Merhaba! Nasıl başlayacağımı bilmiyorum çok ani gelişti. Hiç yazmayı düşünmüyordum Meva'yı. Çünkü kalbimi kıran, hevesimi yok eten çok şey vardı. Bunu siz yapmadınız ama ben çok yanlış kişileri yazmıştım karakter olarak. Ve şu an o iki kişi hayatımda yok. Bu da benim hevesimi kırıyordu, ne karakterlere ne de kurguya içim ısınıyordu son zamanlarda. Neyse konuyu çok uzatmayayım. Kurgu da değişiklik oldu ve başrol karakterler değişti. Ve size yemin ederim ki bu yeni halini çok seveceksiniz:)
Yeni gelen Okuyucumlarımda eski yorumlara aldanmasınlar.
Bu bölümü de güzeller güzeli arkadaşım Kader Yıldız'a hediye ediyorum. Bu gece tam doğum gününde atmam ona da biraz şok oldu.. buraya bir kalp bırakabilir miyiz? Hep birlikte kutlayalım doğum gününü. Bu arada kendisi de yazar, muhteşem eserlerini hesabından okuyabilirsiniz. Hesabını şöyle bırakayım mutlaka bakın. Eminim çok seveceksiniz. FeelStone hesabından bakabilirsiniz.
herkes okuduğu günü yorum yaparak buraya belirtebilir.
Keyifli okumalar ballı güzellerim :)Attığım adımları sayarak ilerliyordum. Bunu yaparken de oldukça eğleniyordum. Çizgilere basmıyor, özenle dikkat ediyordum. Kulağımda asla yanımdan ayırmadığım kulaklığım vardı. Bedenime yapışıktı resmen. Asla yanımdan ayırmıyordum. Yapacağım her işi on saatte yapıyor,bir süre şarkı arıyordum. Sevdiğim şarkıları sürekli dinler dinler en sonunda sıkılıp ' eh yeter be bir sus ' diyerek kapatırdım. Ama silmeye de kıyamazdım. Yine elimde telefon güzel bir şarkı ayarlamaya çalışırken ayağım taşa takıldı ve düşmekten son anda kurtuldum. Yanımda park halinde duran arabaya refleksle tutunarak durmuştum. Tabii ki de kaslı bir adama çarpmamış ya da tam düşecekken yabancı bir adamın kollarında bulmamıştım kendimi. Kendimi toparladıktan sonra etrafa göz gezdirmiştim,neyse ki kimse görmemişti. Herkes kendi yolunda acele ederek yürüyordu. Kimsenin umurunda değildim,bu iyidi.
Hiçbir şey olmamış gibi omuzumdan aşağı kayan çantamı düzeltip, güneşin altında enseme yapışan saçlarımı geriye atıp yoluma devam etmiştim. O sırada da bir şarkı çalmaya başlamıştı bile. Hayallere dalıp giderken,yolun ne ara bittiğini ve iş yerine geldiğimi fark etmemiştim. Müzik dinlerken kesinlikle dünya ile bağlantımı kesiyordum. Çalıştığım cafeye giriş yaparken, kulaklığı çıkarıp çantamın içine attım. Özenli koysam da bir şey değişmiyordu sürekli aynı hale geliyordu. İçerisi yine dolu doluydu. Bursa'nın en işlek yerinde oldukça büyük ve lüks bir restoranda çalışıyordum. Normalde herkesi işe almazlardı ama ben biraz torpilli sayılıyordum. Torpilim ise Haluk abi ile eskiden aynı mahallede yaşamam ve annemle çok yakın arkadaş olmasıydı. Ama hakkımı da yemem şimdi. Çünkü çok iyi bir çalışandım. Haluk abi tek güler yüzlü olmamamdan yakınırdı. Ne yapayım canım durduk yere gülücükler mi saçayım? Bu insanlar da bir alemdi yahu.
Mekana girdiğim gibi Şule'nin dikkatini çekmiştim. Müşteri ile ilgilenirken gözleri çok kısa bir an bende durdu hemen ardından işine döndü. Hızlı adımlarla giyinme odasına doğru ilerledim. Haluk abi de Hakan da ortalarda görünmüyordu. Saatime baktım, öğlen bir olmuştu. Akşam sekizde çıkacaktım. Özel günler olmadığı sürece mesai yaptırmazdı Haluk abi. Kartımı okutup içeri girdim. Kimse yoktu. Şimdi daha yavaş hareket ederek ilerledim dolabımın önüne kadar. Üstümde İnce askılı beyaz bir crop altımda ise yazlık siyah yüksek bel bol bir pantolon vardı. Kumaşı o kadar rahattı ki tiril tirildi. Çantamı dolabın içine koyup siyah önlüğümü çıkardım. Önce saçlarımı arkadan özenli bir şekilde kıskaçlı toka ile toplayıp önlüğümü giyindim. Kahküllerimi düzeltip odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SEVDA
Teen FictionKadın gitti, defalarca itti adamı. Bir aşk ne kadar büyük olabilirdi ki? Onun aşkı büyüktü. Ahu'nun kalbinden daha büyüktü. Nasıl karşılık verecekti ki? " Aranızda hiçbir zaman bir şey olmayacak bunu biliyorsun değil mi?" dedim hiç acımadan,onun gö...