Kulağıma çok uzaktan gelmeyen bir şarkı sesi ile göz kapaklarımı aralamıştım. Bu muhtemelen Aslı'nın sesiydi. Sesi insana huzur veriyordu. Bambaşka bir dünyada küçük bir çocuk gibi koşup oyun oynarken buluyordum kendimi. Çilek kokulum benim. İçimden huzurlu düşüncelere dalarken bugün yeni okulumun ilk günü olduğu aklıma gelmişti ve hemen kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Yatağımdan kalkarken Aslı'yı dinlemeye devam ediyordum.
"Sevdik sevdalandık kördüğümle bağlandık , öyle ayrı gayrı olmaz olmaz. Duysa alem duysa dert etme derdin buysa ,artık ayrı gayrı olmaz olmaz..."
Yatağımı topladıktan sonra ilk işim lavaboya gitmek olmuştu. Daha sonra da banyo. Banyoya girdiğimde ilk önce ellerimi ve yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım, suratıma nemlendirici bir krem sürdükten sonra odama geri döndüm. Biz okul sabahları pek kahvaltı yapamazdık bu yüzden mutfağa inme gereği duymamıştım. Babaanneme sabah bizim için kalkmasına gerek olmadığını söylediğimiz için uyanmamıştı. Odaya girdiğimde kızlar giyinmiş ve daha güzel bir görünüm kazanmak için birkaç şey yapıyorlardı. Dolabımı açıp siyah kotumu ve bordo boğazlı bir kazak çıkardım. Kıyafetlerimi de giydikten sonra etrafa saçma sapan bakışlar atmaya başladım. Ben diğer kızlar gibi sabah erkenden kalkıp saçlarıma şekil vermekten hoşlanmazdım. Ama yeni okulumuzun ilk günü olacağı için görünümüme biraz daha dikkat etmeye karar verince Aslı'nın makyaj çantasından hafif kırmızılık veren dudak balmını, çiçek kokulu kremini ve rimelini almıştım. Dudaklarıma kirazlı balmı , kirpiklerime de çok ağır olmayacak şekilde rimeli sürmüş daha sonra kokulu kremi de ellerime ve yanaklarıma sürerek yerlerine geri koymuştum. Saçlarımı açık bırakıp sağ tarafa doğru yatırmıştım. Kızlar da işlerini halletmiş gibi görünüyorlardı, çantama bir defter ve kalem kutumu koyarak aşağıya indim. Kızlar da merdivenden karınca sürüsü misali indiklerinde kapıya doğru ilerleyip ayakkabılarımızı giydik. Dışarıda hava yağmurlu olmadığı için bot yerine siyah spor ayakkabılarımı giymeyi tercih etmiştim. Mont giyilecek kadar soğuk değildi hava ama normal bir kazak ile çıkılacak kadar da sıcak değildi. Üzerimde yünden boğazlı kazağım olduğu için ben mont giymeye ihtiyaç duymamıştım. Kapıdan çıktığımızda Esin taksi çağırmak için telefonunu cebinden çıkardı ve adresi vererek duraktan bir taksi istedi. Taksiyi beklerken Sude sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki konuşmaya başladı.
"Şşt baklava fındık baksana fıstık."
Bunu bana söylediğini fark ettiğimde sırıtarak ona baktım ve göz kırptım. Sude her zaman ben göz kırpınca çok yakışıklı olduğumu söylerdi. Evet çekici veya güzel değil, düz yakışıklı.
"Kızlar yalnız okula gidince tüm gözler bizim üzerimizde olacak! Ay çok güzeliz be!" Aslı'nın lafına anlamsızca gülerken Esin araya atladı.
"Sıfır kilometre yeni bir araba alırım. Arkama Aslı'yı atarım ve kaçarım aman her yeri toz dumana katarım!"
Esin her ne kadar sakin bir kız olsa da arada böyle espriler yapar, hatta genellikle şarkıları bizim üzerimizde değiştirirdi. Biz aramızda şakalaşırken taksi çoktan gelmişti. Hepimiz taksiye bindikten sonra okulu tarif ettik ve yirmi dakika geçmeden okulun önüne vardık. Okulun bahçesinden içeri girdikten sonra biraz ilerledik. Etrafta ahşap banklar, kamelyalar, basketbol sahası ve bu tarz birçok alternatif vardı. Basketbol sahası hemen okulun karşısındaydı. Okulu incelemek için hepimiz sahanın önüne gittik. Dördümüz de okulu incelerken bir anda Esin'in acı dolu çığlığı ile irkildim. Korkuyla başımı ona çevirdiğimde kafasını tutuyordu. Aslıya baktığımda tedirgin bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜM
Teen FictionZira sen benim gökyüzümdeki tek bulutsun... Insanlar değişir mi ? Geçmiş zamanlarda yaşadıkları travmaları atlatıp yeni bir hayata başlayabilirler mi ? Bir kişide kaybettikleri güveni yeni bir kişide sonsuza dek saklayabilirler mi? Neden olmasın ki...