorunda kalmıştım. Yanıma oturduğu an kokusu doldu bana. O kokuya o kadar hasret kalmıştım ki, o baş döndürücü kokusunu duyunca gözlerimi kapattım.
Hoca derse başladığında kalemi ellerimin arasında çevirmeye başladım. Kafamı ne sol tarafa çeviriyordum, ne de hocaya bakıyordum. O sırada mırıldandığı şarkı bedenimi kaskatı etmeye yetmişti.
Özledim seni,düştüm yollara
Açtım gönlümü,rüzgarına
Bir hayal sanki,bir macera
Yıkıldım,kelimeler paramparçaOna baktığımı hissettiğinde mırıldandığı şarkısına devam ederken bana çevirdi başını ve arkasına yaslandı.
Yandım yandım,yandım yandım ah ki ne yandım
Bana yeniden şarkılar söyleten kadın
Baka baka doyamadım hem kokladımda
Sarhoşluğum geçmedi halaTebessüm ettim gizlice. Bu şarkıyı 18.doğum günümü kutlarken söylemişti. O zamandan bu yana eksik olan tek şey ellerimizin kenetlenmesiydi. Bunun tek suçlusu bendim.
///////////
"Arya senin bugün başka dersin var mı?" Burak'a bakıp başımı olumsuz anlamda salladım "Edebiyata yarın gireceğim" anladığını gösteren sesler çıkardı.
"Aa bu yeni çocuk değil mi ya?" Mine'nin sesiyle hepimiz kapıya çevirdik başımızı. Ordaydı işte. Hayat bana "kaçarsan kovalanırsın" diyordu sanki. Nereye gitsem orada beliriyordu acımı gün yüzüne çıkarmak için sanki.
"Harbiden o. Neydi adı?"
Burağı kısaca "Arda." Diye cevapladm. Burak bana baktı "İzmir'den gelmiş çocuk. Arya sen tanıyor musun?" Sorusuyla heyecan basmıştı beni.
Tam o sırada mine Ardaya seslendi. Hepimiz tekrar bakışlarımızı ona çevirirken o baktı bize. İlk bana baktı. Telefonla konuşuyordu. Kimle konuştuğunu merak etmiştim.
"Gelsene bizle otur istersen." Arda bir an tereddüt etsede,sonra gelmeye başladı. O yaklaşırken önüme döndüm,boğazımı temizledim ve kahve bardağımın kulpuyla oynamaya başladım. Yanımıza oturduğunda bize bir dakka işareti yaptı. Telefonla konuşurken başımızla onayladık onu.
Fırsattan istifade ellerini incelemeye başladım. Eskiden hiç bırakmadığım ellerini. O eller ne ara bu kadar yabancı olmuştu bana?parmaklarından asla çıkarmadığı siyah yüzüklerini takmıştı yine. Siyah deri bilekliğide her zamanki gibi bileğindeydi. Sağ bileğindeki bilekliğini gördüğüm an kocaman gülümsedim. Ona hediye ettiğim bileklikti. Aynısı bende vardı. O bilekliğe baktığım zaman istemsizce kendi bileğime gitti gözlerim.
"Kızım ben sana niye nispet yapayım?İstanbula gittin mi diye sordun gittin dedim bende neresi nispet bunun.....Hay Allahım tamam İpek sen haklısın." İpek ismini duyunca hızla kafamı kaldırdım.
"İpek mi?" Diye sordum istemeden. İpek İzmir'deki en yakın arkadaşımdı.
Arda beni duymuş olacak ki telefonu bana uzattı. Hafif gülümsedim ve telefonu aldım kulağıma.
"Sen beni dinlemiyor musun..Alo Arda?Arda"
Sesini duyunca gözlerimi kapattım ve dudağımı ısırdım. Titreyen sesimle konuştum "Alo?" Benim sesimi duyunca bir derin nefes aldı önce sonra oda titremeye başlayan sesiyle konuştu.
"Arya?Sen misin?" Gülümsedim. "Evet benim." Ağladığını belirten sesler duyunca bende ağlamamak için kendimi zor tuttum. "Kızım nerelerdesin sen?Sen gidince Arda kahroldu,Ceyda Teyze kahroldu,biz kahrolduk kızım ne yaşadın. Ne yaşadında bıraktın bizi. Biz seni her halinle kabul ederdik. Üstesinden gelirdik biz. Biz çok güçlü bi takımdık unuttun mu?Her şeyin üstesinden gelmedik mi biz?Neden bıraktın bizi Arya?" Ağlamaya başlamıştım bile.
"Ne oluyor ya?" Mine'nin sesiyle kısa bir an ona baktım sonra telefona doğru konuşmaya başladım.
"İpek.." kısa bir an hıçkırdım. "Böyle olması gerekiyordu." O an Arda'nın ima dolu bi gülümsemesini duydum. Elindeki çakmakla oynuyordu.
"Ne demek böyle olması gerekiyordu Arya?Ne demek ya benim aklım almıyor." Ağlamam şiddetlendi. "Seni seviyorum." Oda hıçkırdı. "İzmire gelecek misin?" Burnumu çektim "Bilmiyorum. Orası iyi şeyler anımsatmıyor bana." " geldiğinde ara beni". Kıyamıyordu hala bana canımı en çok yakan şey de buydu. "Tamam"
Telefonu Ardaya uzattım. Kısa bir an bana baktı ve aldı telefonu.
"Bize bir şeyler anlatacak mısınız artık" Arda Burağı onayladı. "Anlatacağız. Hatta ben anlatacağım." Bana baktı ve Tekrar Buraka döndü. "Hatta ben anlatacağım"
Derin bir nefes aldı. "Biz Aryayla eskiden aynı apartmanda oturuyorduk. Benim için değeri paha biçilemezdi. Onu ilk gördüğüm anda aşk ne demek anlamıştım. Yaşadığı onca şeye rağmen bir tebessüm etse içim eriyordu. Sırf o mükemmel gülümsemesini görebilmek için kaç sene onu güldürmekle uğraştım. O gülsün diye yapmadığım şey kalmadı. Tek istediğim mutlu olmasıydı. O benim dünümdü,bugünümdü ve yarınımdı. Ve bir gün gitti. O sadece geçmiş oldu o gün. Hiçbir neden yokken hepimizi bırakıp kaçtı. Belki bir şeyler yaşadı. Ve o şeylerden kaçtı. Ama gitti. Ve bitti. Ama ben hala kızamıyorum ona. İçim gidiyor ağlayınca hala. Hala belki bir nedeni vardır diyorum. Belki o nedeni anlatır ve yeniden oluruz diyorum. Ama aklıma hiçbir mantıklı sebep gelmiyor."
Başımı aşağı eğdim. "Senin hiçbir şeyden haberin yok." Elini sertçe masaya vurdu. Sinirli bir sesle konuştu. "Anlat o zaman."
Ağlamaya devam ederken gözlerimi kaçırdım. "Anlatamam."
"Ama ben anlatırım,öyle değilmi kızım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHLARI
Romansababasından dolayı yaşadığı ağır travma nedeniyle sevdiği adamdan ve tüm sevdiklerinden,canından çok sevdiği İzmir'den ayrılmak zorunda kalan Arya, kaçtığı yere sevdiği çocuk Arda'nın gelmesiyle bu kaçmacaya bir son vermişti.Zaman içinde tüm gerçekle...