Zeka

382 19 1
                                    

O gün gelmişti. Kader günlerimden biri. Erken uyandım çünkü sınav 10'daydı. Bunların hepsi hala bir şaka gibi geliyordu bana. Güzel bir şaka. Yüzümü yıkadım, dişimi fırçaladım, giyindim ve koca bir "off" çekip kapıyı açtım.

Dışarıya çıkınca tüm kapıların kapalı olduğunu gördüm. Pencereler ve merdivenler yok olmuştu. Neler oluyordu?

Ne yapacağımı kestirene kadar 10 dakika geçmişti. Merdiven olmadığı için aşağıya inemiyordum. Ve aniden ayağıma değen suyu hissettim.

Yere baktığımda suyun bileğim seviyesindeydi. Ne yapacaktım ben? Bunları Hermes mi yapmıştı?

"Neler oluyor?!!??!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Holun sonundaki odadan bir sesi geldi. Babamın sesi!

Koşarak o odaya girdim. Odayı açtığımda su seviyesi yükseldi. Ama ses bu odadan geliyordu? Şimdi ise benim odamdan... Bunlar olurken su seviyesi kendini aşmıştı. Dizlerime kadar su geliyordu.

Kendi odama yöneldim. Odaya girince hiç ıslanmamış olduğunu gördüm. Bu ses sadece bir kayıttı. Kayıdı kapattım. Hemen bir çıkış yolu bul ak için etrafıma baktım.

Tam da o anda bana doğru gelen elektrik kablosunu gördüm. Tahta birşey ile vurmam gerektiğini bilyordum. Ve eğer suya değerse ölecektim. Zaten biraz çıkıkolan kapı kirişini kopardım ve elektrik kablosunun ucuna vurdum. Elektrik kablosu, tavanda asılı kaldı. Ucunu ezmiştim. Artık elektrik gelmiyecekti.

Buradan çıkacaktım. Ama önce su akan yeri bulmalı ve akmasını durdurmalıydım.

Etrafıma bakarken aklıma odamın hiç ıslanmadığı geldi. Odamda bir yerlerde olmalıydı bu suyun aktığı yer. Odamın girişinde yan tarafta priz diye bildiğim bir şey vardı. Hemen onu inceledim. Kafamı suyun içine sokup baktım. Su buradan akıyordu. Hemen tişörtümü çıkardım ve orayı tıkadım. Su artık yükselmiyordu. Ama nasıl çıkacaktım?

Suyun yüzeyinde olan Dumbballı gördüm. Normalde batması gerekirdi. Ama yüzeydeydi. O anda bu suda hiçbir şeyin batmadığını anladım.

Aşağısıyla bir bağlantım yoktu. Merdivenler ve pencereler yok olmuştu. O zaman tavandan çıkacaktım. Tavana bakınca güneş ışınınının çıktığı yeri gördüm. Oradan çıkacaktım.

Hemen musluğa tıkadığım tişörtümü aldım ve musluk akmaya devam etti. Gidip kapıları açtım. Böylece su seviyesi yükseldi. Kurtulacaktım.

Su seviyesi boyumu geçti ve anladığım gibi istesem de batamıyordum. Yükseldim. Yükseldim. Sonunda tavana yaklaşınca hala elimde olan tahtanın ucuyla güneş ışığının geldiği yeri açtım. Vurdum ve sonunda benim çıkabileceğim boyuta geldi.

Çıktık ve çatının çok yüksek olduğunı gördüm. Ama hamağın yanındaki ağaç çok yüksek ve genişti. Hamak evden çok uzaktaydı ama ağacın dalları eve uzanıyordu. Dallardan birine atladım ve yavaş yavaş hamağa doğru gittim. Hamağa indim ve oturdum. Derin bir oh çektim.

İşte o anda uyandım.. Bir dakika?! Ne?!! Hepsi bir rüya mıydı? Tanrıların "Heeeey! Yaşasın!!!" sesleriyle irkildim. Burası benim odam değildi.

"Neler oluyorr?" diye sordum.

Athena, "Tebrikler Drave! İlk testi geçtin! Zeka testini!" dedi.

Bunların hepsi bir testti. Çok mutlu oldum. Kahkaham ve gözyaşlarım görülmeye değerdi. Çok mutluydum.

"Teşekkürler" diyip Athena'ya sarıldım. Ve heresin tek tel tebriklerini kabul ettim. Birisi hariç. Hermes bir köşeye oturmuş bizi izliyordu. Mutsuz olmuş gibiydi. Ama umrumda bile değildi.

Bu ay ise çok güzel geçmişti. Herkes benimle ilgileniyor, resmen üzerime titriyorlardı. Çok değerliymişim gibi davranıyorlardı. Bana bunu çok fazla hissettiriyorlardı.

Burada çok mutluydum.

Kiralık TanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin