"Nari?" Koltuğa oturan Hoseok beni daldığım uykumdan uyandırmıştı. Suratında anlayışlı ama suçlu bir ifadeyle bana gülümsüyordu, elinde bir subway poşeti vardı. "Benim yüzümden uykusuz kaldın, değil mi?"
Esnemem bitince elindeki poşete uzandım. "Evet."
Aldığı sandviçlerden birini bana verdi, ben etrafına sarılmış kağıdı yırtarken o, üzerindeki montu çıkarıyordu. "Sevdin mi?"
Lokmamı çiğnerken başımı sallayarak onu onayladım. "En sevdiğim, acısı da tam yerinde."
Gülümseyip kendi sandviçini yemeye başladı. "Akşam seni almaya geleyim, güzel bir yerde yiyelim, ne dersin?"
"Ders çalışmam lazım." dedim düşen suratımla. Evet, artık sevgiliydik. Evet, artık onunla canım her istediğinde vakit geçirebilmeliydim; ama işler öyle yürümüyordu. Hala bir öğrenciydim.
"Ah, doğru." dedi Hoseok, bakışları sandviçindeydi. Dolu ağzımla ona öylece bakakaldım, zamanımı onunla harcamaktan daha çok istediğim bir şey yoktu; hele ki yarım saat içinde Sujin'in olduğu o dükkana dönüp dört saat daha çalışacak olduğumu düşününce, akşamı onunla kapatmayı her şeyden çok istiyordum. Günümün stresini alıp beni yarına hazırlayacağını biliyordum çünkü.
"Ya da bugün çalışmasam da olur." dedim gülerek, ağzım dolu olduğu için bunu yapmam hiç kolay olmamıştı ama Hoseok iğrenmemiş, aksine benim gibi gülmüştü.
"Boşver," dedi omuz silkerek ve sandviçinden bir ısırık aldı.
"Boşver değil, cidden, bir güncük çalışmasam da olur."
"Hayır olmaz," dedi kesin bir sesle ve konunun kapandığını anladım. "Ben ders çalıştığını unuttuğum için böyle bir teklif sunmuştum." Yüzümdeki ifadeyi görünce sıcacık gülümsedi. "Yemeğe perşembe günü gideriz, tamam mı?"
Tek kelime etmeden yüzüne bakmaya devam ettim, belki yavru köpek bakışlarım onu ikna ederdi?
İç geçirdi. "Hayır, dedim, Nari."
Oflayarak kaşlarımı çattım. "Daha on dakikadır sevgiliyiz, ne olur kavga etmeyelim." dedi sarkan dudaklarıma bakarak ama umurumda değildi. Benimle konuşmaya cesaret bulduğundan beri dükkana gelip uzun uzun oturmuyordu; resmen onunla değilken onu daha çok görüyordum.
"Akşam almaya geleceğim seni." dedi çenemi tutarak. Hareketiyle beraber bakışlarımı yüzüne çıkarmıştım. "Aslına bakarsan seni her akşam almaya gelmeyi düşünüyorum. Zaten uykusuzsun, ders çalışmak istemiyorsan da şöyle güzel bir uyku çekersin. Yarın pazar, mesain uzun. Dinlenmen lazım."
"Sen beni yormuyorsun ki!" diye karşılık verdim. Bu çıkışımı beklemiyordu, çenemdeki parmakları tenimde kaskatı kesilmişti ve irice açtığı gözlerinden şaşkınlık akıyordu. Evlilik çağındasın sen, diye bağırdı iç sesim. Israr etmesene adama!
"Ben-"
"Ya da haklısın, uyuyayım ben." deyip çenemi parmaklarından kurtardım ve sandviçimi yemeye devam ettim. "Yarın pazar, evet, unutmuşum, haha."
Hoseok az önce ne oldu, diye çığlık atan surat ifadesiyle birkaç saniye daha beni izlemeye devam etti ama sonra bir şey demeyip sandviçine döndü. İkimiz de yemeğimizi bitirince ona teşekkür ettim, saat bire çeyrek vardı. Çok hızlı yemiştik.
"Jimin şu sıralar yemek yapmaya sardı." dedi sessizliği bozma amacıyla. "Bir gün gel, sana da yapsın."
"Tabi." Bakışlarımı ona çevirdim. "Dükkana gelecek misin şimdi?"