altı

582 72 47
                                    

Bilinmeyen numara: İyi akşamlar, noona. Ben maknae Jungkook.

Bilinmeyen numara: Numaranı Hoseok-ie hyung'un telefonundan çaldım :)

Bilinmeyen numara: Biz yanınızdan ayrıldıktan sonra bir şey mi oldu? Hyung çok üzgün :(

Ben: Git hyung'a sor.

Maknae: :'(

Maknae: Sen hiç üzgünken hyung'un yanına yaklaştın mı :(

Maknae: Beni hiç mi sevmedin? Yoksa bir saygısızlığımı mı gördün?

Ben: Ben uyuyorum, Jungkook.

Maknae: Noona bekle!

Ben: ??

Maknae: Yapabileceğim bir şey var mı?

Ben: Bir şeyler yediğinden emin ol, biz yemek yemeden ayrıldık.

Jungkook bunun üzerine bir şey dememişti, ben de yatağımda diğer tarafa dönmüştüm. Yarın sabah kütüphaneye gidecek ve tezim üzerinde çalışacak, akşama doğru da eve dönüp bir haftalık yemeğimi hazırlayacaktım. Hafta içi derslerim olduğu ve genel olarak işten yorgun çıktığım için yemek yapmaya ne vaktim ne de enerjim oluyordu: tatil günümden tüm haftanın planını yapmak en sağlıklısıydı.

Jungkook tekrar mesaj atmadı ama Hoseok attı. Keşke atmasaydı.

Hoseok-ah: Özür dilerim.

**

Kütüphaneden yorgun argın dönmüş, kendime oturup beş dakikalığına dinlenme fırsatı bile vermemiştim. Bir defa oturursam biliyordum ki üşenecek ve tüm hafta aç kalmayı göze alarak yemek yapmayacaktım. Hoseok da tüm gün aklımdan çıkmamıştı zaten. Tezime veremediğim ilgi ve dikkati yemeğime verip onu biraz da olsa düşüncelerimden uzak tutmak istiyordum.

Haksızdı, suçluydu da. Peki ben niye onu şimdiden bu kadar özlemiştim? Niye bu kadar üzgündüm?

Yukgaejang yapmak üzere kolları sıvadım. Çok güzel yemek yapardım, övünmek gibi olmasındı ama tam evlenilecek insandım. Partnerim bilmiyorduysa ona aç kalmamayı öğretir, hayatta kalmasını falan da sağlardım. Tabi bende partner yoktu. Olmasını istediğim de olmadan bitmişti.

Etin pişmesini beklerken biraz internette takıldım, Hoseok'un mixtape'ini çalmaktan son anda kaçınıp Twitter uygulamama girdim ama anasayfama direkt BTS'in tweetlerinden biri düşünce elim ayağım titremişti. Grupta favorim olan V-ssi'nin bir fotoğrafıydı ama arka planının bir köşesinde Hoseok'un saçlarının ucu görünüyordu.

Pis herif, beni aşmış ve photoshoot çekmişti. Yazıklar olsundu.

Somurtarak telefonu bıraktım ve piştiğini umduğum eti parçalara ayırmak üzere yeniden yerimden kalktım. Yemeği bir an önce hazırlayıp yatağa gidecektim. Yarın cumartesiydi, kim bilir dükkan nasıl kalabalık olacaktı.

Yemeği yaptım, tadına bakıp kendimi tebrik ettim ve dolaba kaldırdım. Duşa girip saat on birde geceyi sonlandırmaya karar verdim. Yorganım beni öyle içten karşıladı ki ağlayacaktım.

Hoseok mesaj atacak mıydı? Her gece mesaj atardı bana, hem de yatağa girdiğim zamanı sezmiş gibi, alarmımı kurduğum sırada atardı. Hep iyi geceler, yazardı; dünse özür dilemişti. Cevap vermemiştim, bu gece yazmama olasılığı çok yüksekti. Yine de, tanrı biliyor ya, yastığa başımı mesaj bildirim sesini duyma umuduyla koymuştum. Hafif bir uykuya daldım, sesi duyduğum an uyanacaktım.

coffee // jhsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin