KEYİFLİ OKUMALAR :)
Hey!
Drave?
İyi misin?
Değilim. Değildim. Bu son olanlar inanılmazdı. Hala inanamıyordum.
"Evet Drave, ben, ben üzgünüm. Senden bu gerçeği saklamamalıydım. Ben senin annenim. Beni affet."
Bu cümleler beni bitirmeye yetti. Tabi ya, sarı saçlı, mavi gözlü, benimle fazlasıyla ilgileniyordu, bir anne şefkati vardı ve tanrılar hiç yaşlanmaz ki?!
Ne kadar aptalım. Beni oturttukları koltuktan ayağa kalktım ve evden bir hışımla çıktım. Kimsenin yüzüne bakmamıştım. Kapıyı kapattım ve asansörü çağırdım. Ama çok aşağıdaydı. Beklemedim. Merdivenlerden indin. Tam dış kapıyı açmıştım ki karşımda o bilindik simayla karşılaştım.
Zeus.
Günlük kıyafetler giymişti. Garip görünüyordu. Bizi arıyor olmalıydı.
Hemen merdivenlere atıldım ve yukarıya koştum.
Kapıyı kırarcasına çaldım. Açan kişi babamdı. Yüzünden şaşkınlığı ve üzüntüsü belli oluyordu. Annemin gelisi beni etkilediği kadar onu da etkilemii olmalıydı.
"Zeus! Geliyor!"
Bu cümlem evdeki herkesi ayağa kaldırıp korkutmaya yetmişti.
Lotis yanıma gelip "Ne diyorsun? Nereye geliyor?" dedi.
"Buraya" dedim.
"Ne yapacağız şimdi? Bizi bulacaktır!" dedi Hestia.
"Yangın, yangın merdiveni!" diye atıldı babam.
Kaçmalıydık. Ama bizi bulabilirlerdi.
Hemen yangın merdivenine koştuk. Babama baktım. Masanın üzerinde duran ve eskilerden annem babam ve benim bulunduğum resmi aldı.
Hep birlikte yangın merdiveninden indik. Evin kapısını kilitledim. Kaçtığımızı anlamasınlar diye.
Merdivenden indiğimizde köşede Hermes'i gördüm. Etrafına bakıyordu.
Diğer tarafa bakarken Lotisi elinden tutup karşıya geçirdim ve ilerledik. Babam da aynı şeyi yaptı.
Yürüdük, yürüdük.
Gideceğimiz yer suya yakın ve ağaçlık bir yer olmalıydı. Nereye gideceğimizi biliyordum.
Bulunduğumuz eyalette bir dağ vardı. Dağın eteğinde orman başlıyordu. İlerisinde de büyük bir göl vardı. Bingo!
Orası nereden baksak 4 kilometreydi. Arabamızda ön sokakta kaldığından, tabana kuvvet.
Yürürken kolumda olan Lotis beni bıraktı ve ileriden yürüdü. Tam o sırada koluma Hestia girdi. Konuşmadık.
Sadece yürüdük.
Sonunda Lotis "Geldik!" diye bağırınca kolumdan çıktı. Herkes mahvolmuştu. Çok yorgunduk. Karşıma bakınca suyun havaya kalktığını gördüm. Lotise bakıp güldüm. O da gülerek omuz silkti. Babamlar oturunca ben de bir ateş yaktım. Lotis ise eliyle musluk yapıp su içmemizi sağladı. Arkamızdaki mağara yatacağımız yerdi.
Ateşin yanında ısınmaya çalışırken Lotis mırıldanmaya başladı. Eskiden ninni olarak söylenen Safe and Sound'u söylüyordu. Ah sesi ne kadar mükemmel geliyordu.
Tam nakarat kısmı gelmişti ki su yarıldı. İçinden tabi ki Poseidon çıktı. Aman tanrım! Poseidon mu?
Lotise sarıldım ve arkama geçmesini sağladım. Elimi yumruk yaparak ateşi yaktım. Herkes hazırola geçmişti. Yırtık kıyafetlerinin üzerine bir hırka giyen Hestia babamın arkasına saklandı. Ne yani, öylece barışmışlar mıydı? Bunca seneden sonra.
Poseidon gösterişini yapıp yanımıza gelmişti işte.
"Korkmayın, buraya sadece kızımı görmeye geldim." dedi.
"O seni görmek istemiyor. Git buradan!" dedim.
"Maalesef gidemem. Kızıma birşey sormam gerekiyor. Cevabımı alır almaz gideceğim ve yerinizi kimseye söylemeyeceğim. Yemin ederim." dedi.
Ne yani? Böylece bırakıp gidecek miydi? Hiç sanmıyorum.
Lotis arkamdan yavaşça çıkarak, "Baba?" dedi üzgün bir ses tonuylar.
"Kızım iyi misin?"
"Evet baba, çok iyiyim."
"Şimdi sana soru soracağım. Cevabını iyi düşün. Unutma, sen benim kızımsın, kalp atışından yalan söyleyip söylediğini anlarım."
"Tamam babacım."
"Sen, Drave'i gerçekten seviyor musun?"
Hiç düşünmeden, "Evet, hem de herşeyden, herkesten çok" dedi Lotis.
Aradan 2 saat gibi gelen bir 2 dakika geçti.
Tamam kızım. Gidiyorum. Merak etme, yerinizi kimseye söylemeyeceğim. Seni çok, çok seviyorum."
"Ben de baba."
Aklıma takılan soruyu sordum, "Bizi nasıl buldun?"
Poseidon cevapladı, "Annen seni nasıl bulduysa öyle."
Havalanıp suya atladı. Gittiği yerden bir kolye düştü ve Lotis havada kaptı.
"Bu onun bana çocukken verdiği kolye, giderken almayı unutmuştum." dedi. Kolye sudan gibiydi. Belki de gerçekten sudandı.
Ateşin yanına geçerken Lotis kolyeye bakıyordu, babam bir köşede oturuyordu. Hestia yanıma oturdu. Konuşmaya başladı.
"Şuan sana başımdan geçenleri anlatıcam. Lütfen sözümü kesme oğlum.
Ben bir süre yeryüzünde yaşadım. Ama burası çok zor. Birgün deniz kenarın gittim ve tam yıçukarı çıkacaktım ki babanı gördüm. Baban benim ne yaptığımı anlayamaaz şekilde bana bakıyordu. Tam olayları anlatmaya başlayacaktım ben susturdu ve 'Nerden geldiğin, kim olduğun umrumda değil.' dedi ve beni öptü. Bundan sonra yeryüzünde yaşamaya karar verdim. Bir süre babanla yaşadık. Sonra sen oldun. Sonrasında Zeus beni çağırdı ve eğer gelmezsen tanrıçalığın düşer ve seni, sevdiğin adamı ve çocuğunu öldürürüz dedi. Ben de seni bırakırsam daha iyi olacağını düşündüm. Yoksa sen ölecektin! Ne yapabilirdim ki? Gittim. Birgün senin geleceğini biliyordum. O gün yukarıya geldiğinde doğru bildiğimi anladım. O gün sana uzunca sarıldım. Eee bunca birikmiş özlem. Sonra sen gittin. Buraya geri döndün. Ben de seni korumak için ve bulmalarını engellemek için buraya geldim. Üstüm başım yırtıktı çünkü bu yeryüzünü unutmuşum. Bir köpeği sevdim ve heryerimi parçaladı. Ehehehehe. Poseidonun bizi nasıl bulduğunu sorarsan, tanrı ve tanrıçaların çocuklarıyla arasıyla bir bağ vardır ve bu bağ diğer tanrı ve tanrıçalar arasında görülür. Poseidon bunu kastetti işte. Ben de seni bu bağ ile buldum. Büyük ihtimalle Poseidon da kaçmış oradan. İşte böyle. Herşeyi biliyorsun artık. Seni korumak için gittim oğlum. Orada seninle ilgili herşeyi görüyordum. Tüm yaşadığın önemli şeyleri."
Normalde ağlamazdım ama şuan ağlıyordum. Anneme sarıldım. "Anne seni seviyorum" dedim. "Ben de oğlum" dedi. Babam da oturduğu yerden kalktı. Ve bize sarıldı. Sonra Lotisi gördüm ve "Haydi sen de gel sevgilim" dedim. Geldi ve hep birlikte sarıldık.
Bir süre durduk ve gözyaşlarımı silip "Haydi sulugözler, bırakın ağlamayı diyip sevgi yumağını dağıttım. Bir süre daha oturduk ve gelirken topladığımız meyveleri yedik.
Uyuduk.
Çalan siren sesleriyle rahatsız bir şekilde uyandığımda Zeus'un kayalığa yaklaştığını gördüm. Saklandığımız kayalığa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Tanrı
MaceraYunan mitolojisindeki tanrıları düşünün. Harika olmalılar. Bir de o tanrılardan biri olmak için aday olduğunuzu düşünün. Bu inanılmaz. İşte Drave'in başına gelen şey tam da bu. "Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu...