Uyandığımda saatin 11.30 olduğunu gördüm. Dün kaçta yatmıştım ben ya? Hatırlamıyordum. Ama çok fazla uyuduğum gerçekti. Uyuşuk ve bir o kadarda rahat hissediyordum.
Kalktığım gibi yanıma bırakılan kahvaltı tabağına ve portakal suyuna daldım. Kurt gibi acıkmıştım.
Yemeğim bittikten sonra dolaptan spor bir gömlek ve bir kot pantalon çıkardım. Giydim ve odanın kapısını açtım. Dışarı çıktığımda tüm kapılar açıktı. Ve karşımdaki aynayı görünce şok oldum. Bu, bu ben miydim? Hiç bu kadar yakışıklı görünmemiştim. Ben normalde uyandığımda çok tipsizimdir. Saçlarım hep karışık olur. Ama şuan öyle değildi. Vücudumdaki yaralar düzelmiş, yüzüm pürüssüz, saçlarım düzgün ve tenim sanki biraz parlıyordu.
Yürümeye devam ettim ve seslerin geldiği yere gittim. İçeriye girdiğimde buranın bir salon olduğunu anladım. 2 tarafı camlarla kaplıydı ve gene çok büyüktü. İçeride fazla eşya yoktu. Bir oturma takımı, ortada küçük bir masa, altında ise büyük bir halı. Perdeye ihtiyaç duymuyorlardı tabi. Dışarıdaki bu güzel manzarayı perdeyle kapatmak yakışmazdı.
Ben içeri girince hepsinin dışarıyı izlediğini gördüm. Ayak seslerimi duyunca hepsi birden bana döndü ve Zeus, "Günaydın oğlum. Geç otur. Rahat uyudun mu?" diye sordu. "Günaydın. Evet rahattım teşekkürler." dedim.
Artık neler olduğunu anlama zamanı gelmişti. "Uyandığımda çok farklıydım. Yani dış görünüşüm biraz değişmiş gibi geldi." dedim. Cevabı Afrodit verdi, "Sana biraz bakım yaptım. Sonuçta bir tanrı adayısın. Güzel gözükmen gerek. Bizim gibi görünmelisin." dedi. Güldü.
Gerçekten de hepimiz benziyorduk. Beyaz ten, farklı göz renkleri, parlayan cilt, kusursuz yüz hatları.....
"Ee bunu yapmak için de birkaç güne ihtiyacım vardı. 5 gün kadarcık uyuttuk seni. Böylece bakımını daha iyi yapabildim. Eh iyi görünmenin zorlukları da var tabii" dedi. Nee?!?! 5 gün uyudum mu? Bu herşeyi açıklıyordu. En azından sabah neden o kadar aç olduğumu. Ve çok uykusuz, huzurlu, uyuşuk ve rahat hissetmemi..
Sonrasında Zeus'la aramda geçen konuşma şöyle gelişti;
-Gerçekten burada neler oluyor?
-Tamam anlatıyorum. Anladığın gibi bizler birer tanrıyız. Çeşitli güçlerimiz var. Aslında biz bize yetiyorduk. Ama bazı olarlar oldu. Hades ve Ares kardeşlerimiz bir kavgaya tutuştular. Bu böyle basit birşey değildi. İkisinin de güçlü olduğu aşikar. Ee güçleri de yakın olunca bu bir savaşa döndü. Bu savaş neredeyse 2 yıl sürdü. Hiç kimse galip gelemiyordu. Ama bir gün.. Hades yeraltındaki zindanlarda bulunan ruhları saldı. Bu ruhlar yardımıyla Ares'i yendi. Ares acılı öldü. Ama tabi ki yeraltındaki ruhları serbest bırakmanın da bir cezası var. Yeraltından çıkarılan ruhlar yok edildi. Hades de yeraltındaki zindanlarda cezaya çarptırıldı. İşte böyle. Ares yerime görevini alabilecek bir insan arıyoruz. Tabi tanrı vasıflarını taşıyan biri olup olmadığını anlamak için bir takım testler uygulamalıyız. Sen de bu testlere girmek için hak kazandın. Bu testler seni tanrı yapabilir. Ama geçemezsen.... Öleceksin. İşte böyle.
Duyduklarım yüzünden dilim tutulmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Buradan kaçıp gitmek istiyordum. Ben özel biri değildim ki? Neden ben? O gün neden o ilanı gördüm?!!
"Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu.
"Ölürsün."
BU ARADA YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
UMARIM HİKAYEYİ GÜZEL BULUYORSUNUZDUR, EMİN OLUN İLERİDE DAHA FAZLA EKŞIN OLUCAK :D
MULTİMEDİA ZEUS.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Tanrı
AventureYunan mitolojisindeki tanrıları düşünün. Harika olmalılar. Bir de o tanrılardan biri olmak için aday olduğunuzu düşünün. Bu inanılmaz. İşte Drave'in başına gelen şey tam da bu. "Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu...