Bölüm şarkısı: Melek mosso: Vursalar ölemem.Keyifli okumalar:)
Elinde okumakta olduğu kitabı yanındaki komodinin üzerine bırakıp ayağa kalktı Ahu. Bir hafta hiç izin almadan çalışmıştı ve bunu kendi istemişti. Çünkü düşünmeden edemiyordu, aklı fikri Savaş olmuştu. Onu düşünmek istemiyordu, yani en azından sürekli olarak istemiyordu. Ve bu işe yaramıştı. Bu bir hafta sadece yemek yemeye ve uyumaya vakti olmuştu. Ama önemli olan işe yaramış olmasıydı. Şimdi ise iki günlük bir izne çıkmıştı. Evde tekti, annesi sabah erkenden işe gitmişti. O da erken uyanmış annesini yolcu etmiş ve geri yatağa dönmüştü. Uyumak için değil ama, yatakta dizi izlemek, Kitap okumak daha keyifli geldiği için. Aralıksız dört saattir yataktaydı, iki Kore dizisini izlemiş ardından da yaklaşık yüz sayfa kitap okumuştu. Bunlar onu kendine getirmişti. Kendini daha iyi hissediyordu. Saat on ikiye gelirken yataktan çıktı. Üzerinde hâlâ gecelikleri duruyordu ama bunu hiç umursamadı. Bugün böyleydi artık. Bütün gününü nasıl istiyorsa öyle geçirecekti. Saçı başı bile dağınıktı ama kendini iyi hissediyordu.
Odadan çıkıp mutfağın yolunu tuttu. Annesi sağ olsun buzdolabını dün tıka basa doldurduğu için yok yoktu. Kahvaltı hazırlamadan önce telefonundan güzel bir müzik açıp masanın üzerine bıraktı ve sesini biraz daha yükseltti. Normalde hareketli şarkı dinlemeyi severdi ana bugün Bursa'nın kapalı havasına uygun olarak daha sakin bir şeyler açmıştı. Ritimli hareket ederek dolaptan tost için malzeme çıkarmaya başladı. Kendisine harika ötesi bir karışık tost yapacaktı. Eğer Asel işte olmasaydı onu da çağırırdı. O kadar güzel yapıyordu ki bir kere yiyen hastası oluyordu. Tost ekmeğini çıkarıp dört tane yan yana dizdi. İki tane yiyecekti ve yanına ekstra bir şeyler de yapacaktı. Önce dolaptan annesinin yaptığı meyve suyunu çıkarıp tezgahın üzerine bıraktı. Annesi direkt alıp içtiğini görseydi dilinden kurtulmazdı. Çabuk hasta olurdu çünkü. Ve Ahu bunu bile bile soğuk içmeyi çok severdi. Yağmurlu havalarda camı açarak yatmayı mesela pek severdi. Annesi o yüzden sık sık kalkıp gece kızının odasını kontrol eder üstünü örter öyle yatardı.
On dakikanın sonunda kendine müthiş bir kahvaltı hazırlamıştı. En başta gözünü doyuyordu. Dudaklarını yalayarak tepsiyi kucakladı ve telefonunu da alarak içeri girdi. Şimdi bir güzel koltuğa yayılacak ve birazda burada miskinlik yapacaktı. Önce koltuğu hazırladı. Açıp iki tane yastığı arkasına koydu, ince bir pikeyi üstüne aldı. Masayı biraz daha önüne çekip koltuğa uzandı.
" Bundan daha huzurlu olan bir şey var mı acaba?" diye mırıldandı kendi kendine. Tepsiyi kucağına almadan önce izlediği dizinin diğer bölümünü açtı. Genelde türk dizilerini izlemezdi çok fazla. Çünkü gereksiz fazla uzatılıyordu. Ve Ahu çabuk sıkılıyordu, o yüzden bu kırk dakikalık on bölümlük diziler tamda ona göreydi. Bazen izlediği bir diziyi defalarca tekrarla yeniden izliyordu. Bu dizi de onlardan biriydi hatta. Verdikleri mesajları, hissi, geçirdikleri duyguyu seviyordu. Annesinin kalpten gitmeyeceğini bilse ileride bir Koreli damat bulup evlenerek oraya yerleşebilirdi.
Pür dikkat kesilerek diziyi izlerken yemeğini bile hızlıca bitirmişti. Alt yazılı izliyordu ve yazıları kaçırmamak için çabucak ısırıp ekrana bakıyordu. Dizi de yakınlaşma sahnesi çıktığında heyecanla yerinden doğruldu. Sanki kendi yaşıyormuş gibi şekilden şekile girerken otuz iki diş sırıtıyordu.
" Hadi be kızım, hadi bari burada söyle hoşlandığını." Eline yastığı alıp sıkarak tetikte bekledi. Şu an o kadar dikkatli izliyordu ki deprem olsa umurunda olmazdı o derece. Çocuk kıza doğru yakınlaştığı sırada telefonu çaldı. Hiç kimin aradığına bakmadan reddetti. Şu an kimse ile ilgilenemezdi. Çocuk tam kızı öpeceği sırada kız geriye doğru kaçınca Ahu elindeki yastığı televizyona fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SEVDA
Teen FictionKadın gitti, defalarca itti adamı. Bir aşk ne kadar büyük olabilirdi ki? Onun aşkı büyüktü. Ahu'nun kalbinden daha büyüktü. Nasıl karşılık verecekti ki? " Aranızda hiçbir zaman bir şey olmayacak bunu biliyorsun değil mi?" dedim hiç acımadan,onun gö...