Uyandığımda çok üşümüştüm.
Şimdi hangi testi olacağımı düşünürken omzumu fark ettim. Eskisinden bile iyiydi. Bu bir mucizeydi. Günlerdir uyuyor gibi dinçtim.
Aklımdan bunlar geçerken içeriye hemşire ellerinde bir tepsi ve tepsinin üstünde ilaçlarla içeri girdi.
"Uyanmış! Doktor bey uyanmış!" diye bağırdı.
Doktor koşarak içeri girdi. Koşarak yanıma geldi ve kalbimi dinlemeye başladı.
"Geçmiş olsun Bay Drave." dedi. "Kaç gündür burada uyuyorum böyle?" diye sordum ve doktor, "Sadece 2 saattir" diye cevapladı.
Şaşırdım ama şaşırmam yersizdi. Sonuçta tanrıların kendilerine göre yöntemleri vardı. Doğru.
"Kalkabilirsin Drave." dedi doktor. Ayağa kalktım ve hasta elbisesini doktorla hemşirenin önünde çıkardım. Hiçbir şey umrumda değildi. Onlar beni öldürmeye çalışıyorlardı.
Başucumdakü temiz olduğunu düşündüğüm pantalon ve gömleği giydim. Kafama şapkayı taktım.
Kapının kolunu tuttum ve çevirdim. Kapı açıldı ve yukarıya çıktım. Merdivenleri çıkınca karşımda Hermesi gördüm. Elinde bir kılıçla..
"Sen! Benim kardeşimin yerine mi geceksin ha? Onun gibi mi olacaksın? Ha ha ha anca rüyanda görürsün piç herif!" diyerek bana saldırdı.
Bir anlık hamleyle geri çekildim. Şükürler olsun sana iyi çalışan reflekslerim.
"Ne yapıyorsun sen Hermes??? Kardeşinin yerine geçmeye çalışan kim? Kendine gel be!"
"Amacını anlamadım mı sanıyorsun? Sen benim kardeşimin güçlerini almak istiyorsun."
"Tabi ki hayır ne gücünden bahsediyorsun sen?"
"Savaş gücünden!"
Kazanırsam gücüm savaş mı olacaktı yani? Ben bir savaş tanrısı adayı mıydım?
Arkamda merdiven vardı. Düşmemek için kapıya doğru hamle yaptım.
Aklıma neden silah seçimi yaptırdıkları geldi. Ben de oku seçmiştim.
Hermes kılıcı bana saplamak için yeniden bir hame yaptı ama izin vermedim.
Elimi ileriye attım. Ne yaptığımı bilmiyordum. Sadece içimden geliyordu.
Elimden mavi bir ışın ileri gitti. Ve Hermes'in elindeki kılıç merdivenlerden yuvarlandı. Bunu ben mi yapmıştım yani? Ama ama nasıl?!!
Hermes de şaşırmış olmalıydı ki giden kılıcın arkasından meraklı gözlerle bakıyordu. Bana döndü ve şaşkın gözlerle, "Sen, sen kardeşimin güçlerini almışsın bile. Sen, tanrı olmuşsun!" dedi. "Ne diyorsun, ben boş yere mi test olıyorum? Saçmalama Hermes" dedim. Haklı olamazdı.
Demeter geldi. "Ne oluyor sesleri duydum?" dedi.
Hemen merdivenleri tırmandım ve karşımda Zeusu buldum. "Bu, bu nasıl olur? Ama sen sen?!!" diye kekeledi.
Odama çıktım ve kapıyı arkamdan kitledim.
Uyudum.
Uyandığımda kapımı çaldıklarını duydum. Gittim ve kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm kişi bana şaşkın şaşkın bakıyordu. O kişi Hestiaydı.
"Günaydın. Test zamanı." dedi.
Asillik.
Birlikte aşağı indik. Yemek salonuna girdik. Yemek hazırdı ama kimse yoktu. Hermes hariç. Bir köşeye oturmuş girişimle birlikte yerinde doğrulmuştu.
Çok üzgün görünüyordu. Mutsuzdu. Bundan emindim. Sonuçta kardeşi ölmüştü. Kolay değildi.
Yanına yaklaştım. Biraz daha gerildi bu çok belliydi.
"Hermes, ben o gün dediklerimden ve yaptımlarımdan dolayı özür dilerim. İstemeden oldu. Nefsi müdafa gibi düşün."
Cevap vermedi ve içeriye afrodit girdi. Onun güzelliği yanında kendi halimden utanç duydum. Saçım karışık, kıyafetlerim hastaneden çıktığım zamandan kalma, gözlerimin altı mosmor ve yüzüm kıpkırmızı. O ise asillikten güzellikten nasibini almış.
"Gel oturalım masaya. Aç olmalısın."
Bu test olmalıydı. Yemeği nasıl yiyeceğim, nasıl oturup kalkacağım.
Öncelikle Afroditin sandalyesini çektim ve oturmasına yardım ettim. Sonrasında yavaşça karşısındaki sandalyeyi çekip ben oturdum. Bardağıma suyu doldurdum ve serçe parmağım havada olarak suyu içtim. Sonrasında ortadaki yemeklerden birini alıp tabağıma doldurdum. Afrodite uzatıp ister misin diye sordum.
Bu sırada Hermes yüzünü ekşiterek odadan çıktı. Ben özürümü dilemiştim, için rahattı.
Yemeğimi güzel bir şekilde yedim ve çalan şarkıya Afroditi kaldırarak dans ettim. Bir iki kez ayağına basmak dışımda hatam yoktu. Daha sonra da Afrodit gidelim diyince elinden tutup dışarı çıktım. Kapıyı kapatmayı unutmadım.
Afrodit ile odasının önüne geldiğimizde, "müjde! Testi geçtin. Çok az kaldı. Bence doğru kişi sensin." dedi Afrodit.
"Bu test öncekilere göre daha kolaydı." dedim.
"Burdaki asıl test yemek yiyip dans etmen değildi. Hermesin neden orda olduğunu sanıyorsun? Özür dileyip dilemeyeceğini öğrenmek istedik. Ve sen özür diledin yani testi geçtin. Unutma, haklı olsan bile birisinden özür dilersen, dünyadaki en asil kişi olursun. Tebrikler." Odasına girdi ve kapıyı kapattı. Odama gidip kendimi yatağa attım.
Testi geçmiştim.
MULTİMEDİA GRACE, DRAVE'İN BABASI.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Tanrı
MaceraYunan mitolojisindeki tanrıları düşünün. Harika olmalılar. Bir de o tanrılardan biri olmak için aday olduğunuzu düşünün. Bu inanılmaz. İşte Drave'in başına gelen şey tam da bu. "Peki bu testlere girmeyi kabul etmezsem..." sözümü kesen Zeus oldu...