Tam da o anda birden dünyanın 4 bir yanında şimşekler ve yıldırımlar koptu. Kimse neler olduğunu anlayamadı. Tabii ben de.
O anda o yıldırımla birlikte yükseldim. Sanki o yıldırım gelip beni aldı ve yükseltmeye başladı. Korkuyordum. Ne olduğunu anlamamıştım.
Birden durduk. Ve karşımda upuzuun, sonu gelmeyen bir merdivende buldum kendimi. Of burayı kim çıkacaktı şimdi?
Yavaş yavaş ne olduğunu anlayamayarak etrafımı da inceleyerek yukarı çıktım.
Nihayet sonuna geldim derken daha çook yolumun olduğunu anladım.
Burası sanki gökyüzünde büyük bir ada gibiydi. Sadece merdivenler vardı. Çevresinde hiçbir şey yoktu. Uçsuz bucaksız bir yerdi. Merdivenler krem rengiydi. Çok güzeldi tabii.
Sonuna geldim ve karşımdaki şeye şaşkınlıkla bakakaldım. İnanılmazdı. Burası bizim ülkemizden bile büyük gibiydi. Kocaman kapısı bile bizim şehir kadardı zaten.
Kapıya gelip tam olarak kapının ortasında bulunan saat benzeri zile bastığım anda gösterişli kapı önümde açıldı. Harikaydı.
Tam da o anda karşımda bir grup insan vardı. Onları incelemeye baktığımda gözlerimi alamadım. Hepsini tekrar inceledim ve hepsinin birbirinden kusursuz, mükemmel tek kelimeyle muhteşem varlıklar olduğunu gördüm. Şaşkınlıktan ağzımın açık kaldığı anda uzun dalgalı sarı saçları ve yeşil gözleri olan bir kadın o yumuşak ve güzel sesiyle bana seslendi:
-Hoşgeldin Drave! Biz de seni bekliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Tanrı
AdventureYunan mitolojisindeki tanrıları düşünün. Harika olmalılar. Bir de o tanrılardan biri olmak için aday olduğunuzu düşünün. Bu inanılmaz. İşte Drave'in başına gelen şey tam da bu. "Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu...