Tek bir sınav. Ölüp ölmeyeceğimi hatta tanrı olabilip olamayacağımı öğrenmek için tek bir sınav kaldı.
Yeni keşfettiğim gücüm fazlasıyla işe yarıyor gibi. En azından Hermes'i benden uzak tutmaya yetiyor.
Ama sevdiğimi bana hiç mi hiç yaklaştırmıyordu. Onu seviyordum. Ve kesinlikle onun bana karşı hislerini öğrenmem lazımdı. Ah benim biricik Lotisim..
Tanrım bu Hestia gerçekten mükemmel birisi! Sürekli birlikte zaman geçiriyoruz. Hem eğleniyorum hem de onun bana yaydığı huzur hissiyle yeteneğimi geliştiriyordum.
Gene o günlerden birindeydik. Bahçede bir ağacın yanına oturmuş konuşuyorduk.
"Ee canım, yeteneğinle ile ilgili yeni şeyler keşfettin mi?"
"Şuanlık hayır. Seninle bu yüzden burada olduğumuzu sanıyordum?"
"Tabi bu da konularımızdan biri. Benim sana asıl sormak istediğim birşey var. Bana buraa gelmede önceki hayatını anlat. Mesela ailen?"
"Babam çok iyi biridir. Saçları ak düşmüş ama hala karizmatik bir adamdır. Arkadaş çevresi çok olsa da en sevdiği kişinin ben olduğumu söylüyor. Şey, benim annem yok. Bizi terk etmiş. Tam da ben doğduğum gün. Kulağa ne kadar zalimce gelse de, b'nce kesinlikle geçerli bir sebebi var. Kesinlikle bizi terk etmek zorunda kaldı. Bilmiyorum, sadece böyle hissediyorum işte." O da neydi? Hestia'nın gözündeki yaş mıydı? Ağlıyor muydu yoksa??
"S-sen ağlıyorsun! Neyin var senin?" Elimle gözünden akan yaşları sildim.
"Birşeyim yok benim, iyiyim ben. Ş-şey benim unuttuğum bir işim varı. O-odamda." Apar topar ayağa kalktı ve yürümeye başladı.
"Ee ama yeteneğime çalışacaktık??!" diye arkadan bağırsam da pek işe yaramadı.
Canım sıkışmıştı. Bir ateş topu yapıp karşıya fırlattım. Aslında demir kasayı hedef alsam da bir ağacın dallarına denk geldi. Kahretsin! Ne yapacaktım ben şimdi? İşte şimdi işim bitmişti. Etrafında birçok ağaç vardı. Kesinlikle alev daha da büyüyecekti. Ne yapacağımı bilemeyerek ortada kalakalmıştım ki birden su sesi duydum. Arkama bakınca Lotis'in elindeki su kütlesiyle bana yani ağaca doğru koştuğunu gördüm.
Ah benim canım Lotisim. O harikaydı. Tam olarak mükemmeldi. Onu uzun zamandır onu görmüyordum. Şimdi bana doğru koşarken yangını tamamen unutmuştum.
Benimle aynı yere gelince su kütlesini fırlattı ama yeterli olmadı. O da elleriyle anlamadığım hareketle yaparak bir su kütlesini bize doğru sürükledi ve tamamını ağaca boşalttı. Yangın durdu. Her yer su içindeydi.
"Selam" dedi Lotis gülümseyerek.
"Selam"
"İyi bir takım olduk gibi ha?"
"Evet gerçekten öyle. Sen yetişmeseydin ne yapardım bilmiyorum doğrusu."
"Büyütme canım"
"Nasılsın? Uzun zaman oldu."
"Evet çok oldu görüşmeyeli. İyiyim ben asıl sen nasılsın? Babamdan alıyorum haberleri, ateşe hükmediyormuşsun? Bu harika birşey!"
"He evet ama daha amatör sayılırım. Ayrıca büyütmeye gerek yok, sen de suya hükmediyorsun sonuçta."
"Ben ilk başlarda felakettim. Gerçekten hiç yapamıyordum. Hatta bir keresinde okulun su borularını patlatmıştım. Tam 3 gün tatil verilmişti. Bana ceza olarak 1 ay dışarı çıkamama cezası vermişlerd. Çok sıkıcıydı."
Bir kahkaha attım. "Ben de neredeyse evi yakıyordum."
O da kahkaha attı.
"Üzgünüm senden uzak durmaya çalışıyordum. Babam yüzünden. Yani o seninle görüşmemi istemiyor. Ama ben istiyorum." Ağzından çıkan bu sözler bende içime düşen bir ateşe neden oldu. Yoksa o da beni mi seviyordu?
"Biliyorum" diye fısıldadım.
"N-nasıl??"
"Babanla konuşmanıza kulak misafiri oldum. Özür dilerim."
"B-ben üzgünüm Drave, g-gerçekten b-ben konuşmak istiyorum."
"Hadi git. Baban görürse ikimiz için de iyi olmaz. Hadi git." dedim.
"Tamam. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Uzaklaşmaya başladı. Birden arkasına döndü ve yanıma küçük adımlarla geldi. "Birlikte biraz oturalım mı?" Diye sordu.
Birlikte ağacın kenarına oturduk ve günbatımını izledik. Sessizliği ikimiz de bozmadık.
Bir gün daha batmıştı ve yarın sınav vardı. Sınav umrumda bile değildi. Sadece Lotisle sevgili olmak istiyordum. Sınavı onun için kazanacaktım.
"Gitmelisin, geç oldu."
"Biliyorum, ama gitmek istemiyorum. Bu manzara karşısında o kadar huzurluyum ki.."
"Ben de ama baban böyle düşünmeyecektir."
"Haklısın gideyim ben" dedi.
Birlikte şelaleye doğru yürüdük. Şelaleye gelince yanağıma bir öpücük kondurdu ve uzaklaştı.
--------------
Sınav günü gelmişti. Gene herzamanki rutinle kalktım ve dışarıya çıktım. Hestiayı bulunca sevindim.
"Günaydın Hestia, sınav günüm. Ne yapmalıyım?"
"Bahçeye çık ve hamakta bekle hayatım."
Onaylarcasına başımı salladım ve dışarıya çıkıp hamağa oturdum. Hamak gıcırdıyordu. Tamir işlerinde iyi olduğumdan bir gün tamir edebileceğimi düşündüm. Tabi hayatta kalırsam.
Bir süre sonra Hestia geldi ve beni aldı.
"Hadi tatlım, taşlara gidiyoruz."
Birlikte cesaret sınavımın yapıldığı yere geldik. Tek değişiklik taşlık alandaki beyaz çizgi ve üzerinde asılı halde bulunan bir ipti.
Sınav anlattılar. Mantığı çok basitti. İyiliklerim ve kötülüklerim ölçülecek. Her 10 iyilikte ip bir tık daha taşlık bölgeye yaklaşacak. (Yani güvenli bölgeye) Her 10 kötülükte de bir tık daha ip boşluğa gidecek. İp kesilecek ve hangisi daha çoksa o tarafa düşeceğim.
Kötülük fazlaysa, öleceğim; iyilik fazlaysa,
BİR TANRI OLACAĞIM!
HEYECANLI BİR YERDE KESTİM AMA BİRAZ HEYECAN İYİDİR ÖYLE DEĞİL Mİ?
DRAVE NASIL OLMUŞ AMA :d MULTİMEDİADA.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Tanrı
Phiêu lưuYunan mitolojisindeki tanrıları düşünün. Harika olmalılar. Bir de o tanrılardan biri olmak için aday olduğunuzu düşünün. Bu inanılmaz. İşte Drave'in başına gelen şey tam da bu. "Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu...